BURASI YERYÜZÜ CEHENNEMİ!

Merve ÖZDEMİR
Merve ÖZDEMİR
BURASI YERYÜZÜ CEHENNEMİ!
08-10-2023

YOKSULLUK

Aynadaki Çocuk

Yoksulluk, birçok farklı tanımı olmakla beraber bireyin en temel ihtiyaçlarını karşılayamaması olarak bilinir.

Sadece birey üzerinden değil hane halkı üzerinden de yapılan tanımlamalar kabul görür. Hane halkının geliri üzerinden belirlenen ortalama gelir seviyesinin altında kalan bireylerin hane halkının yoksulluğu olarak adlandırılan göreli yoksulluk ilgili ülkenin nüfusu ile doğrudan bağlantılıdır ve toplumda sadece ekonomik olarak değil sosyolojik olarak da incelenebiliyor olması açısından önemlidir.

Esasen yoksulluk, hangi tanımda kimlik bulursa bulsun sadece ekonomik yetersizliğin yanında toplumda sosyal kültürel yetersizlik üzerinde, kadınların evlilik yaşı tercihinden çocukların bakımını yapan insanların kimliği üzerinde ve hatta ilgili ülkede var olan sinema sayısından tiyatro sayısına ve en dramatik haliyle çocukların çalışma hayatındaki konumuna kadar birçok dinamikle iç içedir.

Tüm toplum vizyonunda seyredilse de yoksulluğun en karanlık yansıması çocuklar üzerinde en çıplak haliyle görülür.

Nitekim, sürecin ilk örnekleri endüstri devrimiyle beraber çocukların kadınların çalışma hayatında olmasıyla gözler önünde olsa da çalışmayan insanların durumu da dönem İngiltere’sinde pek farklı değildir.

Zira,yoksulluk, farklı tabanlarda yoksunluk getirir.

Etkilediği ülke değişir, yaşanılan tarih değişir, aynaya yansıyan kişilerin adı değişir; ama değişmeyen bir şey vardır.

Yoksulluktan en çok etkilenen çocuklardır.

Ülkelerin ekonomisi, ilgili ülkedeki toplum hakkında bir öngörü sağlasa da aynı şekilde ilgili ülkenin kadınlarını, aile yapısını, eğitim durumunu, suç oranlarını ve hatta kadınların evlilik için tercih ettiği yaş aralığını incelemek de bir o kadar ilgili ülkenin ekonomisi hakkında gösterge kabul edilebilir.

Zira, ülkelerin ekonomisi geliştikçe yoksulluk iyileşir, nüfus zengin kaynaklarla beslenir ve bu etkiler topluma tüm çıplaklığı ile yansır.

Açlık, sefalet, işsizlikle dolu bir yaşam…

Çalışma hayatının fiilen toplumla buluşması endüstri devrimi yahut en yaygın bilinen adıyla sanayi devrimidir.

Sanayi devriminin esas alınmasıyla toplumlar esas olarak ekonomik açıdan incelense de sosyoloji bu alandan soyut kalmamıştır.

Nihayetinde kurulan büyük fabrikalar ekonomik kazanç öngörüsü ile çalışsa da fabrikada çalışanlar Karl MAX‘ın deyimiyle ürettiği ürüne ve hatta kendine yabancılaşan ‘’ insan’’dır. Bitmek bilmeyen alt üst oluşlar, büyük toplumsal değişmeler, geniş kitlelerin yoksulluğu, yaygın işsizlik ve de sarsıcı bir sefalet endüstrileşme sürecinin ilk döneminde karşılaşılan olağan manzaralardır.

YOKSULLUĞA SOSYOLOJİK BAKIŞ AÇISI

Uçurum İnsanları

Yoksulluğun, açlığın, sefaletin zirveye ulaşması endüstrileşme sürecinde gerçekleşti. Evsizlerin konakladığı, gecelik barınma evi olarak tanımlanabilecek tek gecelik barınma ve yemek (çoğu zaman bir parça ekmek ve çorbadan oluşmaktadır.)sağlayan devlete ait evler bulunmaktaydı; ama bunlar için öğle vakitlerinden itibaren kuyruklar oluşmakta, saatler süren bekleyiş sonrasında az sayıda kişi evlere alınmaktaydı. (Çalışma ve Endüstri Sosyolojisi Mehmet ZENCİRKIRAN- Şenol BAŞTÜRK)

Geniş kesimler barınma imkanı bulamadığı için sokaklarda yatmaktaydı. Barınma evlerinde kalmak ise katı kurallara bağlanmıştı. Bir gece kalındığında ücretsiz olarak belirlenmiş bir işte bir gün çalışmak gerekiyordu. Bunun yanında birçok şehirde bir gece kalınan barınma evinin yakınındaki başka bir evde kalmak bile kanunen yasaklanmıştı. Günlerce aç kalmak, sokaklarda artık toplayıp yemek olağan bir durumu oluşturmaktaydı. ( London, 2014 )

Ünlü edebiyatçı Jack LONDON, 1902 yılında İngiltere’nin doğu bölgesinde yaşanan sefaleti görmek için belirli bir süre Amerika’dan İngiltere’ye gelir.

Kılık değiştirerek, o bölgedeki yoksul insanlarla birlikte belirli bir süre geçirir. ‘’ Uçurum İnsanları ‘’ isimli kitabında, dönemin yoksulluğunu, sosyal hayatından kesitleri de bütün çarpıcılığıyla resmeder.

Uçurum İnsanları: ‘’ Allah aşkına gidelim buradan ‘’. ‘’Şimdi’’ dedi arkadaşım, ‘’ Sana Londra’nın akciğerlerini göstereyim. Burası Sitalfields Bahçesi’’. ‘’Bahçe’’ derken, sesi hor görme tonuyla çıkmıştı. Sadece ot biten bu park, Londra’daki tüm parklar gibi sivri uçlu demirlerle çevrilidir; evsiz erkekler ve kadınlar geceleyin gelip otların üzerine yatmasınlar diye. Dar, taşlık bir yoldan yürüdük. İki yanımızdaki bankalara sefil, çarpık insan gövdeleri serilmişti. Paçavralar ve pislikler, her çeşit tiksindirici deri hastalığı, açık yara bereler, kaba davranışlar, münasebetsizlikler, kötücül bakışlar ve hayvani yüzler, bu karmaşanın içinde bir aradaydı. Soğuk, sert bir rüzgar esiyor, bu mahluklar paçavraları içinde bir araya toplanmış genellikle uyuyor ya da uyumaya çalışıyorlardı. Yaşları yirmiden yetmişe kadar değişen on-on iki kadın vardı. Muhtemelen dokuz aylık bir bebek, ser bir bankın üzerinde yatıyordu; ne yastığı vardı, ne üzerinde örtü, ne de onunla ilgilenen birisi. Beş altı adam, dimdik oturmuş, birbirine yaslanarak uyuyorlardı… Başka bir banktaki kadın paçavralarının yıpranmış yerlerini bıçakla düzeltirken, bir diğer kadın iğne iplikle 5 yırtıklarını dikiyordu. Yanı başındaki adam, uyuyan bir kadını kollarından tutuyordu. Az ileride elbisesi çamurlara bulanmış bir adam, başını bir kadının kucağına dayamış, uyuyordu; kadının yaşı yirmiden fazla değildi ve o da uykudaydı. Beni şaşırtan bu uyku haliydi. Niçin buradaki on kişiden dokuzu ya uyuyordu ya da uyumaya çalışıyordu? Bunun cevabını çok geçmeden öğrendim. Erk sahiplerinin yasasına göre, evsizler geceleri uyuyamazlar… ‘’Londra’nın akciğeri’’ dedim; ‘’hayır, bir çıban, çürüyen bir yara burası’’. ‘’Şu kadınlar’’ dedi rehberimiz, ‘’üç peni karşılığında satarlar kendilerini ya da iki peni, hatta bir somun bayat ekmek karşılığında’’. Alaylı alaylı gülerek söylemişti bunu. Daha neler söyledi bilmiyorum, çünkü midesi bulanmış adam haykırdı: ‘’Allah aşkına gidelim buradan.’’ ( Jack LONDON, Uçurum İnsanları, Çeviren Yiğit YAVUZ, İletişim Yayınları, 2014, s. 40-42 )

Endüstri Devrimi’nin tarihini yazan kalem en çok da yoksulluğun pençesindeki kadınların ve çocukların canını acıtmıştır.

1883’te Majestelerin soruşturma komisyonu (İngiltere) fabrikalarda çocuk çalıştırma üzerine bir rapor çıkardı.

Bu raporda bir fabrikada çalışıp (kardeşlerinin yardımıyla) haftada dört şilin kazanan on bir yaşındaki Thomas CLARKE’ınhikayesini görüyoruz.

Hikayenin bir kısmı şöyle: ‘’Uyuya kalırsak hep kırbaçlarlardı… Castles, parmağım kadar kalın bir ip bulur, ortadan büküp iki kat yapar bir de düğümler atardı… Fabrikaya altıya doğru, bazen beşte gider, gece dokuza kadar çalışırdım. Bir seferinde bütün gece çalıştım. Kendimiz isterdik… Bir önceki gün sabah altıdan beri çalışıyordum. Ertesi gece dokuza kadar devam ettik… Şimdi halat bükme yerindeyim; dört şilin kadar kazanıyorum… Kardeşim de yardım ediyor. Onun yaşı yedi. Ben ona bir şey vermiyorum… Kardeşim olmasa haftada bir şilin vermem gerekirdi. Altıda götürüyorum, sekize kadar yanımda kalıyor. ‘’ (Leo HUBERMAN, Feodal Toplumdan Yirminci Yüzyıla, Çeviren Murat BELGE, 19. Baskı, 2019, İletişim Yayınları, s. 201-202)

GÜZEL ÜLKEM TÜRKİYEM

Yıl 2006

Yoksulluk Sınırı İle Sosyal-Kültürel Yaşam İlişkisi İlgili Ülke: Türkiye

Türkiye nüfusu: 68.76 milyon

% 40 yoksulluk sınırı altında olan kişi sayısı: 1.880.63

% 50 yoksulluk riski altında olan kişi sayısı: 2.350.79

% 60 yoksulluk riski altında olan kişi sayısı: 2.820.95

% 70 yoksulluk riski altında olan kişi sayısı: 3.291

Sağlık Kurumu Sayısı: 8.891

Zaman Kullanım Araştırması-Günlük Faaliyet Türü: Eğitim % 0.37 (Ortalama Faaliyet Süresi:15 ve üzeri yaş/saat)

Zaman Kullanım Araştırması-Günlük Faaliyet Türü: Hane halkı ve Aile Bakımı % 3.08 (Ortalama Faaliyet Süresi:15 ve üzeri yaş/saat)

Zaman Kullanım Araştırması-Günlük Faaliyet Türü: Hobiler ve Oyunlar % 0.25 (Ortalama Faaliyet Süresi:15 ve üzeri yaş/saat)

Zaman Kullanım Araştırması-Günlük Faaliyet Türü: Sosyal Yaşam ve Eğlence % 1.9 (Ortalama Faaliyet Süresi:15 ve üzeri yaş/saat)

Zaman Kullanım Araştırması-Günlük Faaliyet Türü: İstihdam % 2.78

Gündüz Çocuk Bakımı – Anneannesi: % 3.2

Gündüz Çocuk Bakımı – Annesi: % 92.1

Gündüz Çocuk Bakımı –Bakıcısı: % 1.5

Gündüz Çocuk Bakımı –Kreş veya Anaokulu: % 0.9

Erkek İçin Uygun Görülen İlk Evlenme Yaşı (15-19): % 3.0

Erkek İçin Uygun Görülen İlk Evlenme Yaşı (20-24): % 39.2

Erkek İçin Uygun Görülen İlk Evlenme Yaşı (25-29): % 48.4

Erkek İçin Uygun Görülen İlk Evlenme Yaşı (30-34): % 9.0

Erkek İçin Uygun Görülen İlk Evlenme Yaşı (35 ve Üzeri): % 0.5

Genel Boşanma Sayısı: 93.489

Evin Ekonomik Olarak Geçimini Sağlayamama Nedeniyle Boşanan Erkek: % 1.6

Evin Ekonomik Olarak Geçimini Sağlayamama Nedeniyle Boşanan Kadın: % 1.3

16-17 Yaş Grubunda Evlenenlerin Toplam Evlenmeler İçindeki Oranı (Erkek): % 0.4

16-17 Yaş Grubunda Evlenenlerin Toplam Evlenmeler İçindeki Oranı (Kadın): % 7.9

İntihar (Geçim Zorluğu- Asarak) Kişi Sayısı: 117

İntihar (Geçim Zorluğu-Ateşli Silah Kullanarak): 47

İntihar (Geçim Zorluğu-Kendini Yakarak): 1

Halk Kütüphanesi Sayısı: 1.178

Halk Kütüphanesindeki Kullanıcı Sayısı: 21.138.821

Tiyatro Salonu Sayısı: 112

Tiyatro Yerli Seyirci Sayısı: 1.519.852

Sinema Salon Sayısı: 1.045

Sinema Yerli Seyirci Sayısı: 25.512.599

Çocuk Yoksulluk Oranı (Erkek): % 33.6

Çocuk Yoksulluk Oranı (Kadın): % 35.7

Gini Katsayısı Gelir Tipi: % 0.403

Hanehalkı Sayıları: 17.284

Yıl 2016

Yoksulluk Sınırı İle Sosyal-Kültürel Yaşam İlişkisi İlgili Ülke: Türkiye

Yoksulluk Sınırı İle Sosyal-Kültürel Yaşamda Yansıması İlişkisi

Türkiye nüfusu: 79.83 milyon

% 40 yoksulluk sınırı altında olan kişi sayısı: 5.693

% 50 yoksulluk riski altında olan kişi sayısı: 7.116

% 60 yoksulluk riski altında olan kişi sayısı: 8.539

% 70 yoksulluk riski altında olan kişi sayısı: 9.963

Sağlık Kurumu Sayısı: 32.981

Gündüz Çocuk Bakımı – Anneannesi: % 7.4

Gündüz Çocuk Bakımı – Annesi: % 86

Gündüz Çocuk Bakımı –Bakıcısı: % 1.5

Gündüz Çocuk Bakımı –Kreş veya Anaokulu: % 2.8

Erkek İçin Uygun Görülen İlk Evlenme Yaşı (18 ): % 0.4

Erkek İçin Uygun Görülen İlk Evlenme Yaşı (18-19): % 2.2

Erkek İçin Uygun Görülen İlk Evlenme Yaşı (20-24): % 25.0

Erkek İçin Uygun Görülen İlk Evlenme Yaşı (25-29): % 52.8

Erkek İçin Uygun Görülen İlk Evlenme Yaşı (35 ve Üzeri): % 2.6

Kadın İçin Uygun Görülen İlk Evlenme Yaşı (18 ): % 0.4

Kadın İçin Uygun Görülen İlk Evlenme Yaşı (18-19): % 6.9

Kadın İçin Uygun Görülen İlk Evlenme Yaşı (20-24): % 46.9

Kadın İçin Uygun Görülen İlk Evlenme Yaşı (25-29): % 40

Kadın İçin Uygun Görülen İlk Evlenme Yaşı (35 ve Üzeri): % 0.5

Genel Boşanma Sayısı: 126.164

Evin Ekonomik Olarak Geçimini Sağlayamama Nedeniyle Boşanan Erkek: % 17.8

Evin Ekonomik Olarak Geçimini Sağlayamama Nedeniyle Boşanan Kadın: % 42.6

16-17 Yaş Grubunda Evlenenlerin Toplam Evlenmeler İçindeki Oranı (Erkek): % 0.12

16-17 Yaş Grubunda Evlenenlerin Toplam Evlenmeler İçindeki Oranı (Kadın): % 4.6

İntihar (Geçim Zorluğu- Asarak) Kişi Sayısı: 155

İntihar (Geçim Zorluğu-Ateşli Silah Kullanarak): 75

İntihar (Geçim Zorluğu-Kendini Yakarak): 1

Halk Kütüphanesi Sayısı: 1.137

Halk Kütüphanesindeki Kullanıcı Sayısı: 23.266.599

Tiyatro Salonu Sayısı: 721

Tiyatro Yerli Seyirci Sayısı: 4.575.551

Sinema Salon Sayısı: 2.483

Sinema Yerli Seyirci Sayısı: 55.260.600

Çocuk Yoksulluk Oranı (Erkek): % 31

Çocuk Yoksulluk Oranı (Kadın): % 31.7

Gini Katsayısı Gelir Tipi: % 0.403

Hane halkı Sayıları: 22.322 

Yıl 2021

Yoksulluk Sınırı İle Sosyal-Kültürel Yaşamda Yansıması İlişkisi İlgili Ülke: Türkiye

Türkiye nüfusu: 85.04 milyon

% 40 yoksulluk sınırı altında olan kişi sayısı: 11.227.43

% 50 yoksulluk riski altında olan kişi sayısı: 14.034.29

% 60 yoksulluk riski altında olan kişi sayısı: 16.841.14

% 70 yoksulluk riski altında olan kişi sayısı: 19.648

Erkek İçin Uygun Görülen İlk Evlenme Yaşı (18 ): % 0.1

Erkek İçin Uygun Görülen İlk Evlenme Yaşı (18-19): % 2.1

Erkek İçin Uygun Görülen İlk Evlenme Yaşı (20-24): % 21.1

Erkek İçin Uygun Görülen İlk Evlenme Yaşı (25-29): % 50.3

Erkek İçin Uygun Görülen İlk Evlenme Yaşı (35 ve Üzeri): % 4.2

Kadın İçin Uygun Görülen İlk Evlenme Yaşı (18 ): % 0.1

Kadın İçin Uygun Görülen İlk Evlenme Yaşı (18-19): % 4.7

Kadın İçin Uygun Görülen İlk Evlenme Yaşı (20-24): % 35.4

Kadın İçin Uygun Görülen İlk Evlenme Yaşı (25-29): % 10.7

Kadın İçin Uygun Görülen İlk Evlenme Yaşı (35 ve Üzeri): % 1.3

Genel Boşanma Sayısı: 174.085

Evin Ekonomik Olarak Geçimini Sağlayamama Nedeniyle Boşanan Erkek: % 9.7

Evin Ekonomik Olarak Geçimini Sağlayamama Nedeniyle Boşanan Kadın: % 9.9

16-17 Yaş Grubunda Evlenenlerin Toplam Evlenmeler İçindeki Oranı (Erkek): % 0.1

16-17 Yaş Grubunda Evlenenlerin Toplam Evlenmeler İçindeki Oranı (Kadın): % 2.3

Halk Kütüphanesi Sayısı: 1.252

Halk Kütüphanesindeki Kullanıcı Sayısı: 15.683.134 9

Tiyatro Salonu Sayısı: 400

Tiyatro Yerli Seyirci Sayısı: 541.659

Sinema Salon Sayısı: 2.398

Sinema Yerli Seyirci Sayısı: 12.418.777

Çocuk Yoksulluk Oranı (Erkek): % 31.8

Çocuk Yoksulluk Oranı (Kadın): % 33.4

Gini Katsayısı Gelir Tipi: % 0.391

Hane halkı Sayıları: 25.755

Detaylı incelendiği üzere, toplum yoksulluk riskine duyarlılığını istatistiklere yansıtmıştır. Zira 2006 yılında 68.76 milyon nüfusa sahip Türkiye, % elli yoksulluk riski altında olan kişi sayısı 2.350.79 iken ilgili ülkede var olan sağlık kurumu sayısı 8.891 dir.

Geleneksel tabanın günümüze göre daha yaygın kabul gördüğü 2006 yılında erkek için uygun görülen ilk evlenme yaşı otuz beş yaş ve üzeri için % 0.5 de seyrederken, evin ekonomik olarak geçimini sağlayamama nedeniyle boşanan erkekler için % 1.16 olarak görülür.

Tiyatro yerli seyirci sayısı 1.519.852 iken, sinema yerli seyirci sayısı 25.512.599 olarak arşivlerde yerini almıştır.

On yıl sonra takvim 2016’yı gösterdiğinde ilgili ülke Türkiye’de nüfusu 79.83 milyon olarak görüyoruz.

On yılda nüfusu yaklaşık on milyon artan Türkiye % elli yoksulluk riski altında olan kişi sayısı 7.116 olarak görülmektedir.

2006 yılında 2.350.79 olarak görülen yoksulluk riski sınırının 7.116’lara gerilemesi elbette ki güçlü bir etkidir.

Bu etkinin yansımasını toplumda da görebilirsek eğer, gerçek bir ekonomik iyileşmeden söz edebiliriz.

2006 yılının gelenekselliğinden küreselleşme ve inovasyon etkisi altında liberalizme kendini daha da bırakan ilgili ülke Türkiye’ de erkek için uygun görülen ilk evlenme yaşını otuz beş yaş ve üzeri için % 0.5 düzeyinden % 2.6’ ya çıkmıştır.

Anlaşılan o ki ülkemiz erkekleri daha geç yaşta evlenmeye olumlu bakmaya başlamış, ekonomik refahın yoksulluk sınırı üzerinde hissedilmeye başlanması bireysel tercihlerde de topluma yansımıştır.

2006 yılında evin ekonomik olarak geçimini sağlayamama sebebi ile boşanan erkekler için % 1.16 olarak görülürken, on yıl sonra yoksulluk sınırının gözle görülür şekilde düştüğü gözlemlenen 2016 yılında % 17.8 olarak kayıtlarda görülmektedir.

Yoksulluk sınırı düştükçe aileye olan ihtiyacın azalması şeklinde bir gözlem yapılabileceği gibi ekonomik refahla beraber bireysel yaşama yönelme arzusu da artış göstermiştir şeklinde ifade edilmesi yanlış olmaz.

Zira liberalizm ve küreselleşme ekonomide canlanma yoksullukta azalma şeklinde rakamlara yansısa da gelişen ülkemiz toplumunda da dünya kültürüyle, daha rasyonel şekliyle batı tarzı yaşam şekliyle kendini göstermiştir.

2006 yılında tiyatro yerli seyirci sayısı 1.519.852 olarak görülürken, yoksulluğun 2.350.79 rakamlarından 7.116’lara seyretmeye başladığı geçen o yılda büyüyen ilgili ülke Türkiye insanı tiyatro yerli seyirci sayısını 4.575.551 rakamlarına taşıyabilmeyi başarmıştır.

Sinema yerli seyirci sayısını da 25.512.599 rakamlarından 55.260.600 rakamlarına ulaştırarak iki katından daha fazla bir artışla yoksulluk sınırındaki azalmayı sosyal yaşamda pozitif dışsallık olarak yansıtarak ilgili ülkenin yoksulluk sınırı ile sosyal kültürel yaşam arasındaki ilişkiyi gözler önüne sermektedir.

2021 Türkiye’si 85.04 milyon nüfusu ile 2016 da kazandığı gücü korumayı başarmıştır.

% 50 yoksulluk riski altında olan kişi sayısı 14.034.29 görülen ilgili ülke Türkiye’ de erkek İçin uygun görülen ilk evlenme yaşı otuz beş yaş ve üzeri için % 4.2 oranıyla ileri yaşta evlilik toplumda olağan karşılanmaya başlanmıştır.

Eğitim seviyesinin yükselmesi, refah düzeyinin artması, büyüyen ekonominin etkisi elbette ki tartışmasız kabul gören sebeplerden birkaçıdır.

Toplum sadece geleneklerine bakış açısıyla değil, sosyal yaşamdaki varoluşuyla da vizyonunu destekler niteliktedir.

İstatistikler, yukarıda detaylı açıklandığı üzere, boşanma oranlarından tutun da tiyatro ve sinema yerli seyirci sayısının artışıyla toplumdaki refahın adeta bir yansımasıdır.

Belirli aralıklarla yoksulluk sınırı oranlarına bakılan ilgili ülke Türkiye’de yoksulluk sınırı riski azaldıkça, toplum refah seviyesinin yükselmesi etkisini sosyal yaşamda daha fazla katılım göstererek istatistiklere yansıtmış, aynı zamanda geleneksel yaşam biçimini aşama aşama terk ederek bireysel yaşama eğilim duyarlılığını arttırmıştır.

TOPLUMDAKİ REFAHIN AYNASI MASUM ÇOCUKLAR

Dikkat edilmesi gereken ayrıcalıklı bir konu vardır ki, sadece bu konudaki istatistiklere bakılarak bile toplumdaki iyileşmenin yansımaları kuvvetle muhtemel görülebilir.

Çocuklar.

2006 yılında erkek çocuk yoksulluk oranı % 33.6, kız çocuk yoksulluk oranı % 35.7 olarak görülmektedir. Yıl 2016’yı gösterdiğinde erkek çocuk yoksulluk oranı % 31, kız çocuk yoksulluk oranı % 31.7 olarak kayıtlarda yerini almaktadır.

Aynı oran 2021 yılını gösterdiğinde erkek çocuk yoksulluk oranı % 31.8, kız çocuk yoksulluk oranı ise % 33.4 olarak karşımıza çıkmaktadır.

2006 yılından 2021 yılına kadar geçen zamanda çocuk yoksulluk oranlarında bir iyileşme gözlemlenmiştir.

Çocuklar, toplumdaki refahın birer aynasıdır.

Refah ölçütü olarak kabul edilebilecek Gini katsayısı oranlarına baktığımızda 2006 yılında gelir tipi % 0.403, 2016 yılında gelir tipi % 0.403, 2021 yılında gelir tipi % 0.391 olarak görülmektedir.

Konuyu biraz daha açmakta fayda vardır ki, 2006 yılında 2016 yılına geçen on yılda gelir dağılımı adaletinde bir değişiklik yansımamış, çocuk yoksulluk oranlarında ise ortala % iki iyileşme gözlemlenebilmiştir.

2021 yılında ise artık Gini katsayısı sıfıra daha yakın bir değer alarak, gelir dağılımı adaletinde iyileşme kaydederken, çocuk yoksulluk oranları ise ortalama değerini korumaktadır.

Genel olarak 2021 yılı için geçmiş birikimleri korumuştur denilebilir.

Nihayetinde, Türkiye kabuğundan çıkmayı başarabilmiş, Türk insanı da evinden çıkarak sosyal yaşamda var olmanın kimliği ile kültürel zenginliklere ulaşabilmiştir.

Bir ülkenin yoksulluğu bariz ekonomik göstergelerde görülse de, sosyal kültürel yaşamda duyarlılığı hissedilse de tüm bu etkiler çapraz yansıma olarak en çok çocuklar üzerinde görülür; çünkü çocuklar bir toplumun temel dinamikleridir.

Dünyada da bu böyledir.

Geniş reformları kapsayacak dönüşümler ilk olarak kendini kadınlarda ve çocuklar da hissettirir.

Bu etkiyi ise gözle görülür kılan elbette ki yoksulluktan başkası değildir.

Ekonomisi sağlam toplumlarda geçişler daha kaygan, yumuşak olurken kadınlar ve çocuklar da bu zeminde daha az yara alarak ilerler.

Ancak, önemle dikkat etmemiz gereken bir detay vardır ki ekonomisi sağlam toplumlar dönüşümü istemez, dönüştürmek ister.

Peki ya kimi? Elbette ki yoksul toplumları.

Bunun sebebi ise değişikler her zaman ekonomik buhranlarda var olmuştur.

Tarihte de açık bir şekilde görülmektedir ki önce merkantilizm ülkeleri dışarıya kapatarak zenginliğin vaadini vermiş, biriken altın ve sermaye yüksek enflasyona sebep olunca takdir edersiniz yeni bir ekol dünya ile tanışmıştır ‘’klasikler’’.

Diğer bir anlamda liberalizmin ayak sesleridir.

Küreselleşme ile tüm dünyaya yayılacak, ülkelere bireysellik ve zenginlik getirerek bir toplumsal dönüşüm sağlayacaktır.

Dahası 1929 krizi ile yeni arayışlar başlamış, serbest piyasa ekonomisinden maliye teorilerine yani kontrollü ekonomiye geçiş şeklinde dünya ‘’Keynes’’ ile tanışmıştır.

Vel asıl yetmişli yıllara damga vuran petrol şokları ile dünya liberalizmi kucaklamaya başlamıştır.

Ülkemizde elbette ki bu durumdan nasibini almıştır.

Zira, tabanı sağlam, ekonomisi kırılgan, yatırımcısı hassas bir ülkedir.

Böyle bir ülkenin ekonomik büyüme gayretinde gelişme göstermesi yıllar içinde detaylı incelendiği üzere sosyal ve kültürel yaşamda da kendini göstermiştir.

 ÇOCUKLAR YALAN SÖYLEMEZLER

Bu tablo gösterir ki, yoksulluk riski oranları iyileşse de toplum sosyal kültürel yaşama duyarlılığını göstermekte, en belirgin ifadesiyle, yoksulluğun iyileşen kısmındaki gelir artışını sosyal ve kültürel yaşama hızlı bir şekilde yönlendirebilmektedir.

Şiddetle dikkat çekmek isterim ki, çocuklar yoksulluğun yaralarını yetişkinler kadar hızlı saramamaktadır.

İstatistikler göstermektedir ki, % ellisini baz alan oranlarda yoksulluk riskinin azalması ile toplumun sosyal kültürel alanlara katılımı arasında hızlı bir ilişki kurulabilirken, çocuk yoksulluk oranları ile Gini katsayısı gelir dağılımı oranları arasında çok yavaş seyreden bir tablo gözlenmektedir.

Kabul etmek gerekir ki, sorun bölüşüm sorunudur.

Yoksulluk riski oranları azalma hızı ile Gini katsayısı gelir dağılımı iyileşme oranları hızı aynı değil dahi yakın hızda bile değildir.

Bu adaletsizlik ve yoksulluğun en dramatik bedelini ise çocuklar ödemektedir.

Zira çocuk yoksulluk oranları ortalama on beş yılda bile gözle görülür olumlu bir ivme kaydedememiştir; buna rağmen toplumun gelir dağılımından yüksek pay alan kısmı kaynaklarını sosyal ve kültür yaşama kaydırarak istatistikleri yüksek oranlara taşıyabilmiştir.

Ayrıca, Endüstri dönemi İngiltere’si arşiv kayıtlarında yoksulluğun en acımasız bedelini çocukların ödediği gözler önüne serilmektedir.

Esasen ‘’çocuklar’’ toplumun refahını, gelir dağılımdaki adaleti, yoksulluğun en derin izlerini küçük, masum bedenlerinde en çıplak haliyle yansıtırlar. En gerçek, en kesin istatistik de budur.

Zira çocuklar yalan söylemezler.

Görüldüğü üzere dünya artık tek bir kültür tabanında gelişme göstermeye başarmıştır.

Küreselleşme ve teknoloji el ele vermiş toplumları serbest piyasa ekonomisinin kanatlarında başka dünyalara taşımaktadır.

Bu dünyanın adını elbette ki ‘’Batı’’ olarak ifade etmek yanlış olmayacaktır.

 

 

 

 

 

 

 

 

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?