USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Ekonomi düzelir mi?

02-10-2023

Neden düzelmesin. Elbette düzelir. Problemi doğru teşhis edip, tedaviyi doğru uygularsanız düzelme başlayacaktır. Kolay değil derseniz, günün şartları nedeniyle çok zordur ancak imkânsız değil.

Sanki öncelik piyasaların ve insanımızın psikolojik rehabilitasyon ihtiyacı gibi görünüyor. Bir tarafta ekonomiye ve yöneticilere karşı ciddi bir inanç ve güven eksikliği diğer tarafta önemli oranda fırsatçılık her yeri sarmış gibi.

Geçen bir bankacı ile konuşuyorum. Halktan daha dertli. “Her gün gelen 3-5 tamimle düzenleme manyağı olduk. Bu şartlar altında bankacılık yapmaya çalışıyoruz” diyor. Neyse ki ekonomideki yönetim değişikliği sonrasında yükleri biraz daha azalmış.

Demek işin bankacılık tarafında devede kulak da olsa doğru bir şeyler olmaya başlamış. Ancak ekonomi çok başlıklı bir bilim dalı, bankacılıktan ibaret değil. Yapılacak çok iş var ve hiç kolay değil.

Yine de birtakım doğruların başlamış olması çok önemli. Ama her an kesintiye uğrayabilir endişesi hâkim. Doğru gidişin devam edeceğine inanılmazsa bir adım öteye geçmek kolay değil. Her an bir duraklama, geriye dönüş düşüncesi yoğurdu üfleyerek yemeyi zorunlu kılıyor. Bu korku devam ettikçe sonuca ulaşmak daha da zorlaşıyor.

Problemleri en özet başlıklar halinde sıralarsak:

480 milyar doların üzerinde borçlu bir ülkeyiz. Ödeme kabiliyetindeki zaaf yeni ve ucuz kredi bulmayı zorlaştırıyor.

Bütçe açığı sürekli büyüyor.

Dış ticaret açığı ve cari açık sürekli büyüyor.

Enflasyon çok yüksek.

Türk lirasının değeri süratle düşüyor.

Kamuda israf aşırı yüksek, denetim yok.

Bu problemler ayrı ayrı çözülecek cinsten de değil. Biri ile ilgili bir uygulama yapıldığında her biri farklı şekillerde etkileniyor. Bağımsız olmayan bu problemlerin hangisine nasıl bir etki yapıldığında diğerlerini vereceği tepki bilinip, düşünülüp, planlanması, ortak çözümlerle yol alınması şart. Yani uzman, deneyimli, kendini kanıtlamış ekonomistlerle olacak iş. Ve ciddi disipline, denetime, amasız fakatsız bir tavizsizliğe muhtaç.

Sadece bunlar yeterli mi derseniz, kesinlikle değil. Kalıcı, istikrarlı olması isteniyor ise, acil ekonomik tedbirler, orta vadeli program benzeri uygulamalar, üretim ayağı eksik programlar yetmeyecektir. Mutlaka öncelikle adalet, akabinde eğitim alanlarında, sonrasında da pek çok başlıkta önemli reformlara ihtiyaç olduğu aşikâr. Yapılanların millete güven telkin etmesi de şart.

Peki, günün şartlarında birkaç istisna dışında mevcut kadrolarla bunlar gerçekleşebilir mi? Realist olalım. Çok zor. Ancak gereken düzenlemeler yapılır, uzman ellerde tavizsiz ve müdahalesiz şekilde, denetime açık, şeffaf uygulamaya geçilir ise mümkün. Acele olacak iş de değil. Makul bir süre gerektirecek.

Farklı düşünenler olabilir. Ama bütün bunlarda bir doğruluk payı var ise, meselenin en önemli ayaklarından birisinin de siyasetteki yozlaşma olduğu söylenebilir. Halkın büyük bir bölümü, sözde kendi seçtiği siyasi kadrolara inancını kaybetmiş olabilir. O halde siyaset sisteminde, seçim kanunlarında ve siyaset anlayışında önemli reformlar belki de ilk adımdır. Ne var ki mevcut siyasi kadrolar asla gerçekten gereken siyasi reformları yapamıyor. Hatırlayın muhalefetler iktidar olduklarında söylemleri ve yaptıkları her zaman değişmiş, muhalefet iken yanlış dedikleri, iktidar olunca değişmiştir. Ya da milletvekili maaşlarına yapılan zamlar hep oy birliği ile geçmiştir, milletvekili emekliliği de öyle. Yıllarca kürsü dokunulmazlığı dışında dokunulmazlıkların kaldırılmasını isteyen muhalefet, iktidar ortağı olduğunda konu unutulmuş, cehalet ise bütün sorunların kaynağı olmuştur. Bir milletvekili, “Bundan böyle milletvekili olmak için üniversite mezunu olmak, en az bir lisan bilmek, 65 yaş altında olmak ve en fazla 2 kez üst üste seçilebilmek kuralları olsun” şeklinde önerge verse, TBMM’den çıkan sonuç ne olur sizce? Büyük ihtimalle “ret”. Peki, 85 milyon vatandaşın geleceğine, yaşamına karar verecek 600 kişi için istenecek bu şartlar çok mudur?

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?