USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Avukatlık mesleği ve barış üzerine

05-01-2016


Geçtiğimiz sonbaharda Yalçın Aras abimden hazırladığı ve daha sonra güzel bir tanıtımla okurlara sunulan, şimdilerde çeşitli yayın evleri tarafından hayır amaçlı satışı da yapılan “Barışa mektuplar” kitabı için “Avukatlık mesleği ve Barış” temâsı içeren bir yazı ödevi almıştım. Bu onurlu ve kutsal ödev bir yandan tatlı bir heyecan ve sorumluluk hissettirdi bana. Neyse inşallah yüz akıyla çıkmışımdır.
Şimdi, kitabın 170 vd. sayfalarını işgal eden satırlarımı yeni yılın ilk yazısı olarak sunmak istiyorum. Hem de ilk yazım En çok ihtiyacımız olan barışa dair olsun. Katılıyorsunuzdur veya aksi ama şurasından eminim ki avukatlık mesleği kesinlikle çok çok daha iyi ön yargıları hak ediyor. Evet. Avukatlık tarihinin duayeni üstad Mollierac, mesleğin bağımsızlık ve eşitlik yönünü şu çok özel ve güzel sözlerle özetlemiş; “Görevimizi yaparken kimseye, ne müvekkile, ne hakime, hele ne iktidara tabiyiz. Bizim aşağımızda kişilerin varlığı iddiasında değiliz. Fakat hiçbir hiyerarşik üst te tanımıyoruz. En kıdemsizin en kıdemliden veya isim yapmış olandan farkı yoktur. Avukatlar tarih boyu köle kullanmadılar ama hiçbir zaman efendileri de olmadı! İlk çağlarda avukatlık profesyonel bir meslek değilmiş, mesela Romada bir onur mesleğiymiş ve yaptıkları iş karşılığında para almıyorlarmış. Sahip oldukları bilgi, tecrübe ve birikim ile yargılama sürecinde taraflara adil bir yargılama olması için yardım ediyorlarmış. (İş adamlarımız bunu sakın okumamış olsun:)
Hak ve adaletin insan hakları ile paralel gitmesi gerektiğini savuna, hukuk öğrenimi ardından avukatlık mesleğini icra eden Mahatma Gandinin barışın, eşitlik sağlanması için yaptığı pasif, şiddet dışı direniş, barışa dayalı büyük mücadelesi, özellikle ülkemizin son yıllarda geçirdiği şiddet ortamı için bir çok şey anlatmıyor mu? Yine avukatlık mesleğinin duayenlerinden Paris Barosu başkanı Fernand Payen, “İnsanlar arasındaki uyuşmazlıkların yumrukla çözülemediği günden beri avukatlık vardır” diyerek, avukatların toplumsal barışa hizmetlerini özetlemiş. Diğer taraftan barışa dair bir yazıda büyük Atatürkün “Yurtta barış, dünyada barış” diye her şeyi özetleyen sözünü unutmak olmazdı, değil mi? Bağımsızlık ve eşitlik gibi yüce değerlere bezenmiş bir meslek onuruna sahip olan avukatlar, toplumsal barış için en temel unsurdur. Nasıl mı? Toplum tarihinin en temel kavramlarından biri olan adil yargılama hakkı, insan için, nefes almak, hür olmak gibi, hatta yemek içmek gibi en basit, en temel ihtiyaç ve haktır. Evde yaşanan küçük tartışmalar sonrasında dahi 7-8 yaşlarındaki küçüklerin anne babadan talebi değil midir “adil yargılanma”? İşte öylesine geniş ve derin bir kavram. En temel toplum olan aileden, dünya toplumuna uzayan yelpazede vücut bulması gereken Diğer taraftan avukatlık mesleği ve savunma hakkının ne kadar kutsal olduğunu da ancak savunmaya ihtiyaç duyduğunuz zaman iyi anlayabiliyoruz. Avukatlar, tabii ki insanların zor gün dostudur. Tarlası işgal edilen teyzeden, dün iktidar olanların, hatta dün birilerini yargılayan bugün mağdur olup yargılanan hakimin, dünkü başbakanın, herkesin ama istisnasız herkesin bir gün avukata ihtiyacı olabilir. Mesleğini özünden seven, çokça okuyan, araştıran, toplumu, doğayı, dahası insanı önemseyen bir avukat, toplumsal barış için çok daha fazla duyarlı olur. Esasen gerçek bir hukuk adamı olan avukat, kendisine intikal eden uyuşmazlıklarda da uyuşmazlığın çözümü için öncelikle müvekkilini ve uyuşmazlığın taraflarını barışçıl, olgun biçimde ikna için çabalamalıdır. Geçtiğimiz yıllarda yasallaşan arabuluculuk kanununda belirtilen ilkeler de uyuşmazlığın barış yolu ile çözümü genlerini içermektedir. Bu yönü ile Arabuluculuk Yasası da toplumsal barışın tesisi için biz avukatlara bu yönde yeni fırsat ve görevler vermiştir. Şüphesiz, her meslekte o mesleği özümseyen, iyi icra etmeye çalışan yanında mesleğini küçük büyük çıkarlar, kötü amaçlar uğruna çiğneyen meslek mensupları da olacaktır. Bu vesile ile de kendisini İnsanlık ve Barış için adamış, hayatta olan ve olmayan tüm meslektaşlarımın ve mesleğimin önünde bir kez daha saygı ile eğilerek, satırlarıma son veriyorum.

EKOHABER

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?