USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

UNUTMADIK UNUTULMAYACAK DA...

03-08-2022

‘Zaman her şeyi unutturur derler. Ancak onca zaman geçmesine rağmen hala hafızalarda yer tutan isimler vardır.’

İşte onlardan biridir Mesut Şen benim için... Vefatı sonrası kaleme aldığım bir yazıyı özetleyerek bugün bir kez daha paylaşmak istiyorum sevgili okurlarımla...

Bursaspor tarihine istatistiksel pencereden bakarsanız onu göremezsiniz. Öyle krallık yarışına girecek kadar müthiş bir golcü değildir.  222 maçta 44 kez rakip ağları sarsabilmiş, milli formayı sadece 8 kez giyebilmiştir…                           

Çok ustaca kullandığı sağ ayağı ile top sürerken, sol işaret parmağını kaldırıp hınzır bakışlarla rakibini üzerine çeker, hamle etmesini beklerdi. İşte tam o anda ayakları sabitken vücudunu sağa-sola yatırıp, akıl almaz o müthiş çalımını atıp topu kaçırırdı. Ardından üstüne gelenleri ipe dizer gibi geçip giderdi…

Ve aniden topla dururdu! Kafasını kaldırmadan kale önünde bekleyen arkadaşlarına yaptığı isabetli ortalarla adresi tam bulurdu. Ne yazık ki; o dönemlerde golle sonuçlanan paslara ‘asist’ denilmediği için bu özellikleri kişisel envanterlere dahil edilemedi.                                 

Atatürk Stadı’nda kapalı tribünün baktığı çizgi üstüdür şov alanı. İki ayağının arasına sıkıştırdığı meşin yuvarlağı bir makas hareketi ile üzerine hışımla gelen rakibinin üzerinden aşırtır, arkasında kalan oyuncunun şaşkın bakışları arasında yoluna devam ederdi. Bu hareketi tribünleri ayağa kaldırır, alkışlardan stat adeta yıkılırdı…

Tribün jargonunda ‘beşlik’ olarak nitelenen topu rakibinin bacaklarının arasından geçirmekte üstüne yoktu. Öyle ki; bazen geri dönüp, aynı rakibe ikinciye yaptığı bacak arasıyla adamı futbol oynadığına oynayacağına pişman ederdi! 

Tek çocuğu ‘Hakan’nın kendisi gibi büyük futbolcu olması için büyük çaba sarf etti ama beceremedi. Oğlu tüm zorlamalara rağmen öğretmenliği tercih etti. Çünkü ‘Mesut gibi olmak için Mesut gibi doğmak’ şartı vardı hayatın içinde…

Bursaspor’da alt yapı hocalığına soyundu.

Bir gün Vakıfköy’deki bir antrenmanını izlerken öğrencilerine şöyle bağırıyordu:

‘Ne yapıyorsun oğlu çalımın zamanı değil, birde çıkart topu… Yoksa alırım seni dışarı!’

Gülüyordu Mesut…

Benim de güldüğümü görünce; ‘Hocam bizim zamanında beceremediğimiz takım oyununu, yardımlaşmayı öğretmeye çalışıyorum’ diye seslendi.

Yeşil gözler, nefis goller ve de o müthiş çalımlar…

İşte Mesut Şen buydu…

Mekânın cennet olsun, ışıklar içinde uyu sevgili dostum, büyük kaptanım.

 

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?