USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Dünyada 800 milyon insan aç!

21-10-2022

Ukrayna ve Rusya arasındaki neoküresel paylaşım savaşı da gıda krizini bir şekilde etkiliyor…

İklimsel değişiklikler artık gözle görülür hale geldi. Sadece ülkemizde değil dünya genelinde ekilebilir verimli arazilerle sulak alanlar ve su kaynaklarının değeri her geçen gün artıyor. Türkiye’de ise TV ekranlarında izlediğimiz Anadolu’nun çeşitli yörelerinde kuruyan göl görüntülerini kanıksadık.

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO kuruluş günü olan 16 Ekim’i "Dünya Gıda Günü" ilan etti.

Gün kapsamında kutlama falan yapıldığı yok. İlgili kurum ve kuruluşlar dünyadaki gıda sorununa ve açlığa dikkat çekmek için çeşitli etkinlikler düzenliyor, basın açıklamalarıyla kamuoyunu bilgilendirerek bir nevi farkındalık çalışması yapıyor…

Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO), Gıda Mühendisleri Odası (GMO) Kimya Mühendisleri Odası (KMO) Şubeleri Türkiye genelindeki illerde şubeleri aracılığıyla ortak basın açıklaması yaptı.
Bursa’da da “Gıdaya erişim insan hakkıdır, kimse geride kalmamalı!” başlıklı ortak basın açıklaması GMO Bursa Şubesi Başkanı Serkan Durmuş tarafından gerçekleştirilirken, toplantıda KMO II. Başkanı Vedat Sezer ile ZMO Bursa Şubesi Yönetim Kurulu üyesi Derya Ak ve ilgili odaların yönetim kurulu üyeleri hazır bulundu… Küresel ve ülkesel tarım ve gıda sorunlarının gıdaya erişimin uzun bir metinde dile getirildiği Açıklamada dikkat çeken bilgilerden bazıları şöyle:

“…Dünyada üretilen tarım ve gıda ürünleri dünya nüfusuna yetecek miktarda.”

“…Dünyada 800 milyonun üstünde insan, her 9 kişiden 1’i yatağa aç giriyor. Türkiye’de ise insanların yüzde 22’si dengeli ve yeterli beslenemiyor. Yüzde 8,5’u ise açlık sınırında yaşıyor.”

“…Dünyada her yıl yaklaşık 600 milyon kişi güvensiz, hijyenik olmayan, zararlı kimyasallarla bulaşık gıdaları tüketerek hastalanıyor, önemli bir kısmı ise yaşamını yitiriyor.”

“Çevre kirliliği nedeniyle su kaynakları ve toprağın kirletilmesi, ormanların, sulak alanların eko sistemin tahribi, tarım alanlarıyla meraların amaç dışı kullanımı, iklim değişikliği, nüfus artışı gibi sorunlar yakın gelecekte su krizine, toprak kıtlığına ve gıda krizine yol açacağı biliniyor…”
“…Gıdaya erişimin önündeki en büyük engel ekonomik zorluklar. Türkiye gıda enflasyonunda Avrupa birincisi, dünya dördüncüsü!
Dar gelirli aileler temel gıdaya erişimde bile sıkıntı çekiyor.”

Basın açıklamasında gıda enflasyonunun detayları ve TÜİK’in günümüz ve geçmiş yıllardaki enflasyon verilerinin yanı sıra vatandaşın hissettiği enflasyon da paylaşılıyor.

Her gittiğimde marketçi genç, ‘Abla yarın şu şu şu ürünlere zam geliyor” deyip duruyor. Önceden haber verince kendini iyi hissediyor olmalı, zira hiç kimsede zamlanacak ürünü stoklayacak mecal kalmadı!

Bizim mahallede fırınlarda askıda ekmek uygulaması vardı, pandemide bile sepetler dolu olurdu; bazı fırınlarda da kırmızı ışıklı sayaç var; şimdilerde hep sıfırı gösteriyor; Kaçtır sepete ekmek bırakıyorum, sayaç benimkiyle sayı yapıyor!

Ortak basın açıklamasında maliyetlerdeki artış nedeniyle çiftçinin üretimden çekildiği saptaması yer alıyor…

Ve çok da yerinde bulduğum önemli bir uyarı var:

“Gıdalardaki yüksek artış nedeniyle vatandaş merdiven altı denilen nasıl üretildiği belli olmayan taklit ve tağşiş yapılan sağlıksız gıdalara yöneliyor!”
Bir uyarı da sağlıksız ve dengesiz beslenme nedeniyle gelecekte fiziksel ve mental yani zeka açısından geri kalmış bir neslin ortaya çıkabileceği yönünde…

GMO; ZMO; KMO Bursa Şubelerinin ortak açıklaması şu ifadelerle sonlanıyor:

“…Yaşadığımız gıda krizinden kurtulabilmek; rant ve beton ekonomisi yerine üretim ekonomisini, sermayenin öncelikleri yerine kamusal ve toplumsal çıkarları, gündelik politikalar yerine planlı kalkınmayı önceleyen ‘Kamucu Tarım ve Gıda Politikaları’nı savunmakla ve yaşama geçirmekle mümkündür.”

 

ULUABAT GÖLÜ, RAMSAR SÖZLEŞMESİ VE YAPILAŞMA

DOĞADER’in dün yaptığı basın açıklaması ise tam da GMO; ZMO ve KMO Bursa Şubelerinin yaptığı açıklamayla örtüşüyor…

Mevzu Uluabat Gölü… Sulak alan! Türkiye Uluslararası Ramsar sözleşmesini 1994 yılından imzaladı. Uluabat Gölü de 1998’de dönemin Çevre Bakanlığı tarafından Ramsar Alanı ilan edildi, yani koruma altında!

DOĞADER’in basın açıklamasında  son 50 yılda Marmara Denizi büyüklüğünde sulak alan kaybedildiği ve küresel iklim krizi sonucu yaşanan kuraklıkla pek çok gölün yok olduğuna değiniliyor…

Ve ardından Uluabat Gölü koruma alanına 3 binin üzerinde TOKİ’nin konut yapacağı duyurulduğu anımsatılıyor ve deniyor ki; “İklim krizi ve çevre kirliliği nedeniyle büyük tehdit altındaki Uluabat Gölü, bu projenin yanlış yer seçimi nedeniyle daha da çok tehlike altında girecek. “

Yenikaraağaç Mahallesi TOKİ Konut Alanı’nın yanlış yere seçildiğini savunan DOĞADER, 7 maddeden oluşan gerekçe sunuyor; özetle şöyle:

“1. Alan, RAMSAR sulak alan koruma içindedir. Bu nedenle Geçmiş yıllarda bu alanda yapılması öngörülen Canbaz-Subaşı Köyleri Sanayi Bölgesi ile Bursa-Mustafakemalpaşa arası otoyol güzergahı da iptal edilmiştir.

2-Uluabat Gölü, Türkiye'nin "Uluslararası Yaşayan Göller Ağına" dahil ve Türkiye'nin "Yaşayan Göl" unvanına sahip olan tek gölüdür. O nedenle hassasiyetle korunma zorunluluğu vardır.

3-Konut alanı seçilen bölge, Tarım ve Orman Bakanlığının" Karacabey Ovası" büyük ova koruma sınırları içerisinde bulunmaktadır. Karar, burada böyle bir yapılaşmaya müsaade etmemelidir.

4-Alan, DSİ'nin mevcut ve planlanan sulama alanı içerisinde olduğu gibi, yeni hazırlanan ve ihale aşamasına gelmiş olan kapalı sistem sulama rehabilitasyon alanı içerisindedir.

Ayrıca bölge Cumhurbaşkanlığın kararıyla "arazi toplulaştırması" alanı ilan edilmiştir. İhale edilme aşamasındadır. Gölün suyu, bölgenin tarım arazilerinin sulanması için sulama suyu olarak kullanılmaktadır.

5-Yenikaraağaç Mahallesinin komşusu olan Eskikaraağaç Mahallesi, Karacabey Belediyesi'nin sahip olduğu ve Türkiye'yi temsil eden ‘Avrupa Leylek Köyleri Ağı’ üyesi olan tek leylek köyüdür. Karacabey Belediyesi, "Avrupa Leylek Köyleri Ağı" ESVN (European Stork Villages Network) Sözleşmesini imzalayarak Eskikaraağaç Leylek Köyü’nün dolaysıyla Uluabat Gölü'nün korunmasını taahhüt etmiştir.

6-Yenikaraağaç Mahallesi'ne yapılması planlanan 3.316 konutluk inşaat alanın yüzey akış kirli ve kanalizasyon suları, aynı su toplama havzası içerisinde olması nedeniyle doğrudan  Eskikaraağaç meraları ve "Göl Mutlak Koruma Alanı" içerisine akacaktır.

7.Göl, "Yaşayan Göl" ve RAMSAR Koruma alanı olması nedeniyle uluslararası öneme sahiptir ve Uluslararası Çevre ve Doğa Koruma Kuruluşlarının gözetimi altındadır. Alanın yerleşime açılmasına şiddetle karşı çıkılacaktır. Konu, ülkemiz adına da olumsuz değerlendirilecektir.”

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?