USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

KANDIRMACA!

20-06-2022

1980’leri yani 12 Eylül darbesi sonrası 24 Ocak kararlarının ruhuyla şekillenen yılları ülke futbolu açısından “devrimci” addetmek ruhumuza işlemiştir.  Darbeyle kaos ortamı sona ermiş, Özal’la dünyayla bütünleşmişizdir                                                                                     İşte örneği futbol: Toprak sahalarımız yeşillenmiştir bir kere! 3. Lig kurulmuş, bırakın tüm şehirleri neredeyse tüm ilçelerin profesyonel kulüpleri olmuştur. Gökten düşen “lig çıkma”, “küme düşmeme” kararlarıyla dolu yıllar… Kulüplere milyarların aktarıldığı yıllar…

Kaynak? Altyapı? Aman onları hiç sormayın...

Bursaspor’un önümüzdeki sezon TFF 2. Lig’de mücadele edeceği de bir kandırmacadır...

Gerçek; o kulvarın aslında 3. Lig podyumu olduğudur...

Bugün 39 takımın yer aldığı sözde 2. Lig’de bir elin 5 parmağını geçmeyecek sayıda dev statları bir kenara bırakırsak; bu arena da 1800-9000 kapasiteli butik statlar ve suni çim zeminlerin olduğu ne acı bir olgu?

Işıklandırma dersen onu hiç sorma!

Loca mı; o da ne?

Bursaspor gibi iki üç kulübün dışındakilere bu kavramlar yabancı...

Mesela; Bursaspor ile yer değiştiren Bodrumspor’un 4.500 kapasiteli stadında ışıklandırma yok! Keza bir üst lige yükselen 2.500 kişilik Pendikspor’un mabedi de öyle...

Hani futbolda reform yapılmıştı? Hani yıllar geçtikçe dev statlar, doğal çimlendirme ilçe, belde, kentlerde fışkıracaktı?

Bütün bu olumsuzlukların başlangıcı bir kez daha söylüyorum 90’lı yılların başlangıcı yani Özal dönemidir...

Sözgelimi; 1989 yazında dönemin başbakanının törenle kulüplere para dağıtma törenini hafızası kuvvetli olanlar hatırlar.  O ödül(!) töreninden Bursaspor da faydalanmıştır!

2.Lig’de şampiyon olup Süper Lig’e çıkmayı garantileyen Yeşil Beyazlı kulüp ‘Bir kentin aynı ligde iki temsilcisi olmaz’ itirazı ile o günlerin hatırı sayılır bir meblağını içeren çek merhum Başkan İbrahim Yazıcı’ya ‘sus payı’ olarak teslim edilmiştir.                                                                                                                     Nisan ayında TBMM’de kabul edilip yürürlüğe giren Yeni Spor Yasamız bu anlamda hiçbir yapısal sorunu hedef almadığı gibi “radikal” görünen oysa kulüp yöneticilerini devlete daha da bağımlı kılmayı sağlamaktan başka niyeti olmayan, ceza maddeleriyle anılıyor.                                                                                                                            Pratikte uygulanmayacağını bildiğimiz maddeler kulüplerle ilişkide siyasetin elini kuvvetlendireceği çok açık ve net...

Ezcümle; bıyık tıraşına siyasi rüzgara göre karar veren patron-bürokrat kulüp yöneticisi tayfaya hiçbir şey olmayacak.

Futbolumuz böyle gelmiş böyle gidecek...

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?