USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

“Dayak yemekten korka korka çalışıyoruz!”

07-06-2022

Yoğun bakım Aralarında entübe edilen hastaların da olduğu bir servis. Olası bir enfeksiyon hastalar için öldürücü olabiliyor. Dolayısıyla da ziyaretçi kabul edilmiyor. Bazen hastanın birinci derece yakınlarına, o da tek kişi olmak kaydıyla ziyarete izin veriliyor o kadar…

Yoğun bakım hastalarının enfeksiyondan korunması gerekiyor. Daha düne kadar Kovid-19 salgını nedeniyle “Hastalık bulaşacak” diye can derdine düşüp hastane önünden bile geçmeyenler, şimdi yoğun bakımları yol geçen hanına çevirmek istiyor…

Birkaç gün önce Kurtalan’da bir doktor, her tarafının röntgeninin çekilmesini isteyen bir hasta tarafından dövüldüğü haberi yansıdı medyaya…
Şimdi de İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa-Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi Yoğun Bakım Kliniği'nde Dr. Maryam Arslan hasta yakını tarafından darp edildi…
Yaygın medyada yer alan habere göre, adliyeye sevk edilen şüpheliler serbest bırakıldı.
Bunun üzerine Cerrahpaşa Hastanesinde çalışan anestezi ve cerrahi asistanları iş bırakma eylemi yaptı. Hastanede acil vakalar dışında tüm ameliyatlar ertelendi…

Bizim de yakın tarihte yoğun bakımda hastamız vardı; ziyaret edebilmek adına hiç kimseyi zorlamadık, hiç kimseyi araya sokmadık.

Sadece hastanın durumunu takip etmek için bir çabamız oldu, sağ olsun, sağlıkçı dostlarımız gereken bilgilendirmeyi sağladılar. O kadar.

Yoğun bakımlardaki hemşireler, doktorlar, güvenlik elemanları, yardımcı personel, hasta yakınlarının tacizlerinden hakaretlerinden illallah etmiş durumda.

KORKU İÇİNDE ÇALIŞIYORUZ

Artık sözlü sataşmalarda seslerini çıkarmaz olmuşlar. Bugün bir kamu hastanesinde çalışmakta olan bir yoğun bakım hemşiresi ile konuştum; korku içerisinde çalıştıklarını anlattı:

“Her hemşireyi kolundan tutup yoğun bakımda çalıştıramazsınız. Daha donanımlı olmak zorundasınız.

Biz ne yaptığımız işten ne de yoğunluğundan yüksünmüyoruz. Şöyle düşünün; en kötü durumdaki hastalara bakıyoruz. Bizim hastalarımız normal hasta değil, ağır hastalar ve doktorlarımızla birlikte bizler onları yaşatmak için mücadele ediyoruz.

Hasta yakınlarının hepsi değil ama bazıları normal klinik hastası gibi hastalarını her gün hatta günde birkaç kez ziyaret etmek istiyor. Yoğun bakımdaki hastasını hiç arayıp sormayanlar da var, o hastalar için de üzülüyoruz. Nihayetinde biz de insanız.

Amla hasta yakınlarının tacizlerinden, hakaretinden bezdik. İstanbul’da bir yoğun bakım doktoru hasta yakını tarafından dövüldü.

Her an bizim de başımıza gelebilir. Hasta yakınlarının sözlü şiddetine maruz kaldığımızda sesimizi çıkartmıyoruz. Susuyoruz.

Çünkü biliyoruz ki, bir adım ötesi fiziki şiddet. Hasta yakınlarına görünmemek için çaba gösteriyoruz ama bir şekilde denk geliyoruz. Mesela yoğun bakımdaki hastasının yanına giriyor ve çıkmak istemiyor. Hasta yakınının sesi sertleşti mi, dayak yemeğe alışmış çocukların yanında bir yetişkin elini kaldırınca çocuk nasıl sinerse biz de öyle siniyoruz.

Bize tekme tokat dalacağından korkuyoruz. Psikolojimiz bozuldu. Yine de o kişinin hastasını yaşatmak için uğraşıyoruz…”

Görüştüğüm yoğun bakım hemşiresi artık mesleği yapmak istemiyor:

“İstifa etmeyi düşünüyordum. Eşim esnaf, işi iyiydi, ama ekonomik krizden etkilendi. Şu anda işten ayrılamıyorum. Ama kalmayı düşünmüyorum.

Zira sağlıkta şiddetin önleneceğine inanmıyorum. Cezalar etkisiz. Cerrahpaşa’daki yoğun bakım doktoruna saldıran kişiler serbest bırakılmış. Nasıl olsa bir şey olmuyor, deniyor. Aynı kadına şiddet gibi, tacizde, tecavüzde olduğu gibi.

Benim annem hemşire, dayım uzman doktor. İkisi de emekli. Onların döneminde sağlık personelinin bir saygınlığı vardı. Hani eski SSK hastaneleri örnek gösteriliyor ya, o yıllarda hiç kimse bir doktoru ya da bir hemşireyi darp etmezdi. Belki hakaret etmeyi düşünür ama hayata geçirmezdi. Şimdi hem maddi olarak yoksulluk sınırının altında maaş alıyoruz, hem de şiddete maruz kalıyoruz…”

HEKİMLER İSTİFA EDİYOR

Bugün bir uzman hekimle daha görüştüm. O da bir kamu hastanesinde çalışıyor ve istifa etmeyi düşünüyor… Onu da başka bir gün yazarım. 

Türk Tabipler Birliği’nin Ekim 2021’de yaptığı açıklamada 18 ayda 8 bin hekimin istifa ettiği yer almıştı. Üstelik de bu 18 ayın önemli bir kısmında istifa yasağı vardı.

Sözcü’de yer alan Fırat Fıstık imzalı bir haber durumun vahametini ortaya koyuyor:

“Türk Tabipleri Birliği (TTB) verilerine göre yurt dışına gitmek için sicil belgesine başvuran doktor sayısında rekor kırıldı. Mayıs ayında geçen seneye göre belge alan doktor sayısı iki katına çıktı ve zirveyi gördü. Geçen sene toplam 1405 doktor başvururken, bu yılın ilk 5 ayında sayı şimdiden 942’ye ulaşmış durumda.”

Yine TTB’nin Ekim 2021’deki uyarıları arasında yakın bir gelecekte kamu hastanelerinde bazı kliniklerin uzman olmadığından kapanma noktasına geleceği de yer alıyordu…

Nitekim Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Sabahattin Gazioğlu Hematoloji ve Onkoloji Hastanesi Çocuk Kliniği’nde bir hekimin sağlık sorunları yaşaması ve bir öğretim elemanının da istifası nedeniyle ciddi bir sıkıntı yaşandı… Şimdi giderilmeye çalışılıyor.
Uzman hekim saksıda yetişmez. Bezdirilip kaçırtılmaması gerekir Hele de yan dalda hepten zor. Hazırlık okuduysa 7 yıllık tıp eğitiminin üstüne bir 10 yıl daha ekleyin! Çocuk onkolojisi ya da hematolojisi yan dala giriyor!

Tıp Fakülteleri’nde akademik kariyer yapmaya çalışan öğretim elemanı uzman doktorların maaşları kamu hastanedekilerine göre ciddi oranda düşüktür. Dertleri para olsa kamu hastanelerinde çalışırlar. Başkaca sıkıntıları olmasa istifa etmezler!

Hele de TUS’ta tercih edilmeyen yan dallarda akademik kariyer yapmak isteyen uzmanlar gerçekten çok kıymetlidir.

TUS sonuçlarına bakın! Hasta ile en zor koşullarda muhataplık gerektiren dallar tercih edilmiyor.

Mesela Pediatri’de, Nöroloji’de, cerrahi bölümlerde boş kadrolar çoğunlukta. TUS birincisi patolojiyi tercih ediyor. TUS ilk 20’deki tercihlerde dermatoloji, göz branşları öne çıkıyor.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?