USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Bursa’nın derelerinde balık tutulurdu!

23-03-2022

Nilüfer çayını hatırlamıyorum, ama bizim evimize Gökdere yakındı; çocukken arada pikniğe filan giderdik mahallecek; cümbür cemaat… Çağıl çağıl akardı dere! Etrafında insanlar balık tutardı… Biz de ayaklarımızı sokardık!  Temizdi yani!

 Bir de Atatürk İlkokulu’nda okurken, derenin kenarında çok viran bir barakada yaşayan bir sınıf arkadaşım vardı; belli, çok yoksuldular!  Kara lastikle okula gidip gelirdi; sümükleri hep akardı, çocuklar alay eder, tarak görmeyen saçlarını çekiştirip dururlardı.

Adını şimdi yazarken hatırladım; Remziye idi. Eskiden spor ayakkabısı yoktu, bez ayakkabı derdik. Bez ayakkabımı ‘yolda düşürdüm’ diyerek ona vermiştim.  Anne terliğini yeme riskine rağmen! Birkaç kez sınıfta hastalanınca, öğretmen birlikte evine yollamıştı; babasının ayağında sorun vardı, zor yürüyordu, derenin kenarında balık tutardı; tuttuğu balıkları sattığını söylemişti…

(Remziye okulu bıraktı; çok merak ettim, bir gün okuldan çıkıp koşa koşa evine gittim; barakaları yıkılmıştı. Ne oldu ona, hiç bilemedim. O yaşlarda; Tuğcu’nun öykülerindeki gibi iyi bir son düşledim onun için… Anılar anıları çağrıştırıyor, dere derken, nerelere gittim…)

Çocukluğumda bütün sokak toplanır, Karapınar’a pikniğe giderdik. Masallardan fırlamış gibi bir yerdi.  Her yerden sular akardı. Taş değirmeni vardı; etrafında minik bir gölet, ördekler yüzerdi. Annem bizim illa kendimizi suya atacağımızı bilir ve yedek giysi getirirdi hep oraya gittiğimizde!

 

BURSA’NIN TEMİZ DERELERİ MÜZELİK OLDU!

20 yıl önce bir arkadaşıma tutturdum beni Karapınar’a götür diye! Orada bir şey yok, dese de inanmadım…

Gittik; Dereler beton havuzlara alınmış, alabalık yetiştiriliyordu; etraf üçüncü değil beşinci sınıf meyhane tarzı restoranlarla dolmuş! Her taraf beton! Ağaçlar kesilmiş! Ne o şırıl şırıl akan sular, ne de masalsı cennet misali yemyeşil yer; hiçbiri kalmamıştı. Keşke hiç görmeseydim; hiç olmazsa anılarımdaki güzelliği muhafaza ederdim…

Haa… Bir de doğa yürüyüşçülerinin çok denk geldiği bir mevzu var; yazın kuru dere yataklarında suların siyah borulara alındığına tanık oluyorlar!

Uludağ’ın dereleri lastik borulara alınıp su şirketlerine satılıyor. Oradaki ekolojik ve yabani yaşam döngüsü bozuluyor.

Tilkiler, ayılar, tavşanlar, kuşlar içecek su bulamıyor; bitkiler susuz kalıyor… Bir de yabani yaşamı yok eden böyle bir su açgözlülüğü sorunu da var…

O gün bir kez daha güzel anıları koruyup esirgemek gerektiği kafama dank etti.

Velhasıl şehrin dereleri temizdi, bereketliydi…

 Şimdi… Lağım aksa iyi! Biyolojik atık; doğa bir şekilde halleder! Kimyasal, bildiğiniz zehir akıyor!

Tüm yerel ve idari yöneticiler dereleri temizleyeceğini vadedip duruyor yıllardır! Ama bir türlü olmuyor! Olduramıyorlar! Nasıl bir güçse kirletenler; engellenemiyor bir türlü!

Anılarımızın ve hayallerimizin dışında Bursa’nın derelerini temiz göreceğimiz tek yer, Osmangazi Belediyesi’nin Panorama 1326 Fetih Müzesi’dir…

Velhasıl, temiz akan Bursa dereleri çoktan tarihe karışmış, müzelik olmuştur!

NİLÜFER ÇAYI TEMİZ AKSIN!

Dünya Su Günü nedeniyle pek çok kurum ve kuruluş açıklama yaptı… Onlardan biri de Nilüfer Belediyesi ve Bursa Çevre Platformu (BUÇEP) idi…

Ortak açıklamayı Hasköy’de Nilüfer Hatun Köprüsü’nde yaptılar. Yaklaşan su krizine ve Bursa’da su kaynaklarının kirletilmesine dikkat çektiler…  Yıllardır yapılan “Nilüfer çayı temiz aksın” çağrısını yinelediler…
Nilüfer Belediye Başkanı Turgay Erdem, STK temsilcileri, çevreye duyarlı vatandaşlar oradaydı.

Basın açıklaması Prof. Dr. Ertuğrul Aksoy tarafından yapıldı… Aksoy küresel iklim değişikliğine bağlı doğal dengenin geri dönüşü olmayan bir şekilde insanların katkılarıyla bozulmasının su krizlerinin kuraklık, kıtlık ve açlığın göstergesi olduğuna dikkat çekti…

Aksoy yetkililerin Nilüfer çayının temiz akacağı yönünde 8 ve 10 yıl önce verdikleri sözü hatırlattı…
Başkan Erdem de 2022’yi İklim Yılı ilan ederken küresel gıda ve su krizine dikkat çekmek istediklerini söyledi. Ve endüstriyel kirliliğe dikkat çekti:

“Bursa sanayi kenti olmanın sancılarını çekiyor. Sanayi alanları arttıkça endüstriyel atıklar da artmış ve bu suların arıtılmadan su kaynaklarına deşarjı sonucu Nilüfer çayı giderek kirlenmiştir.

Bu kirliliğe rağmen bu çay tarımsal üretimde sulama suyu olarak da kullanılmaktadır. Sonuç olarak sadece suyumuz değil, toprağımız ve gıdamız da kirlenmektedir. Çevreye karşı sorumsuz davranarak ekolojik dengeyi işte böyle kendi ellerimizle bozuyoruz. Şimdi temiz akan Nilüfer Çay’ı için görev zamanı diyerek, derhal önlem alınmasını istiyoruz.”

SUYUMUZU KORUYALIM, YAŞAMI SAVUNALIM

Bursa’da su meselesini inatla yılın 12 ayı gündemde tutan bir başka sivil oluşum ise kendilerini Bursa Su Kolektifi olarak tanımlayan platform. Aslında katılımcılarının bir kısmı BUÇEP ya da DOGADER bileşeni…

Yılın her ayının 22’sinde Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü önünde basın açıklaması yapıyor, topladıkları imzaları, şikâyet dilekçelerini yetkililere iletiyorlar…

Bursa’da yüzey ve yer altı sularına yönelik kirliliği sürekli gündeme getiriyorlar.

Dün onlar her zamanki gibi Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü önünde idiler… “Suyun sesi ol” pankartı açan grupta basın açıklaması Figen Ovat ve Şenol Demir tarafından yapıldı…

Basın açıklamasında dünyadaki tüm suyun sadece yüzde 3’ünün tatlı su olduğu, bunun da 3’te 2’sinin donmuş olarak buzullarda, 3’te 1’ine yakınının da yeraltında bulunduğu; dünyadaki göl, nehir, derelerdeki tatlı suyun oranının tüm dünyadakinin yüzde 1’i olduğu yer aldı…

Bu yüzde 1’in içindeki içilebilir tatlı suyun yüzde kaç olduğunu siz düşünün artık!

Basın açıklamasında şu ifadeler yer aldı:

“…Son 20 yılda temiz akan dere kalmadı. Su kaynakları henüz ovaya inmeden dağlarda suyu ambalajlayan şirketlerin talanına açıldı. Nehirlerin önüne ardı ardına barajlar, HES'ler yapılarak suyun doğal döngüsü engellendi.

Baraj gövdesindeki sular HES şirketlerinin ticari malı durumuna getirildi. Böylelikle doğanın ve halkın suyu, HES ve su şirketleriyle yaratılan su baronlarına tahsis edildi.

İklim kriziyle birlikte her yıl giderek derinleşen su kıtlığının artmasıyla halk ve şirketler arasında olası su savaşlarına zemin hazırlandı.

Bunlarla birlikte, su varlıklarımızdaki azalmanın temel nedeni iklim krizini tetikleyen ve pek çok ülkenin kurulmasına izin vermediği Türkiye gereksiniminin çok üzerinde yeni termik santraller, çimento ve demir çelik fabrikaları gibi enerji yoğun projeler teşvik edildi.”

MEVZUAT UYGULANSA DERELER TEMİZ AKARDI!

Endüstriyel kirliliğe de yer verilen açıklamada sanayi tesislerinin ÇED raporlarında üstlendikleri yükümlülükleri yerine getirmediğine de değinildi:

“Atıklar yasal mevzuata göre arıtılıyorsa Türkiye'de hiçbir derenin kirli akmaması gerekirdi. Oysa Türkiye'de tüm dereler Nilüfer Çayı gibi kirlidir.”

Açıklamada, derelerin temiz akmasını sağlamak yerine yasal düzenlemeyle kirlilik düzeylerinin değiştirildiğini, böylece çok kirli akan derelerin kirli su niteliğinin ortadan kaldırıldığını öne sürüldü.

Tarım ilacı ve kimyasal gübrenin yol açtığı su kirliliğine de işaret edildi:

Marmara Denizi’ndeki Müsilaj sorunu da gündeme getirildiği basın açıklaması şu sözlerle sona erdi:

“Suyumuza, doğamıza ve tarım alanlarımıza yönelik tüm bu karanlık tablo karşısında biz Bursa Su Kolektifi olarak her gün, her ay Dünya Su Günü’dür diyerek her ayın 22’sinde burada Bursa Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü önünde basın açıklamaları düzenledik.

Suya ve doğamıza yönelik tehditlere karşı yetkililerin önlem alınmasını istedik. Verdiğimiz dilekçelerle yapılmayanları, eksikleri, yapılması gerekenleri ve taleplerimizi Bakanlığa ilettik. Bu mücadelemizin mutlaka sonuç vereceğine inanıyor, bundan sonra da “Suyun Sesi Ol”maya devam edeceğiz…”

 

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?