Sene 2024 ve biz ülke olarak tartıştığımız konular bana inanılmaz saçma ve gülünç geliyor.
Ülkede işsizlik almış başını patlamış, gençler yurtdışına kaçmak için fırsat kolluyor, çiftçi ürününü satamıyor ve kota üzerine kota yiyiyor. Deprem uzmanları her gün açıklama yapıyor, şehirler çok kötü, binalar çürük ve yaşanacak depremde yüz binlerce insanımızı kaybedeceğiz.
Şimdi de sosyal medya trolleri tutturmuş ve dillerine dolamış TEĞMENLERİMİZİ.
Neymiş efendim ‘Darbe Yapacaklarmış’ neymiş efendim ’28 Şubat Hayranlarıymış’
Bakın troller, bu ant içmek resmi tören bittikten sonra her zaman yapılırdı ve yapılmaya da devam edecek.
Açıkçası gencecik TEĞMENLERİMİZ, kılıç kaldırırken ne üzerine yemin ediyorlar “Ülkenin bağımsız bütünlüğüne, laik ve demokratik rejimine kanımızın son damlasına kadar mücadele vereceğiz” diyorlar.
Peki troller TEĞMENLERİMİZİN içmiş olduğu bu ant, bizim ANAYASAMIZIN değişmez maddeleri değil mi?
Peki, Türk Silahlı Kuvvetleri’ni ve bu ülkeyi kuran kim? İster sevin ister sevmeyin MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’dür. Bu topraklarda bu kadar rahat konuşuyorsunuz da TEĞMENLERİMİZİN “ Mustafa Kemal Atatürk’ün Askeriyiz” lafı size neden bu kadar batıyor. Yazımın başlığında ki gibi Faşist Netanyahu’nun yoksa Emperyalist Biden’ın mı yada Kolonizasyonu savunan Kral Charles'ın mı askeri olacağım, bırakın bu saçmalıkları…
18 AY ASKERLİK YAPTIM
Hayatımın 18 ayını Vatani Görev olarak TSK’da geçirdim. Acemi birliğim Manisa Kırkağaç, usta birliğim ise Kars Sarıkamış’ta bir köy karakolunda tim çavuşu gerçekleştirdim.
Karakolumuzda çeşitli dinlerden, ve mezheplerden askerler vardı. Ancak bunların hiçbiri önemli değildi. Önemli olan görev ve bize verilen komutlardı. Harika bir askerlik geçirdim. Ayrımcılığa uğramadan, ayrışma görmeden ne mutlu bana.
Şimdi soruyorum o sosyal medya üzerinden konuşan trollere ve TV kanallarına çıkan yorumculara siz kaç ay askerlik yaptınız?
BU DURUMLARA EN GÜZEL CEVABI GENE ATATÜRK BURSA NUTKU’NDA VERİYOR
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir.
Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, “Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır” demeyecektir.
Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, “Polis henüz devrim ve cumhuriyetin polisi değildir” diye düşünecek, ama hiç bir zaman yalvarmayacaktır.
Mahkeme onu yargılayacaktır. Yine düşünecek, “demek adalet örgütünü de düzeltmek, yönetim biçimine göre düzenlemek gerek” Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte bana, başbakana ve meclise telgraflar yağdırıp, haksız ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek.
Diyecek ki, “ben inanç ve kanaatimin gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir.”
İşte benim anladığım Türk Genci ve Türk Gençliği!”