USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Köy Enstitüleri 82. kuruluş yıldönümünü kutladı

05-05-2022

Köy Enstitüleri’nin 82. kuruluş yıl dönümü kutlandı.

17 Nisan 1940 yılında ilk Köy Enstitüsü kuruldu. Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel ülkemizin eğitim sistemimizin sağlam temeller üzerine oturtulması için 1938 yılında araştırmalar yapmaya başlamış, özellikle kırsaldaki eğitimden yoksun halkın etkin biçimde eğitilmesi üzerinde adımlar atmıştır.

Ülkemiz kalkınmasında kırsal önemliydi, zira o günlerdeki 17 milyon ülke nüfusunun 13 milyonu köylerde yaşıyordu.

Köy halkının kendi kendini geliştirmesini hedefleyen ve akademik odaklı olmayan bir eğitim sistemi gerekli idi, işte bu hedefe ulaşmak için Köy Enstitüleri’nin oluşumuyla yola çıkıldı.

Ardından ülkenin dört köşesinde 21 Köy Enstitüsü açıldı, gelişmiş ülke olmamızın, bilinçli toplum olmamızın köşe taşlarıydı onlar, evet bugün gelişmiş ülkelerinin sahiplendiği uygulamalı eğitim düzenine sahipti bu değerli eğitim kurumumuz, kapatılmasalardı bugün Türkiye de, sosyal yapısıyla, kültürel yapısıyla, ekonomik yapısıyla dünyanın en gelişmiş ülkeleri içinde yer alacak idi.

Hasan Ali Yücel bu konuda Amerikalı filozof John Dewey’in yaptığı araştırmaları benimsemiş, özellikle kırsal kesimde okulların toplumun yaşam merkezi haline getirilmesini esas almıştır.

Mezunların hem okullarının öğretmeni, hem de toplumun eğitmeni olmaları ana fikri üzerinde sistem kurulmuş, iş ve eğitimi bir arada yürütmeleri hedeflenmiştir.

Öğrenciler kendi okullarını, kışlalarını, iş yerlerini inşa etmeği öğrenmişler ve uygulamışlar.

Öğretmen olduklarında gittikleri köylerde bilinmeyen tarım türlerini köylülere öğretmeye, kitaba dayalı eğitimden ziyade işe dayalı eğitim ilkesi doğrultusunda onları eğitmeye başlamışlar.

Derslerin %50’si temel olgun eğitim konuları, %50’si ise uygulamalı eğitimden oluşmaktaydı, ezberci eğitim yerine öğrencilere uygulamalı olarak kalıcı eğitim veren, yenilikçi, kişiliklerini çok yönlü geliştiren bir sistem kurulmaktaydı.

Bu düzen içinde her konuda öğrencilerin görüşlerine önem verilir, onlar okul yönetiminde de yer alırlardı.

Daha önceki yazılarımda, ülkemizin doğa değerlerini doğru kullanarak ekonomimizin çok güçlü geliştirebileceğini yazmıştım, doğru kullanmanın da gençlerimizin doğru eğitim almalarından geçtiğini vurgulamıştım, doğru eğitimin de uygulamalı meslek okullarında verilebileceğini anlatmıştım.

Aslında Cumhuriyet yönetimimiz sağlam temeller üzerinde kurulmuştur, işte Köy Enstitüleri bu sağlam temellerin en önemlilerinden biridir.

Ama ne yazık ki bir takım kısır düşünceler, köy ağalarının köylünün bilinçlenmesinden rahatsız olması ve siyasiler üzerinde baskı kurması, bu köklü eğitim kurumumuzun kapatılmasına neden olmuştur.

Sonuçta bizden bu sistemi öğrenip uygulayan ülkeler bu gün dünya ekonomisi üzerinde söz sahibi iken, biz onları geriden takip ediyoruz, ama yanlışın neresinden dönsen kardır, derler ya, dönmek bizim için hiç te zor olmaz, zira gerek tarımda, gerek sanayide başarılı uygulamalı meslek okulu örneklerimiz var, kalifiye eleman arayan iş dünyamıza, tarım ve hayvancılıkta emek harcayan çiftçilerimize benzer eğitim olanaklarını sağlayalım, doğanın bize bahşettiği değerleri doğru kullanıp üretimi artıralım, tarım ve hayvan ürünlerini ithal eden değil, ihraç eden ülke konumuna sokacak gençlerimizi, uygulamalı eğitim sistemleri içinde doğru eğitelim…

Tamamen Türkiye’ye özgü bir eğitim projesi olup bugüne dek yabancı birçok akademik inceleme ve araştırmaya konu olan Köy Enstitüleri bugün bizim de eğitim sistemimizin yeniden hedefi olmalı, zira tüm gelişmiş eğitim sistemlerinin temelinde uygulamalı eğitim düzeni yatıyor. Ayrıca Köy Enstitüleri’nin tümünde geçmişte yapılan çalışmalar, uygulamalarla geliştirilmiş yenilikler, hatta eğitim kadrosunun geleceğe ışık tutacak anıları bile arşivlerden çıkarılıp masaların üzerine yatırılmayı, yeniden uygulamaya sokulmayı bekliyor.

Ve de önümüzde bugün dünyanın örnek aldığı Fin Modeli canlı olarak çalışıyor, bizim Köy Enstitüsü modelimiz de aynı çizgide toplumumuzu gelişen dünyanın çizgisine çıkarmayı bekliyor.

Her iki modelde de okullar arası farklılık değil, eşitlik ve dayanışma var. Her ikisinde de öğrenciyi kucaklayan, içine alan bir sistem var.

Her ikisinde de alt-üst ilişkisi yerine birlikte iş başarma anlayışı, hesap sorma yerine, hesaplaşma anlayışı var.

Her ikisinde de eğitim ilkelerinin ustaca düzenlendiği ve bir kişilik eğitiminden yana olan eğitim anlayışı var.

Her ikisinde de öğrencilerin deneyerek, yanılarak, araştırarak, sorgulayarak, düşünerek, yazarak, yaşayarak kendini her konuda değerli hissettiği, sade, yalın ve istikrarlı eğitim anlayışı var.

Devletimizin ve toplumumuzun eğitime kafa yoran kesimleri, dün bizim Köy Enstitüsü modelimizi örnek alıp geliştiren Fin Modelini iyi inceleyip, eğitim sistemimizin yeniden temeline oturtmaları toplumumuzun hızlı adımlarla gelişmiş toplumlar seviyesine yükselmesinin önünü açacaktır.

Velhasıl gelişmiş ülke olma yolunda tüm temel taşlarımız yerinde duruyor, haydi gelin bu sağlam temeller üzerinde, Kooperatifleşme ve Uygulamalı Meslek Okulu/Köy Enstitüsü düzenini, ülkemizin her köşesinde, toplum düzenimize yerleştirelim, çok daha gelişmiş bir toplum olma yollarını açalım…

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?