USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Randevu alamayan hastalar acile yığılıyor!

11-06-2022

Yaklaşık 20 gün önce bir arkadaşımızın rahatsızlığı nedeniyle birkaç kez Yüksek İhtisas Hastanesi’nin aciline gittik. İnanılmaz bir hasta yoğunluğu vardı.
Hastanın durumun kritik ve hemen müdahale gerektiriyorsa ise kırmızı; ondan biraz iyisi sarı, 2 saatten kısa sürede müdahale edilmesi gerekenler ise stabil durumu temsilen yeşil ile kodlanıyor. Hastaların yatırıldıkları acil odaları ya da müşahede yatakları da buna göre belirleniyor…

Ancak artık hastalar telefonla ya da internet üzerinden MHRS olarak bilinen Merkezi Hekim Randevu Sistemi’nden randevu alamıyor. Bu nedenle de ayaktan tedavinin yeterli olacağı poliklinik hastaları da acil servislere başvuruyor…

Dolayısıyla da kamu hastane acilleri ana baba gününe dönüyor. Geçen gün görüştüğüm bir uzman doktor Yüksek İhtisas Hastanesi Acil Servisi’nin 2 bin hastayı göğüslediğini söyledi…

Bursa Tabip Odası’nın birkaç yıldır hayata geçirdiği Sağlık Gündemi Podcasti’nin 42’inci bölümü kamu hastane acilleriydi…
Programın konukları ise Bursa Şehir Hastanesi Acil Servisi’nde Acil Tıp Uzmanı olarak görev yapan Dr. Hüseyin Gül ve Dr. Büşra Altınkök Şentürk idi.

Dr. Şentürk, tespit ve sorularıyla sunum yaptığı programda, acil sağlık hizmetleri acillerde yaşanan yoğunluk ve sorunlar gündeme getirildi…

ACİL VAKA: 24 SAATTE MÜDAHALE EDİLMEZSE CAN VE UZUV KAYBI

Dr. Hüseyin Gül hasta ve hastane açısından ‘Acil’in tanımını şöyle yaptı:

“24 saat içinde müdahale etmezseniz can ya da uzuv kaybına neden olabilecek durum… Onun dışındaki durumlar acil değil. Kırmızı, yeşil, sarı gibi odalar var. Kırmızı çok acil, sarı bekleyebilir, deniyor. Acile ayaktan hastalar da var, bu nedenle de acil poliklinik deniyor… “

Sağlık Bakanlığı’nın sayılarına göre, Türkiye’nin nüfusu 85 milyon kadarken acillere başvuru 150 milyon. Dünyada nüfusun üçte bir ya da dörtte bir oranında başvuru var.

Türkiye’de çok yüksek. Hasta kendisini acil hissediyorsa acildir. Ama bu ne kadar doğru bir yaklaşım. Her kendini acil hissedip başvuran hasta gerçek acil hastanın hakkını gasp ediyor.

Tırnağı batan hasta da kendine acil diyor o hasta da bir gün kalp krizi ya da kaza nedeniyle gelebilir. Gerçek hastalar başvurduğunda diğer acil hastalar daha çok hizmet alır. Acil servislerdeki kaos öne geçiliyor… “

HASTANEDE DEĞİL EVDE KUYRUK BEKLENİYOR

Dr. Büşra Altınkök Şentürk hastaların mevcut sağlık sistemindeki randevu almadaki sıkıntıların acil servise yoğunluk olarak yansıdığına dikkat çekti.

Dr. Hüseyin Gül sözlerini şöyle sürdürdü:

“Hasta MHRS’den randevu alamadığı için acile başvurma ihtiyacı duyuyor. Acilden kendini ilgili branşa sevk ettirmek istiyor. Bu da acilin yükünü artırıyor.

Hastalar poliklinikte kuyruk oluşturmuyor, ama evde bekliyor, elinde telefon randevu almaya çalışıyor.

Sağlıkta dönüşümün yanlış işlerden biri. Acile başvuran hastaların gedebilecekleri aile hekimleri var. Sevk zinciri olması lazım. Türkiye’de yok. Bu iş yükünü artırıyor.

Acil servislerde kaosa neden oluyor. Sağlıkta sevk zinciri olsa bir ayağını çözmüş oluruz. Hasta acilse sevk edilsin. Nezleyim, boğazım ağrıyor, belim ağrıyor diye acile geliyor. Çok uç örnekler var; bu tür hastaları acilde görmemek lazım.”

16.00-24.00 SAATLERİ ARASI YAŞANAN YOĞUNLUK

Acil servislerde saat 16.00 ile 24.00 arası kaos yaşandığına vurgu yapan Dr. Hüseyin Gül şunları söyledi:

“Hekim sadece hastaya bakmıyor, kaosu yönetiyor. Acilen gelenlerden bazıları gerçekten acil hasta ve onların yakınları. Bu durum acil hasta yakınları açısından da bir sorun.

O anda ne yaptıklarını bilmeyen hasta yakınları var. Onları da sakinleştirip, durumun vahametini anlatmamız gerekiyor. Bazı hasta yakınları ortalığı yıkıyor, bu da sağlıkta şiddeti getiriyor.

2020’de 12 bin beyaz kod başvurusu var. Sadece sözlü şiddet değil, aralarında ateşli silahla, bıçakla, kesici aletlerle yapılan saldırı ve darp var.

Acile 150 milyon başvuru ciddi bir sayıdır. Bunun azaltılmasına yönelik bir çalışma, bir plan yapılması gerekiyor. Sevk zinciri gibi…”

HASTA YATIŞ İÇİN BEKLEYİNCE!

Dr. Şentürk’ün “Acil Servis hekimiyle hemşiresiyle, taşıma personeliyle bir ekip işi. Hastayı sedyede tomografiye, röntgene götürecek personel olmadığında, hasta yakınlarının şiddetine maruz kalınabiliyor. Ekip yetersizliğini acillerde çok görüyoruz” şeklindeki tespitini Dr. Hüseyin Gül şöyle yorumladı:

“Acilde gerçekten yardımcı personele çok ihtiyacımız oluyor. Hekim olarak gereğini yapıyoruz, ama hastanın tahlile, tomografiye gitmesi için personel gerekiyor. Acilde çalışacak tüm personelin yeterli düzeyde kalifiye eleman olması gerekiyor.

Hekimlerin yurt dışına gitmesi bir sorun, çok sayıda yeni mezun hemşire atama bekliyor, yeterli hemşire olması gerekiyor… Şehir hastanesi açıldı, ama üç hastane kapatıldı. Aynı çalışanla artan nüfusa hizmet vermek giderek zorlaşıyor.”

Dr. Şentürk acil servisteki nöbet sisteminde yoğunluktan oluşan kaosun yöneticisinin hekim olduğuna dikkat çekti:

“Hekimin 24 saati hiç bitmiyor. Zaruri ihtiyaçların bile giderilemediği zamanlar oluyor. Acilde hastanın hekimi, hekimin de hastayı seçmesi mümkün değil. Serviste yatak olmuyor, yoğun bakım yatağı olmuyor, hasta acilde bekliyor, bu bekleme süresi bize şiddet olarak dönüyor…”

Dr. Hüseyin Gül de acilde yatış bekleyen hasta ve hasta yakınlarının sağlık çalışanlarına tepki gösterdiğini gündeme getirerek “5 saat, 10 saat, 24 saat yatış bekleyen hastalar var. Yeterli miktarda hastane ve yeterli sayıda çalışan olması gerekiyor” dedi.

VATANDAŞ ACİLE ÖNYARGILI GELİYOR!

Sağlık çalışanlarına yönelik ön yargılara değinen Dr. Büşra Altınkök Şentürk “Medyada yapılan ve kamuoyunu yanlış bilgilendiren haberler düzeltildiğinde kimsenin haberi olmuyor. Halk acil servise hekimlere ve sağlık çalışanlarına karşı ön yargılı geliyor…”

Dr. Hüseyin Gül de medyanın en ufak bir hatayı öne çıkartırken, yapılan iyi işlerin ise haber olmadığına vurgu yaparak şiddetin önlenmesi ve toplumun doğru yönlendirilmesi açısından medyanın önemine dikkat çekti…

Gerek Dr. Şentürk, gerekse Dr. Hüseyin Gül “Acil servisin gönül işi olduğuna ve bu işe gönül verdiklerine değindi.

Dr. Hüseyin Gül ise şöyle konuştu:

“Acilde çalışan hekim, hemşire ve yardımcı personel sayısının artırılması gerekiyor. Hekimlerin istifa ederek yurt dışına gitmeleri önlenmeli. Özlük hakları, ekonomik hakları, çalışma ortamları iyileştirilmeli.

Yoğunluk ve kaosun önlenmesi için birini kapatmadan hastane açılması lazım. 2015’te acil servise başvuru 110 milyon kişi iken, 2020’de 150 milyona çıktı. Bunu düzeltemezseniz şiddeti de önleyemezsiniz.

Türkiye’de sadece sağlıkta değil hayatın pek çok alanında şiddet var. Trafikte insanlar en ufak şeyde birbirleriyle kavga ediyor. Şiddet sağlıkçıları da etkiliyor. Kişi sağlık personeline yönelik sözlü şiddet ya da sözlü tacizden ceza almıyor, aynı gün tekrar acile geliyor. Eğitim de önemli. İlkokuldan itibaren sağlıkla ilgili eğitimlerin verilmesi lazım…”

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?