Hatta gün içerisinde yakın dostlarımızla, sevdiklerimizle veya hoşlandığımız kişiler üzerine konuşmalarımız geçmekte. Açıkçası kadın-erkek duygusal ilişkileri üzerine yapılan TV programlarını, popüler kültür kitaplarını okumam ve merak etmem de. Ancak geçtiğimiz gün elime, 21. Yüzyıl felsefesi üzerine uzmanlaşmış, Fransızların ünlü düşünürü Jean Baudrillard’ın “Baştan Çıkarma Üzerine” adlı kitabı elime geçti.
Kitap kadın-erkek ilişkilerini sadece cinsellik yönünden ele almayıp, siyasi, etnik ve ekonomik yapı ile ilişkilerin bir ayna olduğunu harika bir dille okuyucuya aktarıyor. Ünlü düşünür, kitabında öne çıkardığı tahlil ise “Baştan çıkaran şey, bir kadının şu ya da bu oyunu değil, o oyunun sizin için oynanmış olmasıdır.
Baştan çıkaran şey, baştan çıkarılmaktadır. Bu anlamda baştan çıkarıcı olan şey de baştan çıkarılmış varlıktır” der.
Biraz daha basitleştirirsek, baştan çıkarıcı olan insan, baştan çıkarılmış varlığın kendisinde bulduğu insandır. En salt haliyle kimse kendisiyle gururlanıp, narsist duygularını öne çıkarmısın duygusal ilişkilerde.
Baştan çıkarmanın kişiyle veya zamanla alakası yoktur. Onun kendine özgü ritmi vardır ve o ritim olmaksızın baştan çıkarma gerçekleşmez.
