4 transfer müjdesinin dışında öyle ‘Timsah uçacak, koşacak, öyle veya böyle hedefe varacak’ gibisinden uçuk vaatler verilmemiş olsa da sorumlular ‘ilk yarıdan daha iyi olacak’ türü söylemlerle umut pompaladı...
İnanmaktan başka yapacak bir şey yok!
Bu takım bizim...
Önceki gece divanda Bursaspor’un borcunun yaklaşık 1 milyar TL dolayında olduğu açıklandı...
Bugün herkes kulüp kasasının boşaldığını sorguluyor da Yeşil Beyaz sevdasıyla dolu yüreklerin özellikle son 3 sezonda neden boşaldığının soran yok.
Üstelik o yürekler öfke ve hüzünle dolmuşken! Devre arasında en çok sorulan soru.
"Bursaspor küme düşer mi?"
Ben de diyorum ki, "Bu utanç verici soru yerine kendinize bir sorun bakalım. Bursaspor niye bu hallere düştü?"
Bazıları verdiği sözlerden geri dönüyor, bazılarının gerçeklere dili dönmüyor.
Ama ne olursa olsun bu takım bizim...
Takımda bir süre çalışıp sonradan gönderilen bir teknik adamın yazılmamak kaydıyla bana yaptığı itirafı aklıma geldi de: "Şu formanın içine seni beni koy daha fazla puan toplarız!”
İyi güzel de "Şu formanın" içine o adamları kim soktu?
Onlara kim verdi milyonlarca doları?
Olmuşla ölmüşe çare olmadığına göre ‘bu takım bizim’ deyip geçelim...
Ne var ki; görmezden gelip geçemeyeceğimiz gerçekler de var.
Bakın bu takım bas bas bağırıyor.
Dikine oynayan, maçı çift yönlü okuyan bir orta saha ile topu 3 direk arasına gönderecek bir ‘son vuruşçuya’ acilen ihtiyaç var.
Oyun ortaya yıkıldığında Bruno ile Burak Altıparmak’ın kolladığı bu bölgede sanki ortada kuyu varmış gibi top kayboluyor! İsmail Yüksek veya Kerem Şen ile bu sorun belki çözülebilir ama en uçta oynayan Batuhan Kör ile Tim Matavz’ın yanına kartvizitinde ‘baba golcü’ yazan bir çift destek ayağı almazsanız, ligin kalan sürecinde başınıza iş alırsanız..
Bunu yazıp söylediğimizde protokol tribününde oturan dostlar kızıyorlar. ‘Nereden bulacağız, bildiğin varsa söyle’ diyorlar?
Onu bizler değil, Özlüce’nin en üst katında oturanların yanlarından ayırmadıkları menajer dostları bilir.
