USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Bursa imecesi; ‘Saklı Yüzler BOSNA’

23-10-2021

Aslında bir hafta önce görüştüm Dişhekimi Gökhan Tunalıgil ve Tolgahan Hançer ile. Bursa.com yazarlarından Erdoğan Doğu ile birlikte gittik. O kendi çekimini yaptı, ben de söyleşi gerçekleştirmiş oldum.  Çok da güzel ve beni etkileyen bir söyleşiydi. Not defterimi bir yerlerde bırakmışım, elime yeni ulaştı ve şimdi yazabiliyorum…

Beni çok etkiledi; çünkü  ailemin bir yanının kökleri Saraybosna’da; annemin anneannesi Habul ailesinden Üzeyir’in kızı… 1912’deki Balkan Savaşları sürecinde Türkiye’ye göç etmiş. Üzeyir Habuldede ve diğer çocukları Saraybosna’da kalmış.

Yıllar sonra Üzeyir Habul’un 3. Kuşak torunlarından Saraybosna’dan ProfesörAida Habul ile karşılaştığımızda bana “Ailenin erkekleri hiç benzemiyor bize. Ama sen bir Habul’sun; Senden Saraybosna’da bir sürü var” demişti. Bosna’da savaşı yaşamış biriydi.
Aynı kökten bir ağacın dallarıydık, ama aidiyetimiz çok farklıydı; o Türkçe bilmiyordu, ben Boşnakça konuşamıyordum.

Çocukken hatta yetişkinken annem ve ailenin diğer yaşlıları gizli bir şey söz konusu olduğunda hemen hemen Boşnakça konuşmaya başlarlardı. Annem de dahil çoğu rahmetli oldu. Bir Kıymet teyzem hayatta; onun da Boşnakça konuşabileceği akranı kalmadı.
Saraybosna’ya gittiğimde uçaktan iner inmez yüzümü kocaman bir gülümseme kapladı ve dönene kadar da hep yüzüm güldü; mutluydum, zira herkes sanki çok sevdiğim bir ezgiyi söylüyordu. Zira Boşnakça konuşuyorlardı; artık hayatta olmayan annem ve ailenin diğer büyükleri gibi…

Dört, beş yıl önce Azerbaycan Kültür Derneği’nin düzenlediği bir toplantıda Hocalı Savaşı’nda esir kadınların dramı anlatılmıştı; etkinliğe Saraybosna Tecavüz Mağduru Kadınların STK temsilcileri de katılmış ve kadınlara tecavüz eden Sırp çete mensuplarının hala özgür olduklarını, hatta bazılarının devlet memuru olduğunu, Bosna’da işlenen savaş suçlarının önemli bir kısmının cezasız kaldığını anlatmışlardı… Savaş bitmişti, ama kadınların acısı bitmemişti, zira kendilerine saldıranlar cezalarını çekmemişti…

FİLM KORONAVİRÜS SALGINI SÜRECİNDE ÇEKİLDİ

İşte Gökhan Tunalıgilve arkadaşlarının senaryosunu yazıp kurgusunu ve yapımcılığını üstlendikleri Saklı Yüzler BOSNA tam da bu konuları anlatıyor…
Saklı Yüzler BOSNA filminin öne çıkan oyuncusu, senaryosunun yazarı Gökhan Tunalıgil aslında bir dişhekimi. Film tamamen amatör bir ruhla; Bosna ile bağı olan amatör oyuncularla ve muhteşem bir imeceyle yapılmış… Aslında Tunalıgil ve arkadaşları “Filmde başrol yok” diyor; Gökhan Tunalıgil aslında başrolü üstlenmiş ama, “öne çıkan rol” diyerek onun söylemine sadık kalmayı yeğliyorum… Gökhan Tunalıgil ve Tolgahan Hançerli ile yaptığım kısa söyleşiyi ilgiyle okuyacağınıza eminim….

Sayın Gökhan Tunalıgil “Saklı Yüzler BOSNA” filminin ana teması ve yapım sürecine dair bilgi verir misiniz?
1991-1995 yılları arasında Balkanlarda bir trajedi yaşandı. 1948’de Nazi Almanya’sının yaptıklarından sonra Soykırım Yasaları çıktı. Bir daha olmaz sanıldı, ama sözde kaldı. Avrupa’nın kalbinde soykırım yaşandı. Bu soykırımı yapanlar hala insanların arasında yaşıyor. Ben oradaydım, Kosova’daydım. Kosova’da savaş Bosna’ya göre daha kısa yaşandı. Yolumuz anavatana düştü. Ama o coğrafyada, soykırımı yaşayan insanlar hala acı çekiyor.
İki üç kişiydik, fikir oluştu. Koronavirüs salgını dönemi yaşandı. Senaryosu oluşmuştu. Kurgusunu yaptık. ‘Bosna’da savaş dönemini yaşayan insanları bulalım’ dedik. Tolgahan abi (Hançer) ile tanışmıyorduk. Bu süreçte tanıştık. Daha sonra çekimlere başladık. Yüzde 60’ını Bursa’da; yüzde 40’ını Saraybosna’da çekecektik. Salgın uzayınca olmadı; hepsini Bursa’da çektik. 1,5 yılda bitirdik. Dolayısıyla filmin içinde 4 mevsim var… Film ekibinin yüzde 80’i tiyatro kökenli. Bir de gerçek karakterler var. Aksiyon sahnelerinin eğitimini Tolgahan Hançer abimiz yaptı. Bir şeyleri insanlara anlatmak çok önemli. Filmde başrol yok. Tamamen imece usulü çekildi.

‘SOYKIRIM SUÇUNU İŞLEYENLERDEN HESAP SORAN BİR FİLM’

Bosna’da 1 Mart 1992 tarihinde başlayan savaş  14 Aralık 1995 tarihinde bitti. Avrupa’nın göbeğinde insanlar soykırıma uğradılar. Srebrenitsa katliamı yaşandı. Bir de sonrası var; Dayton Anlaşması ile 3 parçaya ve kendi içlerinde bir sürü parçalara ayrılmış bir Bosna Hersek devleti oluştu. Öncesi, sırasının yanı sıra sonrasıyla da çok acılı bir süreç… Saklı Yüzler BOSNA bu dramın hangi sürecini anlatıyor?

Evet… Bosna’da haksız bir savaş yaşandı. Haksız bir şekilde bitti. Dayton Antlaşması yapıldı. Bosna’da yaşayanlara Boşnak denmiyor; Türk deniyor. Temmuz 1995’te Srebrenitsa'da Sırp general Mladiç ve askerleri Srebrenitsa’ya girerken yeşil ay yıldızlı bayrağı yere atıyor; o bizim Osmanlıdan kalan bayrağımız ve o toprakların, oradaki insanların Türklüğünü simgeliyor. Orada Bosnalı Türklerin yarası kanıyor. Orada Çetnikler, soykırımı yapanlar pervasızca yaşıyor. Saklı Yüzler filminde 2002-2010 danemianlatılıyor. Soykırım suçunu işleyenlerden hesap soran bir film. Aliya İzzetbegoviç de var filmde. Bir lider olmak zordur. Vereceğiniz kararlar o anki ve sonraki durumu anlatır. Filmde anlık geriye dönüşler de var. Srebrenitsa 11 Temmuz’da hatırlanıyor; oysa içeriği çok derindir.

Siz filmi Bursa’da mı çektiniz?

Sinema denilince İstanbul konuşulur. Biz bu filmi Bursa’da yaptık. 41 farklı mekanda çekim gerçekleştirdik. İlk defa montajından kurgusuna bir film Bursa’da yapıldı. Sadece filmin dublajı dışarıda gerçekleşti.

SAKLI YÜZLER BOSNA, 29 EKİM’DE VİZYONDA

Film ne zaman vizyona giriyor?

29 Ekim hem Cumhuriyet Bayramı hem de Aliya İzzetbegoviç’in ölüm yıldönümü. Bu yüzden filmin vizyona giriş tarihini 29 Ekim olarak belirledik. Halkın bu filme sahip çıkması çok önemli. Bizim filmin çok büyük iş yapması, ödül gibi bir beklentimiz yok. Ama bu film kendi özünden çıktığı için halkın sahip çıkması lazım.

Herhangi bir kişi, kurum ya da kuruluştan destek aldınız mı?

Film öncesinde görüşme yapmadık. Koronavirüs salgını vardı, bu zamanda imkansız diyecekler. Bursa Büyükşehir Belediyesi mekan konusunda destek oldu. Hüseyin Buran, Suat Nurkan, Bosna Sancak Derneği’nden Emine Cantürk Eren, Kükürtlü Lions Kulübü gibi kişi ve kuruluşların desteği oldu.

Herhangi bir finans desteği aldınız mı?

Tamamen kendi imkanlarımızla çektik filmimizi.

‘SENARYO BİZİM NAMUSUMUZDUR!’

Bu ilk filminiz ve çok da iddialı bir senaryo ile yola çıkmışsınız. Eğer birileri finanse etseydi filmin senaryosuna ya da oyunculara müdahale de olabilirdi. Belki de bu yönü filmin daha bağımsız ve özgün olmasını sağlamıştır, ne dersiniz?

Maddi destek olsa çok daha farklı yerlere gelirdi. Senaryo bizim namusumuzdur. Senaryomuzun ne kadar doğru olduğunu film bittikten sonra gördük. Biz finans desteği alsaydık senaryoya müdahale olabilirdi. Bu filmin bir sihri var. Karşımıza doğru olmayan hiç kimse çıkmadı. Sosyal medyanın, ulusal medyanın filmin tanıtımında etkisi oldu.

Peki, filmin konusu oldukça hassas! Rahatsız olanlar var mı?

Evet… Bu filmden rahatsız olanlar da var. Zaten amacımız birilerini rahatsız etmek, Bosna’da yaşananlara dikkat çekmek, yapılanları ortaya koymaktı. Sırbistan’da gazetelerde Türklerin propaganda filmi yaptığı yönünde haberleri çıktı. Orada bir şey olmayacakmış gibi yaşayan kardeşlerimiz var. Dedem savaşı görmüş, babam savaşı gördü, ben savaşı gördüm. Filmler önemlidir, biz yaşanmış olayları filme taşıdık. Bu bir Bursa filmi, bu bir Balkan filmi.

Peki Saklı Yüzler Bosna’dan sonra yeni bir filminiz olacak mı?

Evet… Saklı Yüzler Kosova filmini çekmeyi hedefliyoruz.

TOLGAHAN HANÇER: BU FİLME BELGESEL GÖZÜYLE BAKIYORUM!’

Gökhan Tunalıgil’in “Bazı karakterler sahneye çıkar ve etkisini bırakır” dediği, az sahnesi olacakken kendini oyuncular arasında bulan Tolgahan Hançer ise “Filmde 30 saniye gözüküp kaybolacaktım, olmadı” diyor. Hançer “Saklı Yüzler BOSNA” filmi ile ilgili şunları söylüyor.

“Anne tarafım Boşnak. Orada yaşanmışlıklar, acılar var. Orada olmasanız bile buna kayıtsız kalamıyorsunuz. Ortaokul’daZlata’nınGünlüğü’nü okumuştum. Beni çok etkilemişti. Oraya gidip bir şeyler yapmak istemiştim. Bosna’ya karşı içimi kemiren bir şey vardı. Bosna’da dünyanın duyarsız kaldığı bir dram yaşanmıştı. Gökhan Tunalıgil hocam ile yollarımız kesişti. Başlangıçta çatışma, döğüş ve savaş sahnelerinde danışmanlık yapacaktık. Oyunculuk geçmişim hiç yok. Tamamen amatör bir ruhla sürece dahil olduk.Aslında filmin içinde olmaktan çok keyif aldım; geri planda masada da olsa aynı keyfi alırdım. Ben bunu bir filmden ziyade bir belgesel olarak görüyorum. Orada ne olup bittiğini anlatan bir belgesel… Balkanlar’da bu filmden rahatsız olanlar var. Aynı düşüncedeki insanlar bir araya gelip bu filmi hayata geçirdiler. Biz İstiklal Savaşı’nı verdik. Bosna Haçlının kapısına dayanmış son İslam sancağıydı.  Gönül bağının sınırı yok. Saklı Yüzler Bosna filmi de tamamen gönül bağıyla yapılmış bir çalışmadır… “

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?