USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Sen Türkiye gibi aydınlık ve güzelsin!

05-01-2016


Benim doğduğum köyde diye başlar şair dizelerine…
“Benim doğduğum köyde ceviz ağaçları yoktu...”
“Benim doğduğum köyde buğday tarlaları yoktu…”
“Benim doğduğum köyde akşamları eşkıyalar basardı...”
Ünlü şair Cahit Külebinin bu güzel şiirinden esinlenerek diyorum ki;
Benim doğduğum köyde yılbaşı gelenekleri olurdu...
Benim doğduğum köy ve yaşadığım kasaba Türkiyenin en yüksek ikinci yerleşim merkezi olduğu için mutlaka yılbaşını karlı ve kışlı geçirirdi, halen daha da öyle. Yılbaşı gecesi özellikle erkekler yüzlerini kömürle boyarlar, başlarına huni şeklinde kağıttan veya bezden yapılmış kukelata takarlar, evdeki en eski elbiseleri daha da eskiterek yırtarak giyerler ve öncede hazırlanmış tahtadan koltuk değneklerine yerden elli altmış santimetre basamak yaparak üstüne çıkarlar, iki metreyi aşan boyları ile mahalleliyi de peşine takarak maniler söylerlerdi.
“Çeççiler gelmiş üstü başı yırtık…” “Çeççiler gelmiş parası yok...”
“Çeççiler gelmiş ekmeği yok…”
“Çeççilerin elbiseleri de var, parası da, ekmeği de ama kısmeti yok…”
Gibisinden o anki duruma göre evden para, yağ, börek vs gibi sembolik şeyler isterlerdi…
Kim olduğunu bilmediğim “çeççiler” ve hayatım boyunca da öğrenemediğim yılbaşı karakterleri…
Kapı kapı dolaşır güler ve güldürürlerdi…
Bütün mahalle çeççileri beklerlerdi ve kapılarını onlara açarlar üstlerine buğday veya pirinç taneleri atarlardı, her halde yeni yıl bereketli olsun diye…
Ve onlara hediyeler verirlerdi.
Daha sonra rahmetli annem, mutlaka her yılbaşı kuruşlu börek yapardı..
Kuruşlu börek, yapılan böreğin içerisine sembolik olarak bir para konulurdu, börek yenilirken herkes heyecan içerisinde paranın kime çıkacağını merak ederdi ve o kişiye hediyeler verilirdi...
Yılbaşı gecesi evlerin bacalarına ateşler yakılır eski eşyaları yakarlar ve yeni yılda yeni eşyaları ve yeniliklerle dolu bir yeni yıl isteklerinde bulunurlardı.
Bununla birlikte, hindili, kaz ve tavuk etli yemekler yapılır,o gece yeni bir gelecek yeni bir hayata girilecek diye heyecanlanır idi ve bu gelenek asırlardır uygulanır bilimsel olduğu bilinmemekle eski Türk geleneği olduğu söylenirdi…
Halk şairleri kahvehanelerde toplanır sazlı sözlü karşılıklı atışmalar yaparlar milleti eğlendirirlerdi. Ben yılbaşı kutlamasının bir çam ağaçlarının süslenmesinin mağaza vitrinlerinin süslenmesini bir yaşam sevinci olarak görüyorum.
Kısa günlü,kapalı,yağışlı günlere denk gelen aralık ayının bu son günlerinde mağaza ışıkları,cadde ışıkları,içimizde açan bir yaşama sevincidir diye düşünüyorum. Bunun dışında asla başka kavramlar ile karşılaştırmıyorum… Neticede... Benim doğduğum köyde ve kasaba da asırlardır yeni yılın gelişi kutlanırmış ve halen daha da devam ediyor inşallah devam edecek de… diyerek yine şairin bu güzel şiirinin son dörtlüğü ile bitirmek istiyorum 2015 yılının son yazısını...
“Sen Türkiye gibi aydınlık ve güzelsin!
Benim doğduğum köyler de güzeldi,
Sen de anlat doğduğun yerleri,
Anlat biraz!”
Diyerek bitirmek istiyorum.
Yeni yılınızı kutlayarak en iyi dileklerimi sunuyorum.
Saygılarımla.

EKOHABER

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?