Neymiş; ‘Asrın derbisini’ geride bırakmışız...
Neymiş; Avrupa ‘Dünya derbisini’ konuşuyormuş...
İstanbul’un boyalı basını günlerdir bunlar ya da bunlara benzer manşetlerle çıkıyor.
Söz konusu derbi bilindiği gibi Fenerbahçe-Galatasaray karşılaşması...
‘Derbi’ sözcüğünün lugatta karşılığı ‘Aynı kentin iki takımı arasındaki maç’ diye geçer ama yetmez; kökeninde iki kulübün tarihlerinden gelen faktörlerde olmak zorunda...
Mesela...
Celtic-Rangers...
Glasgow derbisi.
Biri Katolik.
Biri Protestan.
Din derbisi’dir aslında.
Boca-River Plate...
Buenos Aires derbisi.
Birini İtalyanlar kurdu.
Birini Arjantinliler.
Irk derbisi’dir.
Lazio-Roma...
Roma derbisi.
Birinin kökeni faşizm.
Öbürünün demokrasi.
İdeoloji derbisi.
İnter-Milan.
Milano derbisi.
Biri kıro.
Biri asil.
Sınıf derbisi’dir.
Steau-Dinamo...
Bükreş derbisi.
Biri askerin.
Biri polisin.
Devlet derbisi.
Ya bizimki?
Din farkı yok, ırk farkı yok, ideoloji farkı yok, sınıf farkı yok...
Anadolu ve Avrupa diye nitelenen İstanbul boğazının iki yakasındaki iki kulübün karşı karşıya gelmesi...
Neyin derbisi bu?
Hemen söyleyelim; sadece 3 İstanbullu’yu karşı karşıya getiren bir maç nasıl olur da derbi kapsamına girer...
Girer; çünkü Türk futbolunu yıllardır yöneten zihniyet işte o 3 İstanbullu’ya aittir.
Koltuktan biri gider, diğeri gelir oturur, iş ‘sidik yarışına’ döner. Sonrada medya bu maçlara ‘derbi’ der...
Mesela yıllarca futbolun en tepesinde oturan Haluk Ulusoy Galatasaraylı...
Yakın geçmişteki başkanlardan Yıldırım Demirören Beşiktaş, Nihat Özdemir Fenerli...
Derbilerin öncesi ve sonrasında en çok konuşulan isim hakemdir. Halen ve yakın geçmişte görev yapan MHK başkanlarına da bakalım...
Zekeriya Alp (Beşiktaş), Yusuf Namoğlu (Fenerbahçe) ve Sabri Çelik’in (Galatasaray) sempatizanı olduğunu cümle âlem bilir.
Hani ‘Dünya Derbisi’ diyorlar ya, vallahi doğru çünkü futbol icat edildiğinden beri, böyle derbi ne görüldü, ne duyuldu dünyada!
