USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Doğru bilgiyi cımbızla aramak

08-05-2023

Ne iş yapıyor olursanız olun ya da işsiz olun, ev hanımı ya da emekli veya öğrenci olun, gününüzü, haftanızı ya da önünüzdeki ayı, yılı veya geleceğinizi planlamak, en azından asgari şartlarda ne yapabileceğinizi görebilme zorunluluğunuz vardır. “Hayır, benim böyle bir zorunluluğum yok” deseniz dahi, çevrenize karşı mesuliyetleriniz olduğu gerçeğinden kaçamazsınız. İşte bu asgari şartlar için dahi bilgiye ihtiyacınız var. Mevcut şartlarının durumunu doğru bilmeden yapacağınız her hareketin sonucu amaç dışı olacak ve sizi hayal kırıklığına taşıyacaktır.

Günümüzün problemlerinden önemli biri ise ‘DOĞRU BİLGİYE ULAŞMAK’. Bir araştırma yapmak ya da bir bilgiyi aramak için tercih ettiğimiz en önemli kaynak kitaplardır. Ancak teknolojinin bize sağladığı imkân sayesinde artık bir GOOGLE amcamız var. Her türlü kitaba, habere, dergiye, gazeteye saniyeler içinde ulaşma imkânı sağlıyor. Açıyorsunuz bir arama motoru ve Google’a ulaşıyorsunuz. Aradığınızı yazılı ya da sesli soruyorsunuz. Saniyeler içinde önünüze konu ile ilgili onlarca web sayfası ve onlarca bilgi geliyor. Peki sorun ne?

Sorun değişik kurum ya da medya kurumlarınca yayınlanmış bu sayfalarda, aynı konu ile ilgili, günün şartları ile uzlaşmayan pek çok farklı haberle karşı karşıya kalmanız. Peki bunların hangisi doğru ve siz hangisini doğru kabul ederek tavır alacaksınız. Bu karmaşa ve kirlilik, belli ki birilerine hizmet ediyor. Ve belli ki belirli bir amaçla yapılıyor. Ancak sizin ne olduğunu bilemediğiniz o amaç size, ailenize hatta ülkenize bir getiri sağlar mı meçhul. Yani sizi rahatsız eden ağrının kaynağını bulmak için yaptığınız tahliller şaibeli ve bu tahlillere güvenerek koyacağınız teşhis hatalı olabilir. Vereceğiniz ilaç hastayı tedavi mi eder yoksa öldürür mü emin değilsiniz. Doğru olmayan ya da doğruluğundan emin olmadığınız bilgi işte böylesine öldürücü olabilecek bir virüs.

Ülkemizde bu bilgi kirliliğinin yaşanmaya başlaması ise, kurumların siyasileşmesi ve liyakatin göz ardı edilip yandaşların gözetilmesi ile başlamış bir olgu. Öyle ki bazı kurumlar devleti unutup, siyasete hizmetin asli görevleri olduğunu zanneder hale gelmiş. Farklı bir örnek ancak siyasetin elini çekmediği bir kurum akla geliyor. Rahmetli Özal zamanında kurulan Özelleştirme İdaresi Başkanlığı. Bu yeni kuruma alınan personel, siyasilerin eşe dosta akrabaya devlette iş bulabilmesi için cankurtaran olmuş, kısa zamanda da ciddi bir siyasi kadrolaşmaya sahne olmuştu. Kurum kurulduktan 3 yıl sonra, yaptığı özelleştirmelerle kendi personel maaşlarını ödeyemez olmuş, kendisi özelleştirilmeye muhtaç hale gelmişti. Bugün yapılaşma farklı da olsa mantık ve amaç aynı. Siyasi rant.

Kirli bilginin en büyük zararı topyekûn millete ve ülkeye. Nedeni ise her konuda ihtiyaç olan doğru planlama yapamama problemi. Günümüzden örnekleyelim. Enflasyon rakamları için en güvenilir kaynak olması gereken devlet kurumunun verdiği oranlar ile piyasa, çarşı, pazar, market uzlaşamıyor. Odalar, özel kurumlar ise farklı enflasyon oranları açıklıyor. Döviz kurları, bankalar ile piyasada farklı. Farklı ekonomistler döviz için farklı açıklamalar yapıyor. Kimi çakılacak diyor kimi fırlayacak. Bu ortamda nasıl yatırım, ithalat, ihracat ya da imalat veya iş yapılır? Personel mi alınır yoksa personel mi azaltılır? Hatta işletmeler nasıl kendisini koruyacak tedbirler alır, nasıl müşteri ilişkileri kurar? Çünkü ülkelerin kalkınması, milletinin refah ve huzur içinde olması biraz da müteşebbisinin yatırımcısının doğru kararları ile mümkün. Ve elbette daha çok da devletin güçlü olması ile. Peki böylesi bilgi kirliliği içinde bir devlet nasıl güçlü olabilir? Ya da vatandaş devletinin yöneticilerine nasıl güvenebilir?

Hitler’i anlatan “Çöküş” isimli filmde, Nazi Komutanı, “Sivil halk ölüyor. Artık teslim olalım” diyor. Hitler’in cevabı, “Bu onların tercihiydi. Bizi onlar seçti. Elbette ölecekler” şeklinde, ibret verici oluyor. Kendisine inanmış ve peşinden gitmiş bir millete bakışı bu.

Halbuki binlerce yıllık tarihe sahip, nice devletler kurmuş atalarımızın bize öğüdü her zaman yapıcı ve milletten yana olmuştur. Edebali’nin “İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın”, Atatürk’ün “Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır” sözleri bunlardan sadece birkaçı.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?