OSMANLI TOPLUMUNDA GAYRİMÜSLİMLERİN EKONOMİK FAALİYETLERİ
“BURSA YAHUDİLERİ ÖRNEĞİ”
İsmail SERCAN *
ÖZET
İnsanın ilk ortaya çıktığından beri bütün insanlar hayatlarını devam ettirebilmek için sürekli ekonomik arayış içine girmiş ve farklı dönemlerde farklı ekonomik faaliyetleri bulmuştur. Bu faaliyetlerle beraber de varlığını sürdürmüştür. Bu çalışma da ağırlıklı olarak XV., XVII., XVIII. ve XIX. yüzyıllarda Osmanlı Devleti’nde yaşayan gayrimüslimlerin ekonomik faaliyetlerinin neler olduğunu Türk tarihinin önemli şehirlerinden olan Bursa’daki Yahudiler örneği ile açıklamayı amaçlamıştır. Bursa hem siyasal açıdan hem de sosyo-ekonomik açıdan oldukça önemi bir yere sahiptir. Bu önemini Bursa’da sadece Müslüman Türkler değil Bursa’da yaşayan diğer etnik unsurlar ile gayrimüslimler de sağlamıştır. Müslümanlar ve gayrimüslimler bir araya gelerek hem kendi aralarında hem de şehirlerarası ve uluslararası ekonomik faaliyetlerde bulunarak bugün ki Bursa ekonomisinin temelini atmışlardır. Ayrıca üzerine çalışılan dönemde Bursa’da Yahudilerin kısıtlı bir ekonomik faaliyette olmadıkları birden fazla meslekle uğraştıkları da açıklanabilmiştir. Çalışma esnasında ise Yahudilerin ekonomik faaliyetlerini açıklamak için başta Bursa Şer-iyye Sicilleri ve dönemi aydınlatan diğer kaynak eserlerden yararlanılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Osmanlı Devleti, Bursa, Gayrimüslim, Yahudi, Ekonomi, İpekçilik, Ticaret
GİRİŞ
XIII. yüzyıldan itibaren Müslüman hâkimiyetindeki bölgelerin Hristiyan yönetimine geçmesiyle birlikte Yahudilerin çoğunluğu Avrupa’da ve Hristiyan ülkelerinde yaşamaya başlamıştır. Bunun yanında gerek Akdeniz ve Ege bölgesinde gerekse Osmanlı Devleti’nin ilk başşehri olan Bursa gibi şehirlerde antik dönemden itibaren Yahudiler bulunmuş, sonraki dönemlerde de başta İstanbul olmak üzere Osmanlı Devleti çeşitli şehirlerde büyük bir Yahudi nüfusunu barındırmıştır. [1]
Avram Galante’ye göre M.Ö. 79’da Bursa’da bir grup Yahudi cemaatinin varlığı söz konusudur. [2] Türkler Anadolu’ya geldiklerinde yıllarca bu topraklarda yaşamakta olan Yahudilerle karşılaştılar. Yahudi cemaatleri yıllarca bu topraklarda yaşadıkları için bölgedeki diğer toplulukları hem etkilediler hem de onlardan etkilenmişlerdir. Anadolu’nun Bizans’tan Türklere geçtiği yıllarda meydana gelen savaşlar neticesinde birçok halk gibi Yahudiler de bölgeden kaçmış ve mevcut olan Yahudi cemaatleri ortadan kaybolmuştur. [3] Bu hususta bazı Yahudi kökenli tarihçiler, Osmanlı’nın ilk zamanlarında hiç Yahudi yaşamadığını belirtirken özellikle Şlomo Rozanes gibi Yahudi tarihçiler de bunu onaylamaya çalışırlar. [4]
Osmanlı Devleti Bursa’yı aldığı zaman hem Bursa’da hem de diğer zamanlarda gayrimüslimleri bir arada tutabilmiştir. Gayrimüslimler ırk ve din farklılıkları dikkate alınarak Yahudiler, Rumlar ve Ermeniler olarak “Millet sistemi” adı altında üç millet halinde yeniden tasnif edilmiş ve her millet için kendi dindaşlarını temsil etmek üzere birer cemaatbaşı atanmıştır. [5] Bu sistem içinde yaşayan Bursa’daki Yahudiler kısa süre içinde Bursa’daki nüfuslarını hızla artırmışlardır. Artan nüfusla beraber Osmanlı Devleti Yahudilerin Bursa’da ikamet edebilmeleri için onlara bir mahalle tahsis etmiş, ardından inanç özgürlüğü kapsamında Yahudilere bir ibadethane kurma izni vermiştir. Özgür bir biçimde yaşamaya başlayan Yahudiler ekonomik olarak Bursa’ya katkıda bulunmuşlar ve bu katkıları da kısa sürede yansımıştır. I. Murat dönemi ile beraber mesleki olarak kısıtlama olmaması Yahudilerin başta ipekçilik ve uluslararası ticaret olmak üzere birçok ekonomik faaliyette yer almalarını sağlamıştır. Bu gelişmeler Osmanlı Devleti’nin uygulamış olduğu hoşgörü politikasının bir sonucu olarak değerlendirilebilir.
- BURSA’DA YAHUDİ SEMTİ VE NÜFUSU
Osmanlı Devleti’nin Kuruluş Dönemi’nde Balkanlarda ve İstanbul’da Yahudi cemaatleri vardı. Orhan Bey Bursa kentini fethetmeden önce buradaki tüm halklar sürüldü. Orhan Bey kenti fethettiğinde ise Şam ve Bizans İmparatorluğu’ndan çok sayıda Yahudi Osmanlıların başkenti olan Bursa’ya yerleşti. [6] Osmanlı Devleti Yahudileri aslında bir amaç için de Bursa’ya çağırmıştır. Yahudilerin ticaret, maliye, idare ve bilim alanlarına önemli elemanlar olduklarını ve kurulmakta olan imparatorluğun temellerini sağlamlaştırılmasında yararlı olacakları düşünüldüğü için Orhan Bey ve kardeşi Alaettin, komşu ülkelere kaçan tüccar ve kalifiye elemanları geri çağırmışlar ve bu çağrı üzerine farklı coğrafyalardan Yahudiler Bursa’ya gelip yerleşmişlerdir. [7] Aynı zamanda Yahudilere herhangi bir mesleki kısıtlama da uygulanmamış ve her mesleği yapabilme imkânı vererek Bursa’nın ekonomik olarak ilerlemesi istenilmiştir.
Bursa’ya gelen Yahudiler Bursa’da Türkiye’nin en eski sinagogu (Ets Hahayim Sinagogu) kuruldu. Yahudilere kendi istekleri üzerine bir mahalle gösterildi (Yahudi Mahallesi) ve burada kendi mahallelerini kurdular. [8] Orhan Bey Bursa’yı Bizans Tekfurundan aldıktan sonra sur içindeki Yahudilerin hisarın dışına kuzey kesimine yerleştirildikleri bilinmektedir. Bu bölgedeki yerleşimleri yakın zamana kadar süregelen Yahudilerin, değişik dönemlerde kısmen İstanbul’a nakledildikleri veya kendiler istekleriyle taşındıklarını bilinmektedir [9].
Bursa’yı aldıktan sonra Osmanlı kuvvetleri, İstanbul’u tecrit etmek amacıyla Trakya’ya geçtiler ve Avrupa yönünde ilk adımlarını attılar. Gelibolu’dan sonra Edirne alındı ve I. Murat başkenti buraya taşıdı. Bu esnada Edirne’de yaşayan Yahudi cemaati Bizans baskısından dolayı Osmanlıların gelişini kurtuluş olarak görmüştür. Edirneli Yahudiler Bursa’daki dindaşlarını Edirne’ye davet ederek Türkçe öğrenmeye başladılar. Bundan sonraki süreçte Balkanlar ve diğer coğrafyalarda Osmanlı sınırları hızla genişledi ve buna bağlı olarak da Yahudilerin Osmanlılara geçişi de hızlandı. Fakat I. Murat Edirne’yi fethettiğinde Yahudilere Türkçe öğretmek için Bursa’daki Yahudileri Edirne’ye yerleştirmeye çağırdı. [10] Bu durum Bursa’da Yahudi nüfusunun da henüz Kuruluş Döneminde azalmasına yol açmış olacaktır. Ancak Yahudilerin ne Kuruluş Döneminde ne de diğer dönemlerde Bursa’da tamamen yok oldukları anlamına gelmez. Aynı zamanda nüfusları azalsa dahi her zaman Bursa’nın ekonomisinde belirleyici bir yere sahip olacaklardır.
Bursa’da XVI. yüzyılda gayrimüslimler yoğun olarak altı mahallede oturuyorlardı. Bunlardan Demirkapı ve Kayabaşı, Hisar’ın batısında Muradiye kesiminde idi. Balık Pazarı, Hisar’dan ticaret kesimine inen doğu bölgesinde bulunuyordu. Bu üç mahalleden başka Hisar’ın kuzeyde alt tarafında Çekirge yolu üzerinde Altıparmak’a giderken Kuruçeşme denilen Yahudi mahallesi vardı. [11] Evliya Çelebi Seyahatname adlı eserinde Bursa’da 176 Müslüman, 9 Rum, 7 Ermeni, 1 Kıpti ve 1 de Miskinler olmak üzere toplam 200 mahalleden bahsetmektedir. [12]
Osmanlı Devleti'nin en büyük şehirlerinden biri olan Bursa tahrir defterlerine göre XVI. yüzyıl başlarında 152 civarında mahalleye sahipti. Bu rakam asrın ikinci yarısında 168'e yükseldi, nüfusu ise giderek artış gösterdi. II. Mehmed devrine ait bir sicil kaydına göre Bursa'da 5000 avarız hanesi, yani yaklaşık 30.000 kadar nüfus barınıyordu. Bu rakam 1487'de 6456 haneye yükseldi. [13] Bursa’da Yahudi nüfusuna dair resmi belgelerin tam tespiti 1521 tahrir sayımında görülmekte olup, şehirde 117 hane Yahudi vardır ve yaklaşık 600 kişiye denk gelmektedir. [14] 600 kişilik olan Yahudi nüfusu ise genel olarak bugün ki Altıparmak mevkiinde kendilerine ait bir mahallede yaşamaktaydılar.
Yahudiler, 1530 – 32 tarihli defterde 117 hane, 1573 tarihli defterde ise 128 hane olarak gösterilmiştir. Bunların XVI. yüzyılın sonlarında daha fazlalaştıkları anlaşılmaktadır. Örneğin 1594 tarihli bir sicilde, cizye toplamakla görevli memur, 403 nefer Yahudi’den vergi aldığını ifade etmiştir. Osmanlı Devleti’nin farklı bölgelerinde yaşayan diğer gayrimüslimlerde olduğu gibi Bursa’daki hem Yahudiler hem de diğer gayrimüslimlerin kendi özel yönetimleri, başlarında kethüdaları vardı ve Yahudilerin büyük kısmı ticaretle uğraşıyordu. Özellikle ipek üretimi ve ticaretinde kendilerinden pek faza söz edilmemektedir. [15] İpek üretimi ve ticareti daha sonraki süreçte biraz daha değişime uğrayacaktır ve Yahudiler daha ipek ticareti ile meşgul olmaya başlayacaktır. Özellikle uluslararası ticarette kendilerine yer bulmuş olacaklardır.
XVI. yüzyılın başlarında hemen hemen aynı durumunu koruyan Bursa aynı yüzyılın yarısında daha da kalabalıklaştı ve nüfusu 1573 tarihli tahrire göre 60.000'i geçti. Burada ayrıca gayrimüslim cemaatlerin de nüfusunun artması söz konusudur. XVI. yüzyıl başlarında gayrimüslimleri 400 Hristiyan, 600 Yahudi olmak üzere 1000, yüzyılın ikinci yarısında 3000 Hristiyan 1500 Yahudi olmak üzere 4500 kadardı. [16]
Bursa’daki nüfus durumu seyyahların da dikkatini çekmiş ve seyahatnamelerinde bahsetmişlerdir. 1675'te şehre gelen George Wheler ise bu sıralarda Bursa'da 40.000 Türk ile 12.000 Yahudi’nin yaşadığını, ayrıca az sayıda Ermeni ve Rum'un bulunduğunu kaydeder. [17] 1793 yılında Bursa’ya gelen seyyah İnatz Von Brenner 1793 Yılında İstanbul’dan Bursa’ya Bir Yolculuk adlı eserinde şehrin nüfusunun 100.000 kadar olduğunu ifade erken sanılıyor. Bu sayının yaklaşık 6.000 Ermeni, 3.500’ü Rum, 1.200’ünün Yahudi olduğu söyleniyor. Yahudi ve Hristiyanların beraber yaşadığı kesimdeki ev sayısıysa 4-5 bin olarak veriliyor. [18]
XIX. yüzyılın sonlarına ait kayıtlarda nüfus hakkında farklı rakamlar mevcuttur. V. Cuinet'e göre Bursa'nın nüfusu 76.303, diğer bazı seyyahlara göre 90.000 civarında idi. 1892 yılına ait salnamede ise Bursa’nın nüfusu 5158 Rum, 2548 Yahudi, 7541 Ermeni ve kalanı Müslüman olmak üzere 76.000 olarak gösterilir. [19] Bursa’da 1883’te 2179 Yahudi yaşıyordu. 1886’da sayıları 600 kişi artmıştı. 1900’de 3500 kişi olmuşlardı. [20]
1864 yılında Bursa’ya gelen seyyah Georgers Perrrot Bursa’nın nüfusu 50.000 kişiyi aşmıyor. Eskiden daha kalabalıktı. Fakat yaptığım araştırmaya göre, son yıllarda gezginlerin yaptığı ve nüfusun 60.000 kişinin olduğunu savunanlar abartı olmalı. Bu nüfusun çoğunluğu Müslüman, ondan sonra Rum, sonra da Ermeni ve bin kadar Yahudi vardır. [21] 1880 – 1908 arasında Bursa’da yaşayan Yahudi nüfusu; 1890’da 2450 kişi, 1895’de 3000 kişi, 1900’de 3000 kişi, 1905’de 3.500, 1908’de de 3.500 kişiden oluşan bir Yahudi nüfusu vardır. [22]
Genel olarak bakıldığında Bursa fethedildikten sonra gerçek anlamda hem Müslümanlar için hem de gayrimüslimler için ideal bir şehir olmuştur. Özellikle de devlet yöneticilerinin halkın bir arada tutulması için adaletli ve hoşgörülü olup herhangi bir kısıtlama yapmaması bu açıdan oldukça önemlidir. Buna bağlı olarak Bursa’daki gayrimüslim nüfusu sürekli artmış durumdadır. Artan nüfus sadece tahrir defterlerinde sicillerde belirtilmemiştir. Başta Evliya Çelebi olmak üzere yerli ve yabancı birçok seyyahın da dikkatini çekmiş ve eserlerinde kaleme almışlardır. Özellikle gayrimüslim nüfusu hakkında yabancı seyyahlar çok fazla durmuşlardır. Gayrimüslimlerin hem sosyal hem de ekonomik durumları hakkında da bilgiler vermişlerdir. Artan nüfus Bursa ekonomisini de canlandıracak nitelikte olmuştur. Gayrimüslimlerin özellikle de Yahudilerin Bursa’da ticaretle uğraşması artan nüfusun belki de en önemli sonucunu oluşturmaktadır.
- YAHUDİLERİN BURSA’DA EKONOMİK FAALİYETLERİ
XVI. yüzyıl itibariyle Bursa’da Yahudi nüfusunun artması ekonomik hayatın da canlanmasını sağlamıştır. Yahudiler, ekonomi ve bürokraside yeteneklerinden dolayı geniş imkanlara sahip olmuşlardır. Bursa’ya yapılan Yahudi göçleri sonucunda yerli Yahudiler ile yeni gelenler arasında ekonomik yarışta hızlanmıştır. [23] Bazı sicillerde Yahudilerin Bursa’da yaptıkları kira sözleşmeleri de iktisadi hayatın canlılığına işaret ettiği de bilinmektedir. Yahudilere yönelik mesleki olarak herhangi bir kısıtlamanın olmaması Yahudilerin ekonomik hayatı canlandırmasında etkili olmuştur.
Bursa’da yaşayan Yahudilerin meslekleri ve iş sahaları oldukça geniş bir alana yayılmıştır. Yahudiler genel olarak; avukatlık, emanetçilik, çuhacılık, mültezimlik, kuyumculuk, madencilik sektörlerinin yanında deri, pirinç, balık, boya, yün, ipek, şarap, mermer, üzüm ve kuru üzüm ticareti de yapmışlardır. [24] Yine XVII. yüzyılda Abdal Mehmed isimli Yahudi Bursa’da debbağ işi ile uğraşması başka bir meslek grubunun da habercisidir. [25] Bursa’da Yahudilerin avukatlık yaptığı da bilinen diğer meslekler arasındadır. Örneğin 1573 yılına ait sicil kaydında Avraham oğlu Musa adlı Yahudi, Salamon oğlu Musa adlı Yahudi’yi kadıya şikâyet etmiş ve ona emanet bıraktığı mor çuhalı bir ferace ile morlu bir alacayı hala alamadığını ifade etmiştir. [26] Yahudilerin Bursa’da yapmış olduğu başka bir ekonomik faaliyet ise tefecilikti ve oldukça da yaygındır. 1573 yılına ait bir sicil kaydında Necla Günay çok sayıda alacak - verecek sözleşmesinin olduğunu belirtmektedir. Bu kayıtlar içinde Danyal oğlu Arslan Yahudi’nin faizli olarak borç para verdiği ve vade farkı uyguladığı görülmektedir. Örneğin, Danyal oğlu Arslan, Nurettin Defteri vakfına verdiği 3000 dirhem borca karşılık 150 dirhem fark alacağını belirtmiştir. [27] Belgelere dayalı olarak bu mesleklerin olduğu gayet görülür niteliktedir. Özellikle tefecilik yapılması ilerleyen süreçte Yahudilerin diğer esnaf gruplarına kredi ve borç vermelerine de imkân tanıyacaktır.
Döneme ait belgeler üzerinden ve diğer kaynaklar üzerinden incelendiğinde Yahudilerin Bursa’nın ekonomik hayatında diğer büyük şehirlerde olduğu gibi çok fazla alana sahip olduğunu ifade etmek mümkündür. Örneğin Osmanlı Devleti sınırları içinde ticaretle uğraşan tipik bir Floransalı olan Marighi Marighi XVI. yüzyılda yazmış olduğu mektuplarında Bursa’da 6 İtalyan kumaş tüccarı, 8 İtalyan banker, 2 Yahudi kumaş tüccarı ve 1 Yunanlı bankerin olduğunu belirtmektedir. [28] Yahudiler arasında bankerlerin olması Bursa’da ticarette özellikle kredi/borç ilişkisinin de olduğunu açıklar. Bunu yapanların da Yahudilerden olması bir anlamda Yahudilerin ekonomik olarak daha iyi bir konumda olduğunu da işarettir. Bütün bunlar Yahudilerin Bursa ekonomisinde tek bir alanda olmadıklarını açıklamaktadır.
Bursa’daki tüm halkın ipek böceği yetiştirip veya ipek dokumacılığıyla meşgul olduğunu belirten seyyah Georgers Perrrot sadece Yahudilerim ipekle az uğraştığını ifade eder. Meslek olarak sarraf ve çarşıda küçük esnaflık yaptıklarını ve çarşıda küçük esnaflıkla uğraşan Yahudilerin aynı zamanda ayak üstü satıcı olduğunu da eklemiştir. [29] Bursa’daki ekonomik faaliyetlerin sadece resmi belgelere yansıması söz konusu değildir. Ticaretle uğraşanlar daha çok mektuplarında ve ticaret sözleşmelerinde ekonomik yapı hakkında bilgi verirken, seyyahlar sosyal yapı ve nüfus bilgilerinin yanında ise ekonomik yapı hakkında da bilgilerini vermiştir.
- A) İpekçilik Sektöründe Yahudiler
Erken dönemden itibaren Bursa’da Yahudilerin ipek işleri ile uğraştıkları bilinmektedir. Ancak Yahudilerin ipek işlerinde üretimden sorumlu oldukları belgelere dayalı olarak söylemek pek mümkün değildir. Asıl ipek işini Yahudiler üretimden sonraki işlerde gerçekleştirmektedirler. İpek satışı, damgası ve vergisi konularında pek çok Yahudi isminin geçmesi üretimden sonraki işlerde büyük bir etkene sahip olduklarını göstermektedir. XVII. yüzyılda Bursa’da sadece Yahudi’den oluşan üç loncanın olduğu bilinmektedir. [30] Bu durum Yahudilerin ipek sektöründe esnaflık birliğine yönelmiş olduklarına işarettir. Bursa İpek Mizanı’nı XV. – XVI. ve XVII. yüzyıllarda çoğunlukla Yahudiler ellerinde tutmuşlardır. 1607 yılında ise İstanbul ve Bursa mizanlarını beraberce kiralanmış ve bu işi Topkapı Sarayında görevli iki Yahudi doktor yüklenmişlerdir. [31] Bursa ipeğinin İstanbul Yahudilerince kiralanması Bursa’nın sadece kendi sınırları içinde kalmadığını diğer önemli şehirlere etki edecek düzeyde olmasına yönelik sınırlarının genişlediğini göstermektedir. Bu durum Bursa’nın hem kendi bölgesinde hem de diğer bölgelerde büyük bir ekonomik potansiyele sahip olmasını sağlamıştır.
1779’da Bursa’yı gezen ve şehirdeki ipek üretimiyle ilgili ayrıntılı bilgiler veren İtalyan seyyah Domenico Setsini, “Bursa’da oturanların neredeyse tamamı bu verimli işle uğraşır. Kimi ipek böceklerine bakar, bir diğeri ipeklerin eğrilmesine ve kimisi de alım satım işlerine. İşlenip kumaş haline getirilmesiyle de başka bir grup meşgul olur… Şimdi ipeği işledikleri Bursa imalathanelerinden bahsedelim. Şehirde, ayrım gözetmeksizin Türk, Ermeni, Rum ve Yahudi ustaların çalıştığı bini aşkın meslek var. Fakat imalatçılığın esas konusunu ‘pescemi’ adlı ipekli kumaş oluşturur…” sözleriyle şehirdeki iş potansiyelini dile getirmektedir. [32] Görüldüğü üzere Bursa’da iş potansiyelinin fazla olduğu ortaya çıkmaktadır.
Simkeşlik adı verilen dokuma işi XVII. yüzyıl öncesinde Türk esnafların elindedir. XVII. yüzyıl ortasına doğru Yasef oğlu Salamon adlı bir Yahudi bu işin sınıfına karışmış ve eline geçirdiği bir hüccet ile simkeş dükkânı açmıştır. Ancak Salamon mesleğin kuralları dışında çalışınca diğer esnaflar Salamon’u esnaflıktan çıkararak dükkânını kapatmışlardır. Bunun üzerine Salamon İstanbul’a giderek diğer esnafları şikâyet etmiş ve Bursa’daki dükkânını yeniden açmıştır. Salamon yine som altın ve halis gümüş işlemek yerine ucuz mal çıkararak hile ile rekabete devam etmiştir. Bursalı esnaflar bu olay karşısında daha fazla dayanamayarak mahkemeye başvurup Salamon’u şikâyet etmişlerdir. Bursa kadısı olayı İstanbul’daki saraya bildirmiş ve İstanbul Sarayı da daha önceki kararını değiştirerek simkeşlikten men etmiştir. [33] Bursa’da ipekçilik işinin yapıldığını Bursa sicillerinden de görmek mümkündür. Mahkeme kaydıyla beraber ipek üretiminde dürüstlük ilkesi çerçevesinde hareket edilmiştir. Çünkü hem ipek sektöründe hem de diğer sektörlerde ürün kalitesi ve üretimin devamlılığı istenilmiştir. Eğer ipekçilikle uğraşan esnaf Yasef oğlu Salamon’a tepki göstermemiş olsaydı bu üretimin devamlılığı ve kalitesi sağlanamazdı.
29 Zilhicce 1111 (17 Haziran 1700) tarihli belge Bursa'da ipek hırdavatı toplamakla memur olan Mosa Yahudi'nin topladığı ipeği başka yerlerde satmasından dolayı mukataa zarara uğradığından mukataa eminlerinin ipeği kendilerinin toplaması gerektiğini belirtmektedir. [34] Burada esnafların ekonomik hayatın düzenli bir işleyişinin olması için yasadışı ticaret yapanlara hukuki yoldan şikâyetlerini belirtmişlerdir.
Zilhicce 998 (28 Ekim 1590) tarihli belge de ise Bursa Gümrük Emini Yahudi Mayir, Mirad adlı Ermeniyi mahkemeye çağırttırarak kendisinin “diyarı-ı Acem’den üç yük ipek getürüb zikr olan ipeği Frengistan’a alıp gitmek istediğinden dolayı” yüzde üç akça vermesinin kanun gereği olduğunu söylemiştir. [35] Ayrıca 19 Muharrem 1002 (15 Ekim 1593) tarihli belgede, mahkemeye gelen Mizan-ı Harir Emini Musa veled-i Salamon, eskiden beri Bursa’ya gelen ipeğin tartılıp vergisinin alındığını, başka yerlerde ipek alış – verişi yapmanın yasak olduğunu belirttikten sonra, tüccarlardan bazılarının getirdikleri ipekleri mizandan kaçırıp gizlice evlerinde tarttıklarından ve sattıklarından dolayı şikâyetçi olmuştur. [36]
Yine Bursa Beytü’l-mal emini olan Abdi Bey oğlu Recep mahkemeye gelerek Yagob oğlu Aydın’ın Sultan Bayezid Han esnafı olduğunu ve burada vefat ettiğini, ardından ise hiçbir varisi olmadığını ve mallarının Beytü’ül-mal’a devredilebileceğini belirtmiştir. Ancak Bosnavi el-Hac (Bosnalı Hacı Süleyman) adı geçen Yahudi’ye ipek için verdiği yirmi bin yüz akçeyi ve mor ve siyah altmış çile çuka bedeli beş bin iki yüz elli akçeyi ve hurda gümüş bedelinden on bin akçeyi Yahudi’den alacağım karşılığında tahsil ettim demiştir. Adı geçen Yahudi Yagop’un gerçekte böyle bir borcunun bulunup bulunmadığını Beytü’l-mal emini olan Abdi Bey oğlu Recep meclis-i şer-i şerifden araştırmak istemiştir. [37]
Son olarak Bursa’da Reyhan Paşa Mahallesi’nde yaşayan Mehmed Çelebi oğlu Halil mahkemeye giderek Yakub oğlu Yusuf adlı Yahudi’yi şikâyet eder. Şikâyet nedeni ise Halil’in babası olan Mehmed Çelebi, Yahudi Yakub oğlu Yusuf ile ipek alışverişi yapmış fakat Yahudi ise Halil’e babasına ödemesi gereken seksen kuruşu vermemiştir. Yahudi ise bu durumu babasından alamadığı on kuruşu bu şekilde tahsil ettiğini ifade etmiştir. [38]
Bu belgeler ile beraber Yahudilerin ipek işini ve ticaretini sadece Bursa’da yapmadıklarını, ülke içinde ve dışında da yaptıklarını görebilmekteyiz. Özellikle doğudan gelen ürünleri batıya aktarmada Yahudiler nakliye görevi yapmaktadırlar. Verilen belgelerdeki örneklerle ağırlıklı olarak XVI. yüzyılda Bursa’da Yahudilerin ciddi ekonomik faaliyetlerinin ipek ticareti üzerine olduğu anlaşılmaktadır. Ticaretle uğraşmaları ayrıca Yahudilere ciddi bir gelir kaynağı da oluşturmuş ve Bursa’da zenginlikleriyle betimlenmişlerdir.
- B) Bursa Ticaretinde Yahudiler
Ticaret açısından Bursa’daki Yahudiler ciddi bir potansiyele sahiplerdir ve şehrin ticari hayatında çok önemli rol oynamışlardır. Bursa sicillerindeki belgelere göre, daha XV. asrın ikinci yarısında Rusya'dan tüccarlar Bursa'ya gelmekteydiler. Bursa, Mısır ve Suriye üzerinden Hint mallarının geldiği ve Batı'ya aktarıldığı uluslararası bir ticaret merkeziydi. [39] Yahudiler biraz da Bursa’nın coğrafi konumu ve Bursa’da üretilen mallar ile ilgilidir. İpek, deri, baharat, yaş ve kuru meyve ile çeşitli kumaş türleri Bursa’da ticaretin canlanmasına sebep olmuştur. [40] Buna bağlı olarak Bursa’da hem Müslüman tüccarlar hem de başta Yahudiler olmak üzere birçok gayrimüslim tüccarlar faaliyet göstermiştir.
Osmanlı şehirlerinde kurulu bazı büyük hanlarda da, belirli bir ürünün toptan ticareti yapılırdı. Bunlara “Kapan Hanı” denirdi. Bursa’daki kapanlarla ilgili olarak mühimme defterlerindeki bir hüküm “Dergah-ı muallame gelip Mahsure-i Burusa da vaki olan kabbanı meyvei huşk ve bacı pazarı esb ve mukataasına sene 985 cemaziyelahiresi üç yıl, altı yüz akçeye Harun nam Yahudi katip uhudesinde olup” diyerek bir kapanın iltizama verilişini belirtmektedir. [41] Burada özellikle şehrin iç ticaretinde Yahudilerin yer aldığını belgeler üzerinden açıklayabilmekteyiz. Bursa Kapan Hanı’nda Yahudilere bazı ürünler üzerinden iltizam verilmiştir.
Osmanlı Devleti Yahudilerin ticari yeteneklerinden faydalanmak amacıyla, onlara ticaretle ilgili vergilerde indirim yapmıştır. 1574 yılına ait bir belgede, Bursa, Yahudilerinin İstanbul’a Bursa Gümrük Emini’ni şikâyet ederek, Bursa’ya mal getirip – götüren Müslüman veya gayrimüslim tüccarların vergi ödememesi gerektiği halde kendilerinden kanunsuz olarak gümrük alınmak istediğine dair şikâyette bulunmuşlardır. İstanbul’dan Bursa Kadısı’na gönderilen emirle, Yahudilerden kanunsuz vergi alınarak ticaretlerine engel olunmaması istenmiştir. [42] Devlet burada ayrım gözetmeksizin aslında herkesin eşit ticaret hakkına sahip olduğunu da belirtmektedir. Bu durum tüccarlar için adeta bir ticaret güvencesidir.
Yahudilerin kendi aralarında bir ticaret söz konusudur. Buna dair bir bilgi ise Bursa’da yaşayan İsrail oğlu Mosi isimli bir Yahudi, bir başka Yahudi olan Mosi oğlu Yasef’ten ipek kumaşı almış fakat borcunu ödememiştir. Bunun üzerine Mosi oğlu Yasef mahkemeye başvurmuş ve İsrail oğlu Mosi 9.000 dirhem ipek kumaşı borcu olduğunu itiraf etmiştir. [43] Bursa’da Yahudilerin sadece kendileri ile değil Müslümanlarla da ticaret yaptıkları bilinmektedir. Bayram oğlu Abraham, Hacı Mustafa oğlu Hacı Ahmed’den 22.750 dirhem karşılığında ipek almıştır. [44] Yapılan ticaret ise düşük maliyetli olmayıp yüksek maliyetli olmuştur.
Bursa’ya gelen yabancı tüccarlardan malları alanların çoğu Yahudilerdir. Yahudi tüccarların büyük bir kısmı İstanbul’dan gelmektedir. Gelen malların büyük bir kısmını baharat, ipek, tiftik ve kumaştan oluşuyordu. Bu ürünleri alıp başka bölgelere dağıtanlar ise yine Yahudiler olmuştur. [45]
1470’ler ve 1480’lerde kadı sicilleri, bir günde kurulmadığı kesin olan, capcanlı bir İran ipek ticaretine açıkça işaret etmektedir. Bursa’da Araplar, İstanbul Yahudileri ve yerel tüccarlar faaliyet gösteriyordu. [46] Eylül 1479’da Bursa’ya ticaret için gelen Şamlı Tüccar Sadreddin Bursa’da İstanbul’dan gelen Yahudi İlyas oğlu Davud’a 52.040 akçe değerinde karabiber, karanfil, çivit mavisi günbenzoine satmıştır. [47] 1487 – 1490 yılları arasında İstanbul ve Bursa arasında ismi bilinmeyen bir Yahudi, Kefe İskelesi’nden Bursa’ya gelerek Bursa’da parçası 38 akçe olan toplam miktarı 90 adet futa (peştamal) ticareti yaptığı bilinmektedir. [48] Verilen bilgiler dâhilinde Bursa adeta bir Pazar haline gelmiştir. Gerek doğulu gerek batılı tüccarların olması da bunu destekler niteliktedir.
Bursa’ya gelen ipek tüccarlarının çoğu, ham ipek satışından elde ettiği nakitle Bursa pazarında başta Avrupa yünlüleri, Bursa ipeklileri ve kalay olmak üzere baharattan değerli taşlara çok çeşitli mallar satın alıyordu. Bursa’ya getirilen ham ipeğin başlıca alıcıları ise Cenevizliler, Venedikliler, Floransalılar ve Yahudilerdir. Yahudi tacirler büyük ölçüde İstanbul’da yerleşmiş Yahudilerdi. İstanbul’un fethinden sonra Balkan şehirlerinden birçok Yahudi aile sürgün edilerek İstanbul’da iskân edilmişti. Bir kısmı da İspanya’dan kovulan Yahudiler oluşturuyordu. Son olarak İstanbul’un fethinden önce Pera’da yerleşen bir Yahudi nüfus vardı. Bu Yahudi topluluğu yünlü ve ham ipek ticaretine aktif bir şekilde katılıyordu. [49]
Özellikle, Bursa'nın uluslararası bir ticaret merkezi halinde yükselmesiyle ki bu faaliyet daha Orhan Bey zamanında başlamıştır. Şehir İran'dan gelen ipek kervanlarının merkezi olmuştu. Pera'dan gelen Yahudi ve İtalyan tüccarların İstanbul’un fethinden önce Bursa'da önemli ölçüde faaliyet gösterdiklerini tespit ediyoruz. Yani, İstanbul’un fethinden önce Akdeniz Hıristiyan tüccarları ve Yahudiler ipek, baharat, hatta Sakız Adası'nın sakızını gelip Bursa'dan alıyorlardı. Bursa'nın merkezindeki çarşı, bedesten ve büyük hanlar bu ticaretin canlı olduğuna işaret etmektedir. [50] Bursa'da Yahudiler, Cenevizliler ve Florasanlılar Bursa ipeğini kapışmak için mücadele etmektedirler. Avrupa ipek sanayisi için bu iş o kadar önemlidir. Bursa'dan Pera'ya ulaşan ipek, deniz yoluyla İtalya’ya geçiriliyordu. Bursa'da kurulu ipekli sanayi içinde, en aşağı bin tezgah olduğunu biliyoruz. Gelişen yerli sanayi Bursa'da Doğu'nun bütün inceliklerini yansıtan kumaş imalatına imkân sağladı. [51]
Bursa’da Yahudilerin uluslararası alanda yapmış olduğu bazı ticari faaliyetlere dair de bilgiler mevcuttur. 1480 yılında Halep’ten gelen Zeynüddin isimli tüccar Bursalı Yahudi olan Yakub’a 1080 akçe karşılığında karabiber ve karanfil satmıştır. 1484 yılında ise geldiği yer bilinmeyen Keremullah oğlu İbrahim isimli tüccar Bursalı Yahudi olan Davud’a 527 eşrefi karşılığında karabiber satmıştır. Yine Bursalı olamayıp ancak Bursa’da ticari faaliyetlerde yer alan bazı Yahudiler de vardır. Örneğin 1479 yılında Fadıl oğlu Ali isimli Yemenli tüccar Bursa’da İstanbullu Yahudi Balatlı Yakub’a 16.700 değerindeki mallarını satmıştır. Bir diğer örnek ise 1480 yılına aittir. Geldiği yer bilinmeyen Muslihiddin isimli tüccar Bursa’da İstanbullu Yahudi Musa’ya 17925 akçe karşılığında karabiber satmıştır. [52] Verilen bilgiler bize henüz erken tarih diyebileceğimiz bir dönemde Bursalı ve diğer yerlerden gelen Yahudilerin büyük miktarlarla uluslararası alanda ticaret yaptıklarını göstermektedir. Yapılan ticaretler belirli dönemlerle sınırlı kalmayıp Osmanlı Devleti’nin son zamanlarına kadar devam etmiştir.
Cenovalıların, II. Mehmed'in Müslüman köle ticaretine getirdiği yasak nedeniyle, bu çok canlı ticaretlerinin büyük ölçüde gerilemesine karşın, onların Levant'ta özellikle ham ipek ticareti gelişme gösteriyordu. 1500'e gelindiğinde, Bursa pazarında ham ipek alımında artık sadece Cenovalılar ve Yahudiler, Floransalılarla rekabet edebiliyordu. Kefe Cenovalıları da, 1475'te Kefe fethedilip Cenovalı nüfus İstanbul’a sürülünceye kadar, Cenova'nın eski Sakız Pera - Kefe trafik düzeninin aktif ortakları arasındaydılar. [53] Verilen bilgilerden yola çıkılarak ifade etmek gerekirse Bursa’daki Yahudiler sadece Bursa’nın Müslüman ve gayrimüslim gruplarıyla rekabet halinde olmadığını uluslararası ticaret alanında ciddi bir rekabete de girdiğini göstermektedir.
Tablo 1: Maringhi’nin 1502 tarihli mektuplarında geçen İstanbul, Pera ve Bursa’daki kumaş tüccarı ve bankerler. |
|||
|
Kumaş Tacirleri |
Sarraf ve Bankerler |
|
İstanbul ve Pera’da |
|||
|
İtalyanlar |
19 |
13 |
|
Yahudiler |
19 |
2 |
|
Rumlar |
- |
1 |
Bursa’da |
|||
|
İtalyanlar |
6 |
8 |
|
Yahudiler |
2 |
- |
|
Rumlar |
- |
1 |