USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Hayırdır Hiç Uğramıyorsunuz!

09-04-2023

Bir şehrin ruhunun, özünün, tüm karakteristiğinin “merkezinde” yer aldığını düşünürüm hep. Orası o şehrin çekirdeğidir işte. Şehre ruhunu, kimliğini, şemâlini veren özdür ve kim ne derse desin çok güzeldir.

Doğduğum ve yaşadığım şehir, ben onu tanımaya ve anlamlandırmaya başladığımda, sınırlarını batıya doğru genişlememiş ve bu kadar göç almamış butik bir şehirdi.

Çoğalan nüfus ve algıların değişmesi yüzünden Bursa, ovaya doğru büyüdü ve şehrin çekirdeği eski önemini yitirdi. Ama ne gam? Ben hayatımı şekillendiren ve tatlı anılarla dolu bu alanı nasıl terk edebilirim?

Ara sokaklarında, küçücük meydanında, tiyatro binası civarında, Atatürk heykelinin yanında yöresinde dolaşmadan, Kozahan’da bir kahve içip avluda gelip geçeni selâmlayan kedileri ve neşeyle akıp giden hayatı izlemeden, pazaryerine inip öteberi almadan, kadim camilerin, türbelerin ve güzelim Muradiye Külliyesi’nin bahçesinde nefeslenmeden yaşadığımı anlayamam ki.

Beni bu şehrin merkezi büyüttü, şekillendirdi, biçim verdi. Ülkemdeki diğer dört büyük şehrin merkezlerinin hâlâ değerli olduğunu, şehrin sakinleri için şehir merkezlerinin hâlâ önemli ve popüler olduğunu gördüğümde bunun neden Bursa için de aynı olmadığı sorusuna bir yanıt bulamıyorum.

Sahi siz neden hiç şehir merkezine gelmiyorsunuz kuzum? İnsan hiç mi özlemez milli bayramlarda bandı mızıka ile tören kutladığı saat kulesi önünü, Heykel’i, atının üzerindeki Atatürk’ün güven veren gölgesini? Önünde yıllarca hatıra fotoğrafları çektirilen Atatürk heykeline bakıp gülümsemeyi hiç mi özlemez insan? Ahmet Vefik Paşa Tiyatrosu’nun, upuzun, vakur ve ağırbaşlı tavırlı binasını peki?

 

Pasajların kokusunu, sokak çeşmelerini, kadim işletmeleri,  eski lokantaları, eski pastaneleri, eski eczaneleri, içi “yaşanmışlık” kokan eski apartmanların siluetlerini, tarihi semtlerdehâlâ zamana meydan okuyan ahşap binaları, iki ahşap ev arasına gizlenmiş, kendini fark edene mahcupça gülümseyen yatırları, ataları bağrında saklayan asırlık mezarlıkları, tek tük kalmış nalburları, bakırcıları, yorgancıları, Kapalıçarşı’nın serinleten havasını, eski Bursa’dan yâdigâr tüm bu pırıltılı detayları nasıl olur da özlemez insan?

Bursa’nın çekirdeği, Bursa’yı Bursa kılan kent merkezi çoktandır terk edildi. Oysa Bursa orasıydı. Sevinçler, kederler, anılar, yaşanmış tüm anlar, tören alaylar, Ramazan ayının güldürüklütemâşâları, badem şekerli nikâh törenleri, çeyiz alışverişleri, dost sohbetleri, nezih akşam yemekleri, toplantılar, cemiyetler, ahretliklerle edilen koyu sohbetler, her şey buradaydı.

Gelin hamamları, doğumlar, cenazeler, şehri kaynaştıran ve aidiyet hissettiren tüm hâdiseler hep buradaydı.

Jetonla telefon ettiğiniz, sevdiklerinize simli yılbaşı kartları attığınız büyük postaneyi, Heykel-Postane arasında volta atmayı, Kapalıçarşı, Reyhan, Namazgâh, Yeşil, İpekçilik, Maksem, Muradiye, Tophane, Pınarbaşı, Teleferik, Çarşamba Pazarı, Altıparmak, Çekirge…

İnsan çocukluğunu, ilk gençliğini şekillendiren, onu bir şehre ait kılan,köklerini oluşturan şehir merkezine gelmez mi?

Ne Türkiye’de ne dünyada gördüm böyle bir hadise. Şehir merkezleri dünyanın neresine giderseniz gidin kıymetlidir.

Şehirlere değer yükleyen ve prim kazandıran dinamikler lüks ve modern mekânlar değildir. Eskiden kalan mirastır. Dedeyle birlikte gazoz içilip sohbet edilen çay bahçeleridir, büyükanneyle gidilen gelin hamamıdır, teyzelerin, halaların evlendiği nikâh dairesidir, babalardan oğullara devredilmiş pastanelerdir.

Şehir burasıdır. Bizi biz yapan, “Bursalıyım” diyebilmemizi sağlayan rotalardır.

Eski bir dükkân kapanınca üzülmektir, mezun olunan okulun önünden geçerken gözleri dolmaktır. Şehir merkezi terk edilir mi?

Orası benim, sensin, biziz. Orası Bursa.

Yeni neslin yüzünde mimik yok, hiç fark ettiniz mi? Yüz kaslarını hareket ettirecek duygulardan yoksun büyüyor o çocuklar. Kafalarını tabletler, cep telefonlarına gömmekten, gülümsemeye zaman bulamadılar. Heyecanlanmıyor, sevinmiyor, üzülmüyor, hiçbir şey hissetmiyorlar.

Ovaya inşa edilen binaların sessiz odalarında tabletlerin soğuk camlarına bakarak büyüyorlar.

Dizleri hiç kanamadı, Kültürpark’ta hiç uçan balon, Meysu sevinci yaşamadılar ki.

Bu çocuklar şehir merkezini hiç yaşamadılar ki!

İnsan köklerini özlemeli.

Bursa’nın kalbi, yani şehir merkezi, terk edilmiş bir çocuk gibi şaşkın ve üzgün bekliyor.

Ona hak ettiği değeri ve itibarı vermek lâzım.

 

Şehir merkezi sizi bekliyor. 

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?