Çözmek istiyorsanız havasını derince içinize çekip , suyundan içmeniz gerek…
Yani öyle masa başında analizi yapılacak yerler değil.
Özellikle Bulgaristan özeline bakarsanız; son yıllarda ki yanılmışlıkları çok fazlasıyla görürüz.
Ak Parti, Balkanlara yıllardır yatırımlar yaptı. Bu gerçeği görmezden gelemeyiz. Özellikle, Recep Altepe’nin belediye başkanlığı döneminde Osmanlı’dan kalan tarihi mekanların bakım ve onarımı, yeni camiler yapılması, bazı belediyelerin park ve bahçe yapımlarına destek verilmesi, erzak dağıtımı gibi Türklerin yoğun yaşadığı bölgelere birçok yardımda bulunuldu. Son zamanlara bakarsak, Balkanlar biraz daha arka planda kalmaya başladı.
CHP son yıllarda Balkanlara daha da ağırlık vermeye başladı. Hatta kendi içerisinde genel başkan yardımcısı ve milletvekillerinden oluşan bir Balkan Masası dahi kurdu. Sorunların tespiti konusunda ve bölge ile ilişkilerin güçlendirilmesi anlamında bu masaya önem veriyor.
Bu iki parti Balkanlara her ne kadar önem vermiş olsa da gerçek hayat ve saha ile uyuşmayan, ters düşen bir durum söz konusu.
Şunu çok açıkça söyleyebilirim; bugüne kadar Balkanlara gerek Ak Parti gerekse CHP kadar ilgili olmayan MHP ve İYİ Parti, bölgede çok daha fazla heyecan yaratıyor.
Geçtiğimiz yaz; İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in Yunanistan- Gümülcine ve Bulgaristan- Kırcaali şehirlerine yapmış olduğu ziyarete ve 26Aralık’ta MHP Genel Başkan Yardımcısı Kamil Aydın’ın Türkan Bebeğimizin anma etkinliğine katılmasına baktığımızda, bölge insanının bu kişilere çok daha fazla ilgi gösterdiğini görüyoruz.
Normal şartlarda AK Parti ve CHP’nin daha fazla ilgi görmesi gerekmez mi?
Yazımın başında da dediğim gibi; buraları anlamanız için havasını içine çekip, suyundan içmeniz gerekiyor. Balkan Türkleri, kutuplaşma siyasetini pek sevmiyor. Ak Parti ve CHP arasında ki kutuplaşma Balkanlara da sıçramış durumda. Belki Türkiye’de ki iç siyaset olarak değil ama orada siyaset yapan partilere destek vererek taraf olmaktadırlar. Ve bu olay maalesef ters tepmekte.
MHP ve İyi Parti ise hem milliyetçi söylemleri hem de bölgede bulunan Türklerin oluşturduğu partilerin hepsine eşit davranarak bölge insanına daha fazla hitap ediyorlar.
Aslında işin özü; Balkanlar’da var olmak, masa kurmaktan ya da iktidar olmaktan geçmiyor.
Orada ki insanları dinlemekten, ayrıştırmamaktan ve hep söylediğim gibi onların gönüllerine dokunabilmekten geçiyor.
