Merkez üssü Kocaeli’nin Gölcük ilçesi olan, Marmara ve Ankara’dan İzmir’e pek çok şehirde hissedilen, kayıplara neden olan asrın felaketi 17 Ağustos 1999
Depremi 7.4 şiddetiyle yaklaşık 18 000 kişinin hayatını kaybetmesine neden olmuştu.
Yalnış şehirleşme ve yapım hatalarından dolayı çöken bazı binaların müteahhitlerine karşı açılan 2000 den fazla dava zaman içinde ya düştü, ya da
zaman aşımına uğradı.
Genel anlamda kırsal kesimden büyük şehirlere akan göç dalgası, plansız yapılanma ve siyasi oy kaygısı gelinen sonucu doğurdu.
Yerleşim alanlarının çok yanlış yerlere kurulması ve plansız büyüme, bugün içinden çıkılması zor dar boğazlara itti yerel yönetimleri.
Gemlik’in şehir merkezinin oldukça geniş bir bölümünün alüvyon ve çamur bir tabaka ile kaplı olduğuna işaret eden deprem bilimciler; yıllar önce katıldığım bir seminerde, Okaliptüs bitkilerinin balçık gibi olan jöle yer zeminleri için adeta bir panzehir niteliği taşıdığını söylemişlerdi.
Okaliptüs adı verilen bitki türü olan bu ağacın en önemli özelliği; sıvılaşmayı önlemesi ve suyu çekmesi olarak biliniyor. Anavatanı Avustralya’da 500 den
fazla çeşidinin olmasına rağmen yurdumuzda ise Akdeniz’de rastlayabileceğimiz boyu oldukça uzun (20 m. İle 100 m. arası) hatta yaprakları alternatif tıpta kullanılan faydalı bir bitki.
Okaliptüslerin yeraltı su seviyesini düşürme konusundaki maharetleri tam bizim arayıp ta bulamadığımız nitelikleri içeriyor.
Kaygan zemin sorununa çare olarak bir proje niteliğinde ilçemize fayda sağlayabilir. Dikildiği sulak yer zemininde günde ortalama 500 litre suyu kendi
bünyesine çekerek yeraltı su seviyesini alabildiğince düşürme kabiliyetine sahip.
Bu özellikleri nedeniyle özellikle toprak kaymasının yaşandığı, yumuşak, bataklık, oynak yapıların kurutulması için bizzat kullanılıyormuş yurt dışında.
Yerini benimsemiş bir Okaliptüs ağacı yılda asgari 300 ton suyu yerden çekip havaya salınımını sağlıyor. Bu gerçekten inanılmaz bir rakam. Ama yazının
başında da dediğimiz gibi Okaliptüs sadece belli bir proğram dahilinde bir proje olarak ele alınmalıdır. Aksi halde bilinçsiz bir dikimde yer altı sularının da yok
olmasına sebebiyet verir. Diğer dikkat edilmesi gereken husus da yanlış kullanımlar da çevresindeki diğer bitki türlerini baskılayarak engelleme yapması.
Suyu çektiği için diğer bitkilerin yaşam alanlarını da kısıtlanıyor.
O yüzden nerede ve nasıl kullanılacağı gerçekten ciddi önem içeriyor.
Her ne kadar ülkemizin bir bitkisi olmasa da dikildiği yere etki edeceği kesin. Bu yönüyle ele alınabilir diye düşünüyorum.
Yerel yönetimlerin bu bilgiyi es geçmemesi tek temennim..
