USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Ata'nın Türk milletine armağanı: Cumhuriyet

Ata'nın Türk milletine armağanı: Cumhuriyet
28-10-2023

 Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluşunun, Cumhuriyet’in ilanının 100. Yıldönümünü kutluyoruz…

Türkiye Cumhuriyeti Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde 29 Ekim 1923’te kuruldu…

Aradan geçen 100 yılda ; 1960, 1971, 1980 gibi askeri darbe badireleri atlatarak, sayısız ekonomik krizden çıkmayı başardı.

Artı…

Doğrudan iç savaşın, hedeflendiği hain 15 Temmuz FETÖ’cü darbe teşebbüsünü de atlatmayı başararak ülkeyi birbirine düşürerek bölüp parçalamayı  hedefleyenlerin heveslerini kursağında bıraktı…

Ve Cumhuriyet’in 100. yılına yekpare olarak erişti…

CUMHURİYET MİLLİ MÜCADELE SAFLARINDA DOĞMUŞTUR

Mustafa Kemal, 19 Mayıs 1919’da Anadolu’ya çıktığında Anadolu’nun pek çok yeri işgal altındaydı. İstanbul işgal altındaydı.

Yunanlılar İzmir’e çıkmıştı. İngilizler Musul, Antep, Kilis ve  İskenderun’u, Fransızlar ise Adana, Osmaniye ve Mersin’i işgal etmişlerdi.

İngilizler 30  Ekim 1918’de imzalanan Mondros mütarekesinin maddelerini gerekçe göstererek Yunanistan’a Ege’yi, Marmara’yı işgal  ettirmişlerdi (Bursa 2 Temmuz 1920’de işgal edilmişti)….

  Mustafa Kemal, Millî Mücadeleyi örgütlemek adına havza ve Amasya Genelgelerini yayınladı…  Sivas ve Erzurum Kongrelerini topladı.  Anadolu’dan Ankara’ya geçti; 23 Nisan 1920’de Büyük Millet Meclisi açıldı. Millî mücadele için hazırlıklar yapıldı.

İTİLAF DEVLETLERİNİN GÜNÜMÜZE YANSIYAN KUYRUK ACISI VE SEVR TAKINTISI

Kurtuluş Savaşı’nın zaferle bitmesinin üzerinden 101 yıl geçti…

 Onca yıla karşın; 1. Dünya Savaşı’nın galibi olup yendikleri ülkeden Kurtuluş Savaşı ile atılan İtilaf devletleri için Türkiye Cumhuriyeti hep kapanmamış hesap oldu…

(Birinci Dünya Savaşı'nda İtilaf Devletleri İngiltere, Fransa, Sırbistan ve Rusya İmparatorluğu'nun oluşuyordu. Daha sonra İtalya, Yunanistan, Portekiz, Romanya ve ABD de İtilaf cephesine katıldı.

İttifak devletleri ise Almanya ve Avusturya-Macaristan'dan oluşuyordu. Daha sonra Osmanlı İmparatorluğu ile Bulgaristan da katıldı.)

Sevr Antlaşması ise 1. Dünya Savaşı’nın mağluplarından Osmanlı Devleti ile savaşın galipleri arasında 10 Ağustos 1920’de  Paris’in antlaşmanın adını taşıyan banliyösünde imzalandı… 

Aradan geçen 103 yıla karşın, itilaf devletlerinin bugünkü egemenlerinin / uzantılarının / avadanlıklarının gizli ajandasında Sevr haritası hep yer aldı. Hatta yer almakla kalmadı; emel aşikarlaştı… 

Sehven (güya) NATO’sundan, Pentagon’una, ilkokulundan üniversitesine her kademeden okulda eğitim materyalinde, çeşitli uluslararası toplantılarda, medyasında Türkiye haritası yerine Sevr haritası yer aldı…

Velhasıl…  Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde ilan edilen, kurucu felsefeyle pekişen Cumhuriyet’in 100. Yılına erişmesi kutlaması içeriden ve dışarıdan yıkma isteyen onca niyeti bozukların varlığına karşın büyük bir başarıdır…

SENE 1919; MAZHAR MÜFİT’İN MEKTUBU VE CUMHURİYET FİKRİ
Çeşitli belgeler, Mustafa Kemal’in 1919’da Kurtuluş Savaşı sonrasındaki Türkiye için Cumhuriyet yönetimini öngördüğünü ortaya koyuyor…

Mazhar Müfit 20 Temmuz 1919’da Mahmut Esad'a gönderdiği bir mektupta Paşa'nın vakti geldiğinde Cumhuriyet'e geçileceğini kendisine bildirdiğini belirtiyordu:

"…Aramızda her şeyi görüştük görüşmeye de devam ediyoruz. Fakat muvaffakiyet takdirinde ki bundan şüphem yok, hükümet sekli ne olacak? Diye bir kere daha sordum ve ilave ettim: 'Muhakkak ki mevcut sekli hükümet bu memleketin refah, saadet ve terakkisine kâfi gelmeyecektir. Başka bir hükümet sekli arayıp bulmamız lazım geldiği kanaatindeyim.'

Paşa devamlı şekilde benim bu nokta üzerinde dolaşmamdan usanmış olacak ki gülerek ve fakat kat'i ifadesini vererek: 'Açıkça söyleyeyim: sekli hükümet zamanı gelince, cumhuriyet olacaktır' dedi.

Çok sevinçliyim. Nihayet, bütün katiyeti ve ciddiyeti ile Paşa'ya bunu söyletmiş bulunuyorum. Bu satırlarımı yazarken âdeta sevinç gözyaşları boşalıyor. Derslerinizde hükümetin cumhuriyet olacağını 20 Temmuz 1335 (1919) günü Erzurum'da öğrenmiş bulunduğumu bildirerek gözlerinden öperim."

29 Ekim 1923’teki Türkiye koşullarına bakmadan Cumhuriyet’in ilanının anlamı, gereği ve önemi anlaşılmaz… 

İLBER ORTAYLI: “MUSTAFA KEMAL DAHİYDİ”

Mustafa Kemal Sivas ve Erzurum Kongrelerinden sonra silah arkadaşları ve vekillerle Ankara’ya geldi. Erzurum Kongresi’nde alınan kararlara uygun olarak 23 Nisan 1920’de Büyük Millet Meclisi ( BMM) açıldı.  Atatürk BMM Başkanı seçildi ve Milli mücadeleye liderlik yaptı, ordunun Başkomutanlığını üstlendi.

26 Ağustos 1922’de başlayan büyük Taarruz 30 Ağustos Zaferi ile taçlandı… Yunanlılar denize döküldü… İşgal altındaki şehirler birer birer kurtarıldı…

29 Ekim 2016 tarihli Hürriyet Gazetesi’nde İpek İzci’nin haberinde duayen tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın Cumhuriyet’in ilanıyla ilgili şu  görüşlerine yer veriliyor:

“O, Çanakkale’de, Bitlis’te, Filistin cephesinde isim yapan genç bir komutandı. İyi bir kurmay subaydı. Osmanlı ordusunda kurmaylık çok önemliydi. Yani kurmay subay, harp okulundan sonra eğitime devam eden, karar mekanizmalarına oturan, savaş planlarını yapan demektir. Mustafa Kemal zeki bir insandı. Dâhiydi. Öbürleri arasında öne geçmişti.

 23 Nisan 1920’de, Ankara’da, Türkiye’yi işgal eden düşmanlara karşı direnişi sürdüren, Kurtuluş Savaşı’nı yürüten Mustafa Kemal önderliğinde bir meclis kuruldu. Bu meclisin adı ‘hükümet’ti. Meclis hükümetiydi.  Yani 1920 Nisan’ında, ufuktaki Türkiye’nin rejimi ve saltanatın kaderi belli olmaya başlamıştı. Meclis en başta padişahı reddetmese de, cumhuriyet, fikren ortaya çıkmaya başlamıştı. Mesela bu mecliste bakanlar vardı, onları meclis seçiyordu. Meclis her şeye hâkimdi. Başkomutan Mustafa Kemal de meclisin emrindeydi ama aynı zamanda meclis reisiydi.

Bu, 1923’te, egemenliğini halktan alan, halkın kendi kendini yönettiği bir cumhuriyete dönüştü. Gazi Mustafa Kemal ve arkadaşları cumhuriyeti ilan ederek bu sistemin adını koydu.”

 

CUMHURİYET’İN İLANINI HIZLANDIRAN SÜREÇ

29 Ekim 1923’e  kadar devlet başkanlığı görevi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı sıfatıyla Mustafa Kemal Atatürk tarafından yürütülmüştü.

Ancak Kurtuluş Savaşı zaferle sonuçlanmıştı. Vakit geçirmeden ülkenin yeniden ayağa kaldırılması gerekiyordu. Ayrıca bazı taraf ülkeler Lozan Antlaşması'nın onayı için Türkiye'deki yeni devlet rejimini netleştirmesini bekliyordu…

25 Ekim 1923’te hükümet istifa etti ve yeni bir kabine listesi de oluşturulamadı. Mustafa Kemal Atatürk 28 Ekim 1923 Akşamına kadar hükümetin kurulamaması üzerine Çankaya Köşkü’nde çalışma arkadaşlarıyla buluşarak 29 Ekim’de Cumhuriyet’İ ilan edeceğini bildirdi.

Atatürk o gece, İsmet İnönü ile 1921 Anayasası'nın bazı maddelerini değiştiren kanun tasarısını hazırladı.

Meclis arşiv  kayıtlarına göre 29 Ekim 1923 Pazartesi saat 18.00'de İsmet İnönü başkanlığında toplandı. Anayasa Komisyonu tarafından sunulan ve anayasa değişikliğini içeren teklif acilen görüşülmesi için gündeme kaydedildi.

Görüşe sunulan tasarıda şu hükümler yer aldı:

"Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Ulusal işlerin fiili idarenin yönetim şekli halka dayanmaktadır. Türkiye Devleti bir cumhuriyettir.

Türkiye Devleti'nin dini İslam, resmi dili Türkçedir.

Türkiye Devleti, Büyük Millet Meclisi tarafından yönetilir”

29 EKİM 1923; SAAT: 20.30

Yasa tasarısı oturuma katılan 58 milletvekilinin oyuyla 20.30’da kabul edildi… Ardından Cumhurbaşkanı seçimine geçildi,

Daha sonra Eyüp Sabri Hoca Efendi, gecikmeden cumhurbaşkanının seçimiyle devam edilmesini talep etti.

Cumhuriyetin ilanından ardından cumhurbaşkanlığı seçimine geçildi. Mustafa Kemal Atatürk gizli oylamada 158 üyenin oylarıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı seçildi…

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN İLK CUMHURBAŞKANI OLARAK MECLİSTE YAPTIĞI KONUŞMA:

Meclis’te Cumhurbaşkanı unvanıyla Cumhurbaşkanı olarak yaptığı ilk konuşma şöyleydi:

"Efendiler; asırlardan beri Doğu'da haksızlığa ve zulme uğramış olan milletimiz, Türk milleti, gerçekte soydan sahip bulunduğu yüksek kabiliyetlerden yoksun zannediliyordu.

Son yıllarda milletimizin fiili olarak gösterdiği kabiliyet, istidat ve kavrayış kendi hakkında kötü düşünenlerin ne kadar gafil ve ne kadar gerçeği görmekten uzak, görünüşe aldanan insanlar olduğunu pek güzel ispat etti.

Milletimiz kendisinde var olan vasıfları ve değeri, hükümetin yeni adıyla medeniyet dünyasına çok daha kolaylıkla gösterebilecektir. Türkiye Cumhuriyeti, dünya devletleri arasında tuttuğu yere layık olduğunu eserleriyle ispat edecektir.

Arkadaşlar; bu yüksek rejimi yaratan Türk milletinin son dört yıl içinde kazandığı zafer, bundan sonra da birkaç misli olmak üzere kendini gösterecektir.

Bendeniz, kazandığım bu güven ve itimada layık olmak için pek önemli gördüğüm bir noktadaki ihtiyacı arz etmek mecburiyetindeyim. O ihtiyaç, yüce heyetinizin şahsıma karşı gösterdiği sevgi, güven ve desteğin devamıdır. Ancak bu sayede ve Tanrı'nın yardımıyla, bana verdiğiniz ve vereceğiniz görevleri en iyi şekilde yapabileceğimi ümit ediyorum.

Daima sayın arkadaşlarımın ellerine çok samimi ve sıkı bir şekilde yapışarak, kendimi onların şahıslarından bir an bile uzak görmeyerek çalışacağım.

Daima milletin sevgi ve güvenine dayanarak hep birlikte ileri gideceğiz. Türkiye Cumhuriyeti mesut, muvaffak ve muzaffer olacaktır. Türkiye Cumhuriyeti mesut, muvaffak ve muzaffer olacaktır…”

CUMHURİYET’İN KAZANIMLARI SAYMAKLA BİTMEZ

Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte en büyük atılım eğitim, sağlık, kadın hakları, medeni yasa ve sanayileşme, tarım, ulaşım, demir yolları gibi bir ulusun bağımsızlığının olmazsa olmazı olan alanlarda büyük atılımlar gerçekleşti… 

Okuma yazma seferberlikleri açıldı. Kadınlar okullaştı, meslek sahibi  olup sosyal hayatta hekim, avukat, hakim, öğretmen, veteriner, mühendis, gazeteci, yazar, eczacı,  sanayici, esnaf gibi iş yaşamında farklı mesleklerde yer aldılar.  Avrupalı hemcinslerinden çok daha önce seçme ve seçilme hakkını elde ettiler.

Eğitimli vatandaşlar savaşta kıyıma uğradığından okul bitirenler Batı’daki büyük ekonomik krizdeki gibi işsiz kalmadılar. Hemen iş bulup istihdama katıldılar.

Ülkenin dört bir yanında fabrikalar, üniversiteler, bankalar, kültür ve sanat üretecek binalar yapılıyordu.

Bazıları şunlar:

Türkiye Şeker Fabrikaları (Turhal, Alpullu,Eskişehir, Trakya Şeker fabrikaları, Ankara Adliye Hukuk Mektebi, Merkez Bankası, Anadolu Ajansı, MTA, THK, 7. Kayseri Uçak Fabrikası, Bursa Sümerbank Merinos Yünlü Dokuma Fabrikası, Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu, Devlet Üretme Çiftlikleri (Atatürk orman Çiftliği),  Hıfzısıhha Enstitüleri, yeniden yapılanan Kızılay Cemiyeti…

Birinci Dünya Savaşı’nda (1914-1918) 4 yıl, Milli mücadele döneminde (1918-1922) 4 yıl olmak üzere sürekli savaş halinde olan Anadolu insanı yoksuldu, salgın hastalıkla ülkede kol geziyordu.

GENÇ CUMHURİYET’İN ÇİÇEK, TRAHOM, SITMA, VEREM GİBİ SALGIN HASTALIKLARLA MÜCADELESİ

Genç Cumhuriyet en büyük atılımlarından birini sağlık alanında gerçekleştirdi. Dönemin sağlık mimarı Dr. Refik Saydam idi. Hıfzısıhha Enstitüleri’ni kurdu; aşı üretildi.

1923-1930 yılları arasında salgın hastalıklarla mücadeleye yoğunlaşıldı. Türkiye Cumhuriyeti savaştan çıkan bir ülke olmasına karşın bilimsel öngörülü doğru planlama ile aşı devlet eliyle üretildi. Üretilemeyenler ise ülke dışından temin edildi. O yıllarda en yoğun görünen hastalıklar Sıtma, Verem, Frengi, Çiçek, kızıl, Trahom, difteri, Çocuk felci idi… Salgınla mücadele için heyetler oluşturuldu, salgın olan bölgelere aşı, ilaç, serum, doktor gönderildi.

1930’da salgınlarla mücadeledeki birikimler Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’na yansıdı.

Cumhuriyet ilan edildiğinde genç Türkiye Cumhuriyeti’nin maddi olanakları son derece kısıtlıydı… Buna rağmen Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde genç Cumhuriyet’in yurttaşları ülkelerini çağdaş medeniyetler seviyesine çıkartabilme için var gücüyle çalışıyordu…

Olağanüstü koşullarda kurulan Türkiye Cumhuriyeti bizlere Atamız, atalarımız tarafından sunulan miras  ve armağandır

Cumhuriyet’in kazanımları saymakla bitmez… Bugün ülke olarak ayaktaysak Mustafa Kemal Atatürk ve Cumhuriyet’in kurucu felsefesi sayesindedir.

 

 

TÜRKİYE’DE CUMHURİYET İLAN EDİLDİĞİNDE BUGÜNKÜ KOMŞU ÜLKELER YA İŞGAL ALTINDAYDI YA DA KRAL VEYA ŞAHLAR TARAFINDAN MONARŞİ İLE YÖNETİLİYORDU

Ne yazık ki ‘Keşke Yunan işgalinde kalsaydık da, Cumhuriyet İlan edilmeseydi” diyecek kadar gaflet içerisinde olanlar da var. Eli kalem tutanlar, Atatürk aleyhinde durmadan tezvirat, iftira üretip duruyorlar…

Onların yetiştirmeleri gençleri görüyoruz işte… Kimisi Atatürk fotoğrafını bilmem neresine sürüyor, kendinden geçmiş şekilde sırıtırken videosu çekilip yayınlanıyor, kimi gençler ise Atatürk’ün fotoğrafını yakıyor ve bunu da sosyal medyada yayınlıyorlar. 

(Not: Bu çocukların tutuklanıp cezaevine gönderilmesine karşıyım… Buna da karşıyım. O gençlere hapis cezası değil de farklı bir ceza verilebilir. Kamusal- sosyal hizmet gibi…)

Tarihe bugünün koşulları ve değerleri üzerinden değil, o günün koşulları üzerinden bakmak lazım…
Misal… Sınır komşularına bakınca aslında Cumhuriyet olarak en yaşlı ülke Türkiye… 

Türkiye’de 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilan edildiğinde Sınır komşularımız Yunanistan, Bulgaristan, Irak, İran’da krallık / monarşi; Suriye’de manda yönetimi, Kuzey’de ise bugünün Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan Cumhuriyetleri yerine SSCB sınırları vardı…

Yunanistan’da Anadolu’daki ağır yenilgiden sonra 1924’te Kral tahtından indirildi ve Cumhuriyet ilan edildi… Bulgaristan’da 1946 yılına dek kral tahttaydı, monarşi vardı

. İkinci Dünya Savaşı’nın bitmesiyle SSCB etkisiyle Bulgaristan Halk Cumhuriyeti kuruldu; o da 1990’da yıkıldı.

Sınır komşularımızdan İran’da 1923’te İngilizlerle birlikte hareket eden Rıza Pehlevi 1915’te şahlığını ilan etmişti. 1944-1979 yılları arasında iktidarda olan oğlu Pehlevi’yi Humeyni devirdi ve İran İslam Cumhuriyeti kuruldu.

Irak’ta da 1923’te İngilizlerin kontrolünde bir monarşi vardı.  1958 yılında kral devrilip Cumhuriyet ilan edildi.  Suriye de 1923’te Fransızların denetimi altındaydı…  1930’da Fransa’nın mandası olarak 1. Cumhuriyet kuruldu. 1946’da Fransızlar gitti; 1950’de 2. Cumhuriyet ilan edildi.

Kuzey sınır komşularından Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan ise 1923 yılında SSCB güdümündeydi.

Yani… Mustafa Kemal Atatürk Türkiye’nin rotasını Cumhuriyet olarak çizdiğinde sınır ülkeleri ya işgal altındaydı ya da monarşi ile yönetiliyordu. 1. Dünya Savaşı öncesinde dünyadaki büyük devletler arasında sadece Fransa ve ABD Cumhuriyet idi…

Bugün içinde ülkemizin güneyinde kuzeyinde olan bitene baktığımızda Türkiye Cumhuriyeti’nin her şeye karşın çok sağlam temeller üstüne kurulduğuna bir kere daha şükrediyor, Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları ile bu ülke için canını veren tüm şehitlerimizi rahmet ve saygıyla anıyoruz…

Atatürk’ün kurduğu Diyanet, Milli Bayramlarda adını anmayıp yok saysa da,  bu millet Atasını  anmayı sürdürecek…

ATATÜRK NE KADAR GENÇMİŞ…

 

Atatürk’ün önemli görevlerdeki yaşını bugünkü nesile uyarladım… O zaman ne kadar genç olduğunu fark edip, bir kez daha hayran oluyorsunuz..

Atatürk Çanakkale Savaşı’nda (1915-1916);  34-35 yaşında:

Bugünkü 1989 doğumlular kadar…

Atatürk Samsun’a ayak bastığında yani Kurtuluş Savaşı’nı başlattığında (1919); 38 yaşında:

Bugünkü 1985 doğumlular kadar: 38 yaşında…

26 Ağustos Büyük Taarruz / 30 Ağustos Başkomutanlık Meydan Muhaberesi ve zaferi-1922; 41 yaşında:

Bugünkü 1982 doğumlular kadar…

Cumhuriyet ilan edildiğinde (1923); 42 yaşında:

Bugünkü 1981 doğumlular kadar…

Son yolculuğuna uğurlandığındaki yaşı ise 57; bugünkü 1966 doğumlular kadar…

Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk gençliğine neden güvendiği ortada…

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?