USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Turizm ve Bursa (1)

04-08-2015

Geçen hafta, değerli köşe yazarlarımız, sanki sözleşmişler, kentimizin turizm yeteneklerini önlerine açmışlar, bu alanda yaşananları, yapılan yanlışları irdelemişler, yapılması gerekenlerin altlarını çizmişler, gelin hepsine bir bir göz atalım;
Önce İhsan Aydınla başlayalım, Misiyi turizme açalım derken hata mı yapıldı? başlıklı yazısında, Nilüferin Misisini,(Gümüştepe) Yıldırımın Cumalıkızık Mahallesi gibi, yerli, yabancı turistlerin uğrak yerine döndürme çabaları belli ki, hedefe doğru ulaşmamış. diye başladığı değerlendirmesinde, Misi Mahalle Muhtarı Yakup Dülgerin, köy içi ve Nilüfer Çayı kenarında sayıları giderek artan işletmecilerin, Misiye adım atmayı zorlaştırdıklarını, mahalle olarak büyük bir sıkıntı ile karşı karşıya olduklarını, ayrıca büyük bir oto park sorunları olduğunu, dere kenarı işletmecilerin tarihi mekanın içinde, büyük otobüsleri park ettirdiklerini kendisine aktardığını, bizlerle paylaştı.
Bunları okurken, Misi ile olan bilgilerim, anılarım gözlerimin önünden aktı durdu, aslında sevgili muhtarımız sadece o işletmecileri suçlamasın, hepimizi, yıllar boyu yapılan yanlışların sahiplerini de hatırlasın, bu anlamda hepimiz suçluyuz, gelin nedenlerini, Misinin tarihine, özelliklerine bir göz atarak arayalım;
2000 yıllık tarihi olan köyün asıl adının Msyia olduğu söyleniyor, Hristiyanlar için oldukça kutsal olduğuna da inanılıyor. Eski zamanlardan beri geçim kaynaklarının üzüm yetiştiriciliği ve şarapçılık olması, şarabın Hristiyanlarca önemli olması, köyün adını, Hristiyan aleminde bilinir kılmış, yüzyıllar boyu ana geçim kaynakları, asma yaprağı, şarap, pekmez ve misket üzümü üzerinde gelişmiş. Evet misket üzümü, ne yazık ki sizler tadamadınız, artık pazarlarda yok, siyah, küçük taneli, çekirdekli ve mis gibi kokulu bir üzüm türü.
Köy 1989da SIT alanı ilan edilmiş, edilmiş te koruma kavramı köye pek yaklaşamamış, önce ismi değişmiş, zamanında atalarımız Msyiayı Misiye çevirmişler, bir anlamda tarihi ismi korumuşlar, bir aklı evvel çıkmış, Türkiye çapında Gavurca İsimleri kaldıracağız demiş, Misiyi de Gümüştepe (???) yapmış, sizi bilmem ama ben hiç kullanmıyorum, hatta hatırlamıyorum bile o ismi, benim için Misi, Misidir.
Aslında halen ayakta duran, içinde yaşanan evler Osmanlı Mimarisinin güzel örnekleridir, köyün Osmanlı döneminde gelişen diğer bir geçim kaynağı da ipek böcekciliği olduğundan, evlerde geniş sundurmalar vardır.
Misinin Müslümanlar için de önemi vardır, köyde yaşamış Kavacık Sultanın yatırı vardır, kayaya oyulmuş bir yatır ve yanında gene kaya içinden akan çeşmesi bulunur, insanlar buraya dilek tutmaya gelirler.
Bu arada bir anımı sizlerle paylaşmadan edemeyeceğim, bir genel seçimde köyde sandık başkanıydım, öğle oldu, muhtar hepimize köyden yemek getirdi, tepside bir de, içinde kırmızı bir sıvı bulunan sürahi vardı, bu ne diye sorduğumda muhtar, şarap, dedi, nasıl olur oy verme süresince içki içmek yasak dedim, cevap şuydu, …biz buna içki demeyiz ki, bizim köyün şurubu bu!!! dedi ve o şurubu afiyetle içtik…
Derenin köyün içinden geçen bölümünün düzenlenmesini ve dere yatağı duvarlarını başkanlığım döneminde yaptırmıştım, şimdi şikayete konu olan evlerin de restorasyonuna, köye has yiyeceklerin sunulduğu mekanların oluşumunu hedefleyerek, başlatmıştım. Hedefim, gelecek hafta anlatacağım, gene bazı sorunlarla karşı karşıya olduğu anlaşılan, Cumalıkızık modelini Miside de uygulatmak idi, kısaca sadece bu dere kıyısı evleri değil, isteyen ailelerin kendi evlerini, köylerine has yemeklerin ve tabii Misi şarabının sunulduğu mekanlar olarak, turistlere açmaları ile, onlara yemek yerlerken, Misi yaşamının bir bölümünü sunmaktı. Böylece etkin bir koruma modeli işleyecek, köylü aileler de, korudukları bu tarih sayesinde, para kazanacaklar, karınlarını doyuracaklardı. Özetle köyde, dışardan gelen işletmeci olmayacaktı, işletmeci kendileri olacaktı…
Ne yazık ki, görev sürem, Cumalıkızıkta uygulamaya soktuğumuz modeli, Miside de oluşturmaya yetmedi.
Zamanla misket bağlarının önemli bir bölümü de, alanlar imara açılarak yok edildi, oysa Misi-Misket Üzümü-Misi Şarabı üçlüsü, bir birinden kopartılmadan, tarihi geçmişi içinde yaşatılmalıydı, eğer turizm diyorsak, bu gün dünyanın her köşesinden insanın gelip, içinde yaşamak istediği fiziksel ve işlevsel tarih ve doğa değerlerini ayakta tutmak zorundayız.
Gene de fırsat kaçmış değil, Muhtarın serzenişini, İhsan Aydının konuyu Bursalılarla paylaşımını bir fırsata çevirebiliriz, Miside de her görüntüyü eskiye döndürebiliriz, örneğin köy sokaklarındaki asfaltları söküp, doğal taş sokakları oluşturabiliriz, mevcut ve yeni açılacak yeme mekanlarını, şekilsiz, görüntü kirliliği yaratan tabelalardan temizleyebiliriz, restoran değil, yöresel yemeklerin yendiği evleri oluşturabiliriz…
“…biliriz, derken, bir Kaptana ihtiyacımız var, aslında bir değil iki kaptanımız da var, Nilüfer Belediye Başkanı Mustafa Bozbey ve Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe, haydi sıvayın kollarınızı kaptanlar, bu değeri ölçülere sığmayan gemimizi rotasına oturtun…

EKOHABER

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?