USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

AVRUPA ve BURSA ! 

02-11-2022

Doğa, tarih, mimari, şehirleşme ve sosyal hayat konularına en az futbol kadar meraklı biri olarak imkân buldukça yurt dışına çıkmaya gayret ederim. 

Geçtiğimiz günlerde de Budapeşte, Bratislava, Viyana, Prag ve adeta orta çağı yaşayan birçok turistik şehir ve kasabayı gezme imkânı buldum. 

“Bursa’nın sorunları ve Bursaspor çok üzüyor gezip kafa dağıtayım” diye çıktığım bu yolculukta Bursa sevgisi ve mesleki deformasyon ağır bastığı için sürekli olarak o dünyaca ünlü şehirleri Bursa ile kıyaslayıp “Bursa’da böyle olmalı, şöyle olmalı” diye hafızama notlar alıp durdum. 

TOPLUMSAL EĞİTİMİN SONUÇLARI

İnsanların trafik başta olmak üzere kurallara harfiyen uymasına, birbirine saygısına, toplu taşıma araçlarında çocuklar başta olmak- Ki birçok küçük okul çocuğu 30-40 kişi aynı anda seyahat ediyordu- üzere herkesin kimseyi rahatsız etmeden seyahat etmesine falan hiç girmeyeceğim. 

Toplumsal eğitim ve sonrasında ortaya çıkan toplumsal kalite ile alakalı sonuçlardı bunlar. 

Kısacası oralarda “Rahatsız oluyorsanız taksiye binin” hem suçlu hem güçlü pişkinliğini olmuyor. 

Dileriz bir gün biz de eğitim sistemimizi düzeltip toplum olarak o seviyeye ulaşırız diyelim. 

Daha çok mimari, şehirleşme ve turizme yansıyan sonuçlarından bahsetmek istiyorum. 

Öncelikle şunu ifade etmek gerekir. Bu gezimde Bursa'nın şehirleşmesi, mimarisi ve turizmi hakkında yazdığım yazılarımda ne kadar haklı olduğumu bir kez daha görmüş oldum. 

Avrupalılar bu konularda olması gerekeni yapmışlar ve meyvelerini topluyorlar. 

Avrupa’da şehirlerin merkezleri birinci, ikinci, üçüncü bölge ve rakamlar yukarı doğru artarak tanımlanır. 

Birinci bölgeler şehirlerin tarihi merkezleridir ve turistlerin de en çok ilgi gösterdikleri yerlerdir. 

Öncelikle mümkün mertebe merkezlerini yani 1.bölgelerini tamamen trafiğe kapamışlar. Tek tük acık olan caddelerde de trafik diye bir şey yok. Araçlar bile tek tük geçiyor.

En önemlisi tarihi binalarının hemen hepsini korumuşlar.  

İkinci dünya savaşında yıkılan binaları ise orijinal haliyle tekrar yapmışlar.  

Ama bizdeki meşhur 'Sünger Bop Restorasyonu' gibi yapmamışlar. Aslında bu konuda Balibey Han’ı da örnek verebilirdim ya neyse ! 

Binaların her santimetrekaresini aynı yapmışlar.

Tabi ki sosyallikte önemli. O tarihi birinci bölgelerini otellerle, müzelerle, konser salonlarıyla, tiyatro ve opera salonlarıyla, restoranlarla, kafelerle, hediyelik eşyacılarla, pasajlarla ve mağazalarla ile donatmışlar.  

Gelen turistler hem tarihin içinde yolculuk ediyor hem de yoruldukça bu saydığım yerlerde soluklanıp döviz bırakıyor. 

Bize uymayacak başka şeyler de var -abartılı özgürlükler diyelim- da onlara değinmeye gerek yok. 

Bakın Budapeşte, Viyana ve Prag üçü de nüfus olarak Bursa’nın yarısı büyüklüğünde şehirler; ancak Bursa’ya 1 yılda gelen 350 bin turist bu kentlere 4-5 günde geliyor ! 

NİLÜFER’DE YAŞAYANLAR BİLE MERKEZE GELMİYOR ! 

Turistleri geçtim, şehir merkezine Nilüfer’de yaşayan Bursalılar bile gelmiyorlar. 

Turistler neden gelsin?

Çünkü Bursa merkezi gerçekten sosyal manada çok geri kalmış durumda. 

Tarih olarak Bursa’nın saydığım bu şehirlerden aşağı kalır yanı yok.  

Evet mimari olarak onların yapıları bizim dedelerimizin yaptıklarından çok daha ihtişamlı ve güzel; ancak bizdeki farklı mimari ve kültür onlar için cezbedici bir özellik. 

BURSA'YA NE YAPILMALI?

Oraları gezerken “Bursa’ya ne yapılmalı?” diye sürekli düşünüp fikir ürettiğimi ifade etmiştim. 

Aslında bu konuda daha önce yazdığım yazılardan farklı çok az şey söyleyebilirim. 

Hanlar Bölgesinde önemli bir çalışa yapılıyor. Uzun yıllardır konuşulan ve cesaret isteyen bir çalışmaydı, bu dönem hayata geçirilmek için düğmeye basıldı. 

Ancak sadece o bölgenin açılması yeterli olmayacaktır. 

O bölgedeki bu çalışmalar çok daha geniş kapsama yayılmalı. 

Kaldı ki o proje de bazı yanlışlar gözüme çarpmıyor değil. 

Tescilli diye yıkılmayan 3 eski görünümlü bina, üst tarafta projeye dahil olması gereken; ama nedense dahil edilmeyen binalar, AVM girişi için yerleştirilen demirden konstrüksiyon projenin amacına tamamen ters. 

Neyse bir şekilde bu ciddi projeye kazma vurulması da önemli. İleride bu aksaklıklar da ortadan kaldırılacaktır diyelim. 

Bizim de Avrupalılar gibi birinci bölgemizi yani Tahtakale, Tophane, Hisar, Muradiye, Hanlar Bölgesi, Reyhan, Heykel, Setbaşı, Yeşil ve Emir Sultan’a kadar uygun olan kısımları; ama özellikle Heykel’den Yeşil’e kadar trafiğe kapatmamız gerekiyor.  

Günümüz teknolojisinde yani denizaltılarına tüneller yapılabilirken bunun yapılması zor falan diye kimse düşünmesin. 

Ayrıca özellikle Tahtakale, Tophane, Hisar, Muradiye ve Reyhan bölgelerinin tarihi olmayan yapılardan arındırılıp, oraların yeniden eski Bursa formuna dönüşmesi şart.  

Dev bir turizm adasından bahsediyorum. 

Trafiğe kapalı, otelleri, restoranları, kafeleri, hediyelik eşyacıları, müzeleri, tiyatro ve konser salonlarıyla bezenmiş bir şehir merkezi Bursa’yı bambaşka bir seviyeye çıkaracaktır. 

CUMHURİYET CADDESİ

Tabi ki Cumhuriyet Caddesi'ni de unutmamak gerekiyor.  

Sağlı sollu aynı kat sayısında estetik binalarla bezenmiş, kaliteli mağazaların, kafe ve restoranların olduğu bir Cumhuriyet Caddesi şimdikinden çok daha farklı insan profilini kendine çekecektir. 

Özetle Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok.  

Tarihi yüzü ortaya çıkarılmış, estetik ve vizyoner projelerle sosyal hayatı canlandırılmış, trafiğe kapalı, süs havuzları, kafeler ve restoranlarla donatılmış bir şehir merkezi hem Bursalıları hak ettikleri bir kalitede sosyal yaşama kavuşturur hem de kent turizmini şu anki halinden kat be kat yukarılara taşır. 

Bunların hiçbiri ütopik projeler veya hayal değil.

Birileri başarmış işte.

Biz niye başarmayalım ?

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?