USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Kurtuluş Savaşı’nın mayası Çanakkale Zaferi ve Mustafa Kemal

18-03-2022

Çanakkale Zaferi, Mustafa Kemal’in Anadolu’da tanınmasına vesile olmuş; milli mücadelenin önderi olarak kabul edilmesinde büyük etkisi olmuştur.

Çanakkale Zaferi, işgal altındaki topraklarda her türlü imkansızlığa rağmen milli mücadelenin başarılı olacağına dair umudu yeşertmiştir.

İstediği kadar birileri Mustafa Kemal Atatürk’süz bir Çanakkale Zaferi’ni yeniden yazmaya kalksın! İşin gerçeği bu…
Birileri hurafelerle Çanakkale Savaşı’nı yeniden yazmaya çalışıyor… Öyle olabilseydi; kutsal topraklar Mekke ve Medine tek derdi bölgenin petrolü olan İngilizlerin eline geçmezdi.

(1916’da Osmanlı, İngilizlerin destek verdiği Şerif Hüseyin isyanıyla Mekke ve civar şehirleri kaybetti. 1918’de Gazze ve Kudüs düştü ve bölgedeki Osmanlı orduları dağıldı. Fahrettin Paşa komutasındaki Osmanlı ordusunun bulunduğu Medine kuşatıldı Osmanlı 1. Dünya Savaşı’nı kaybetti ve Mondros Ateşkes Antlaşması’nı imzaladı, orduları terhis etmeye başladı. Fahrettin Paşa’nın en yakın İngiliz Birliği’ne teslim olması defalarca emredildi, ancak emre uymadı, 3 ay boyunca direndi.

İngilizler bu nedenle İstanbul’da kabine değişikliği yaptırdı, o da kar etmeyince savaş notası verdiler.  Padişah VI. Mehmet'in bizzat ricası ve kendi subaylarının ikna etmesi sonucu Fahrettin Paşa 10 Ocak 1919'da Medine'yi teslim etti. Böylece Dünya Savaşı fiilen sona erdi. Kutsal topraklar da tamamen İngilizlerin kontrolüne geçti…
Fahrettin Paşa tutuklanıp Malta’ya gönderildi. Kaçıp Anadolu’ya geçerek milli mücadeleye katıldı. İngilizler tarafından esir alınan Türklere inanılmaz işkenceler yapıldı.

Mekke ve Medine’nin de olduğu kutsal toprakların Osmanlının elinden çıkmasının tarihi gerçeği budur… Tarih hurafelerle yazılmaz!)

MUSTAFA KEMAL’SİZ ÇANAKKALE ZAFERİ OLMAZ!

Çanakkale’de Mustafa Kemal Atatürk’ün komutanlığını, askeri dehasını, üstün stratejik taktiklerini yok sayarak Çanakkale Zaferi’nin tarihi yazılamaz, anılamaz da…

Gazeteci yazar Tayfun Çavuşoğlu bir kitap boyutunda Mustafa Kemal Atatürk’ün Çanakkale Zaferi’ndeki yeri ve önemini anlatır:

“Çanakkale 1915 / İftiralar, Yalanlar, Polemikler” önemli ve güncelliğini her daim koruyan bir kitaptır…
Çanakkale Zaferi’NDE Mustafa Kemal’i yok sayanların dayanaklarından biri de “Deniz Zaferi”nden ibaret sayması. Çavuşoğlu kitabına yazdığı önsözde bunun yanıtını veriyor:

“…18 Mart’taki deniz savaşı ile 24-25 Nisan’da başlayan kara savaşları zincirleme gelişmelerdir. Çanakkale Savaşı bir bütündür.

18 Mart’taki deniz savaşı öncesindeki 3 Kasım ve 19-25 Şubat bombardımanları da Çanakkale Savaşı’nın içindedir. Düşmanların tası tarağı toplayıp Gelibolu’dan kaçtığı gece de…”

Ve Mustafa Kemal’in denizci olmadığından dolayı orada olmadığını zannedenlere de bir yanıtı var:

“Aynı zamanda Eceabat (Maydos) Bölgesi Kuvvetleri Komutanı olan 19. Tümen Komutanı Mustafa Kemal, 18 Mart 1915’teki deniz savaşı sırasında tabii ki Gelibolu yarımadasındadır.

Ve üstelik o gün itibarıyla bağlı bulunduğu Müstahkem Mevkii Komutanı Albay Cevat [Çobanlı] Bey’le birlikte, bölgesinde alınmış tedbirleri incelemektedir.

Cevat Bey’in yokluğunda Müstahkem Mevkii Komutanlığını da Selahaddin Adil Bey yürütmektedir. İsteyen Cevat Bey’in, ikna olmak için yeterli bulmayan, Selahaddin Adil Bey’in anılarına bakar. 18 Mart günü, kim neredeymiş görür.

18 Mart 1915 savaşının adı deniz savaşıdır ama iki donanma arasında geçmez. Müttefik donanması, Boğazın iki yanındaki Türk topçusunu susturup Çanakkale Boğazı’ndan serbestçe geçip başkent İstanbul’a gitmek ister, hem topçu hem de mayınlar buna müsaade etmez.

Düşman bakar ki, donanmanın denizden geçebilmesi mümkün olmuyor, tabyaları karadan ele geçirip (çünkü tabyalardan top atışı altında mayın temizliği imkânsızdır) Boğazı donanmaya açmak için kara harekâtına girişir.

Deniz harekâtının da, aynı donanmanın sahile çıkan müttefik askerlerini bombardımanla desteklediği kara harekâtının da nihai amacı Çanakkale Boğazı’nı İstanbul’a doğru dümen tutacak müttefik filosuna açmaktır.

Bu nedenle o bölgedeki savaşı, deniz-kara diye birbirinden ayırmanın kendi içinde mantığı yoktur. Tek kalemde Çanakkale Savaşı ifadesi, tümünü içine alır.”

ÇANAKKALE’DE DENİZ SAVAŞINDA ŞEHİT OLAN ASKER SAYISI 93!

Çavuşoğlu kitabında Çanakkale Savaşı şehitlerine atıfta bulunuyor:

“Her yıl 18 Mart’ta tören yapılmakla birlikte, organizasyonlar Çanakkale Zaferi adı altında deniz-kara savaşlarının tümü için düzenlenmekte, on binlerce aziz şehidimiz topluca anılmaktadır.

 Hatırlayınız… Çanakkale Zaferi anmalarında hep 250 bin şehitten söz edilir… (Bu rakam toplam savaş kaybıdır… Sayısı 57.000’i biraz aşan Mehmetçik ve subay savaş meydanlarında şehit düşmüştür… Yaralılar, hastalıktan yaşamını kaybedenler, kaçaklar, esir düşenler… Genel toplam böylece 250 bine ulaşıyor)

Oysa 18 Mart Deniz Savaşı sırasında şehit düşen Osmanlı askeri sayısı sadece ve sadece 93’tür… Demek ki… Eğer 250 bin şehitten söz ediyorsanız…. Çanakkale Savaşları’nın tümünü ele alıyorsunuz demektir…

İşte tam da bu nedenle, Çanakkale 1915, Mustafa Kemalsiz anlatılamaz… Adı zikredilmeksizin anlatılırsa eksik olur, yanlış olur, yalan olur, çok büyük haksızlık olur…”

OSMANLIDA ASKERİ RÜTBELER
Tayfun Çavuşoğlu kitabında “O sadece bir yarbaydı” azımsamasını yanıtlarken; o gününü Osmanlı Ordusu, İngiliz ordusu ve şimdinin Türk Silahlı Kuvvetlerindeki rütbe durumlarını mukayese ediyor:

“…Osmanlı döneminde askeri rütbeler ve o rütbelere karşılık gelen askeri kuvvetlerin büyüklüğü, bugünkünden biraz farklıydı. Örneğin Osmanlı ordusunda orgenerallik yoktu.

Generallerin rütbe sıralaması, mirliva (tuğgeneral), ferik (tümgeneral), 1. ferik (korgeneral) ve müşir (mareşal) olarak sıralanıyordu.”

Gelibolu’ya çıkan İngiliz, Anzak ve Fransız birliklerindeki rütbe düzeninin ise bugünkü TSK gibi olduğuna dikkat çekiyor:

“Dolayısıyla Ağustos 1915 itibarıyla Çanakkale’deki müttefik birliklerine baktığımızda, kolordu komutanlarının korgeneral, tümen komutanlarının tümgeneral, tugay komutanlarının tuğgeneral olduğunu görürüz. Daha alt rütbelerde de komuta düzeni bugünküyle aynıdır.

Osmanlı’nın ordu düzenine gelince… O yıllarda uygulanan Rütbelerin İndirilmesi Kanunu (Tasfiye-i Rütep), yaşlı paşaların orduyla ilişiğinin kesilmesi ve savaş kayıplarının da etkisiyle durum farklı…”

1915’te Çanakkale’deki Türk ordusunda yüzbaşı ve binbaşıların genellikle tabur komutanı olduğunu, ama bazen de alay komutanı binbaşılara da rastlandığına değiniyor ve diğer rütbeli subayların işlevini ise şöyle özetliyor:

“Alaylara genellikle yarbaylar komuta eder, yapılaşmada tugaya ender rastlanır, tümen komutanlıklarını da yarbay ve albaylar yürütür. Kurmay albay ve tuğgeneraller (mirliva) ise kolordu komutanı olarak karşımıza çıkar.

Çanakkale’de tuğgeneral, tümgeneral ve mareşal (müşir) rütbesinde paşalar, ordu komutanı olarak görev yapmıştır.”

‘KARŞISINDA SAVAŞAN 9 İNGİLİZ GENERALİ VARDI!’

Ardından da Mustafa Kemal’in Çanakkale Savaşı’nda üstlendiği görev ve sorumluluk alanını gündeme getiriyor:

“Anafartalar Grubu Komutanı Mustafa Kemal kurmay albaydır ama sadece 9-10 Ağustos’ta Conkbayırı ve Anafartalar’da onun karşısına çıkan düşman kuvvetlerinde 9 general birden sahada bulunmaktadır.

Suvla harekâtında Korgeneral Stopfort, Tümgeneral H.V. Cox, Tümgeneral F.E. Johnston, Tümgeneral John Lindley, Tümgeneral Frederick Hammersley; Conkbayırı’nda General Cayley, General Baldwin, General Cooper ve General Collie.

Anafartalar Grubu Komutanı Kurmay Albay Mustafa Kemal’in bizzat yönettiği 10 Ağustos’taki Türk taarruzu sırasında İngiliz ordusunun generalleri Baldwin, Cayley ve Collie ölmüş, Cooper ağır yaralanmıştır.

Mustafa Kemal ile ilgili yalan-yanlış bilgi ve iftira üretenlere bu durumu nasıl yorumladıklarını sormak gerekmez mi? Madem Mustafa Kemal’in Çanakkale’deki rütbesi de, savaştaki rolü de pek önemsizdi, karşısında 9 generalin birden bulunmasını nasıl izah edeceksiniz?”

Ve şöyle bir saptamada bulunuyor:

“Bizim bazı yazarların “yarbay” küçümsemesinin altında, işte bu hesap bilmezlik yatar.

Yarbay Mustafa Kemal’in ilk görevi 19. Tümen komutanlığıdır. Emri altındaki birliğin asker sayısı bakımından, rütbesi aslında tümgeneralliğe eşittir.

Mustafa Kemal albay rütbesiyle ise Anafartalar Grup Komutanı olarak fiilen orgeneral yetkisi kullanmıştır. Ağustos ayındaki Anafartalar savaşlarında, Gelibolu Yarımadası’ndaki tüm Türk birliklerinden oluşan Osmanlı 5. Ordusu’nun yarısından fazlasına (toplam 18 tümenden 10’una, yani 3 kolorduya) komuta etmiştir.”

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?