Pek hırslı biri gibi görünmüyorsunuz. Hep böyle miydiniz siz?
Hiçbir zaman hırslarım olmadı. Kimseyle bir alıp veremediğim yok, egodan, hırslardan uzak bir hayat sürüyorum.
Bir dönem “Eşi battı, onun için Amerika’ya yerleştiler” türünde haberler çıkmıştı.
Herkes kafasına göre bir hikaye yazdı. Oysa biz Türkiye’yi terk etmiş değiliz. Evimiz, işlerimiz ve bağlarımız hâlâ İstanbul’da. Çocukların eğitimi için yurtdışı çok önemli. Ayrıca eşim (Adnan Aksoy), çocuklarımız Selin ve Emir’le Amerika’ya demir attık. Artık kendime daha fazla vakit ayırıyorum.
30’lu yaşlar sizde ne gibi değişiklikler yarattı?
- Çok olgunlaştım, farkındalığım arttı. Hani derler ya insan 30’undan sonra bazı şeyleri daha net görüyor diye. Gerçekten öyle. Sevdiklerinden, arkadaşlarından, darbe alınca insan ister istemez olgunlaşıyor.
BİZ MASALSI BİR AŞK YAŞAMIYORUZ
Eşiniz Adnan Aksoy’la 2007 yılında tanışıp evlendiniz. Peki sekiz senelik bir ilişkinin ardından aşk bugün nasıl bir evrimle hayatında yer alıyor?
Aşk çok şey ifade ediyor. Huzur demek, gece gözümü kapadığımda güven demek, çocuklarımın sesi, neşesi demek. Hani evlenirken diyoruz ya “iyi günde, kötü günde” diye. İşte bu cümlenin arkasında durabilmek benim için aşk...
Yaş ilerledikçe aşkın tanımı da değişiyor herhalde...
Bazen öyle hissediyorum. Ama bazı anlar var ki, aslında ilk günkü gibi aşk... Sevgi, heyecan, tartışmalar hep vardı ve olacak. Yani masalsı bir aşk yaşamıyoruz. Bizimki daha derin ve gerçekçi. Acı var, coşku var, heyecan var, tartışma var. İlk gün de böyleydi şimdi de... Negatif enerjiyi içinde tutmayacaksın. Ağız tadıyla tartışacaksın, içindekini karşındaki sevse de sevmese de boşaltacaksın. Evlilik zor iş. Fakat kendi açımdan söyleyeyim, saygısızlık, şiddet, aldatma, yalan dolan gibi kaldıramayacağım sıkıntılar yoksa evliliğe devam...
