USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Yıldırım Belediyesi BTÜ işbirliğinde kadın çalıştayı

08-03-2022

Sadece cüce ay Şubat’ta erkekler tarafından 23 kadın öldürüldü. 21 kadın ise şüpheli şekilde ölü bulundu. Bazılarına göre bunun müsebbibi Medeni Yasa ve 6284 Sayılı Yasa! Bu bakış açısı, kadına ötekileştiren, kadına yönelik her türlü şiddeti meşrulaştıran bir zihniyetin dışa vurumudur.

Zaten kadının insan hakkını, toplumsal cinsiyet ayrımcılığını sürekli yazıp duruyorum. Bugünkü konumuz Yıldırım Belediyesi ile Bursa Teknik Üniversitesi’nin ortaklaşa düzenlediği çalıştay…

Son yıllarda istihdamdan girişimciliğe; kooperatifçiliğin desteklenmesinden eğitime kadının güçlendirilmesine yönelik faaliyetlerde; Yıldırım Belediyesi 17 ilçe arasında öne çıkmış durumda.

Dün Bursa Teknik Üniversitesi (BTÜ) ile Yıldırım Belediyesi ortaklaşa 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kapsamında “Modern Dönemde Kadın Sorunları ve Çözüm Öneriler” başlıklı bir çalıştay düzenledi…

Çalıştay’a BTÜ’den kadın öğretim üyeleri, Yıldırım Belediyesi bürokrat ve uzmanlarının yanı sıra Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü, Tarım İl Müdürlüğü, İş-Kur, Adliye gibi çeşitli kamu kurumları temsilcileri, kadın kooperatif ve dernek temsilcileri, sendikalı işçi kadınlar ve kadın gazeteciler katıldı. (Bursa medyasından Güzin Abraş, Serra Safiye Çavuşoğlu, Canan Güleç, Semra Teke, Canan Ekinci Yılmaz ve ben katıldık…)

Etkinlikte Yıldırım Belediye Başkanı Oktay Yılmaz’ın yanı sıra BTÜ Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Ayşe Bedeloğlu, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Beyhan Bayhan, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Zeki Ünal, Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürü Muhammer Doğan, Yıldırım Belediyesi Sosyal Destek Hizmetleri Müdürü Filiz Çilingir ve belediye bürokratları da hazır bulundu…

Rektör Prof. Dr. Arif Karademir ise Çalıştay’a ilerleyen oturumlarında katıldı. Birkaç cümlelik bir selamlama konuşması yaptı. Aslında ev sahibi olarak açılışa katılabilse iyi olurdu. Zira üniversitenin kentle entegrasyonu açısından önemli bir etkinlikti.

“KADINLARI GÜÇLENDİRİYORUZ”

Yıldırım Belediye Başkanı Oktay Yılmaz kadına yönelik çalışmalara atıfta bulundu:

İnsanı, aileyi ve koca bir kenti mutlu etmenin yolu da kadından geçer. Kadına dokunmak çocuğa dokunmaktır. Kadına dokunmak kocaya, aileye, kente dokunmaktır.

Bir kenti güzel ve yaşanabilir kılan kadınlardır. Bu bilinç ve inançla, 3 yıldır kadınlarımız için çalışmalar yürütüyoruz. Kadının ekonomik ve sosyal yaşam içindeki rolünü güçlendirmek için birbirinden kıymetli çalışmaları hayata geçirdik. Göreve geldiğimiz de kadın spor merkezleri hayata geçirdik. Kadınlara özel, spor yapabilecekleri, sağlıklı yaşam ve beslenme dersleri alabilecekleri, sosyalleşebilecekleri spor merkezlerinden şu ana kadar 25 bin kadınımız istifade etti.

Mevcutta 3 adet olan kadın spor merkezlerimizin sayısını inşallah yıl sonuna kadar 6’ya çıkaracağız. Kadınlarımıza özel yüzme eğitimlerimiz ve programlarımız var. Yaz aylarında yaklaşık 15 bin kadınımız kendilerine özel olarak ayrılmış havuzlardan yararlanıyor…”

22 Kadın Girişimcilik ve Eğitim Merkezi kurduklarını ve 4’ü tarımsal 4’ü ticari olmak üzere 8 kadın kooperatifinin kuruluşuna öncülük ettiklerini ve desteklediklerini söyledi.  
Başkan Yılmaz kadın istihdamının desteklenmesi için Sosyal İnovasyon Merkezi’nde kurslar düzenlediklerini ve İş-Kur ile birlikte yürütülen projelerle sadece son 1 yılda 4 bin 582 kadına istihdam sağladıklarını anlattı…
Yıldırım Belediyesi olarak BTÜ ile birlikte düzenledikleri Çalıştay’dan çıkacak sonucun önemine dikkat çeken Yılmaz, Çalıştay’a katkı sunan BTÜ Rektörü ve akademisyenlere teşekkür etti.

ÇALIŞMA HAYATINDA KADIN

Daha sonra düzenlenen paneli Uzman Psikolog Cihat Kaya yönetirken; Doç. Dr. İpek Beyza Altıparmak ‘Çalışma Hayatında Kadın’, Doç. Dr. Melda Medine Sunay ‘Kadın Olmak ve Çoklu Dezavantajlılık’, Dr. Öğretim Üyesi Selda Adiloğlu ‘Göç ve Kadın’, Uzman Psikolog Cihat Kaya ‘Kız Çocuklarının Kendilik Gelişimlerinde Baba Faktörü’ konularını gündeme getirdi…

BTÜ Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. İpek Beyza Altıparmak şunları söyledi:

“Geçmişten günümüze bir değerlendirme yapıldığında kadınların sosyal ve iktisadi hayatta birtakım faaliyetlerinin sınırlı kaldığını görmekteyiz.

 Kadınların çalışma hayatında birtakım sınırlılıklar yaşamasının karşımıza çıkan en önemli nedenlerinden en önemlisi geleneksel rollerin kadının hayatında birincil öncelik taşıdığı ve iş hayatıyla birlikte bu rollerin ihmal edileceği düşüncesidir.

Günümüz şartlarında kadının çalışma hayatında var olması sadece iktisadi kalkınma için değil toplumda var olan çeşitli sosyal problemlerle mücadelede de oldukça önemlidir. Kadının ekonomik özgürlüğe kavuşması ile birlikte şiddet ortamından kurtulmada daha cesur davrandığını görebiliriz.”

Kadın Olmak ve Çoklu Dezavantajlılık başlıklı sunumunu gerçekleştiren panelist BTÜ Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Melda Medine Suna farklı bir bakış açısı sundu.  Dezavantajların bazen avantaja dönüştüğüne, kimi zaman da tam tersinin yaşandığına dair örnekler verdi:
 “Avantaj ve dezavantajlılık kişiye, topluma, yere ve zamana göre değişebilen kavramlar. Bireyi dezavantajlı yapan en önemli neden bu kişilerin sorunlarıyla kendi kendine baş etmek zorunda kalması.

 Dezavantajlı kategorisinde yer alan kadının ise yine bu kategoride yer alması içerisinde bulunduğu şartlara göre değişebilen bir durum. Kadın zengin mi, meslek sahibi mi, çevresinin ona yüklediği roller ve benzeri etkenler kadını avantajlı ya da dezavantajlı kılan değişkenlerdir.”

Doç. Dr. Suna şunları söyledi:

:“Dünya Sağlık Örgütü yaşlanmayı, çevresel faktörlere uyum sağlama yetisinin zamanla giderek azalması olarak tanımlamakta. Bu aşamada kadın kendi öz bakım becerilerini erkeğe göre daha etkin sürdürebilmesi yönüyle avantajlı görülmekte.

Oysa kadını bakıma muhtaçlıktan sıyıran bu bakış açısı yine kadını dışlayıcı bir niteliğe sahip. Yaşlılıkta erkek kadar kadının da bakıma ihtiyaç duyacağı göz ardı edilmekte. Yaşlı kadınlar, yaşlı erkeklere göre daha avantajlı görülür, çünkü tek başına yaşayabilir, kendilerine bakabilirler. Ama bu da kendi içerisinde yalnızlaşma gibi bir dezavantaj doğurur” dedi.

Engelli kadınlara yönelik verdiği örnek ise onca sorunları içerisinde 40 yıl düşünsem aklıma gelmeyecek olan şeydi:

Ebeveynlerin engelli erkek çocuklarını evlendirirken, engelli kız çocuklarının evlenmesine izin vermeyip yaşlılıkta yalnız kalmalarına neden oluyor!”

İstihdam ve kadın yoksulluğuna değinirken, toplumda yok sayılan hiç değinilmeyen Roman kadınların maruz kaldığı ayrımcılığı da gündeme getirdi.

GÖÇMEN KADIN

Göç ve Kadın başlıklı sunumunu aktaran BTÜ Sosyoloji Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Selda Adiloğlu da konusuna farklı yorum getirdi:

“Günümüz şartlarında maalesef çocuklar, kadınlar, erkekler göç ettiriliyorlar. Literatüre veya sosyal medyaya baktığımıza kadınların hep alt söylemlerde kaldığını görüyoruz.

Göç, insanların ihtiyaçlar doğrultusunda kendi özgür iradesiyle yapabileceği bir eylemdir. Bunun haricinde zorunlu olarak meydana gelen göçlerde medyaya yansıyan fotoğraflarda ve söylemlerde erkek egemen söylemin hakim olduğunu görüyoruz.

Kadınlar ancak erkekle birlikte ya da erkekten sonra göç eden olarak literatürde yer almakta. Gündelik yaşamda toplumsal cinsiyetçi bu söylemi değiştirmeliyiz.”

Doç. Dr. Selda Adiloğlu göçlerde erkeklerin görünür olduğunu, göç haberlerinde erkek göçmenlerin fotoğraflarının yer aldığına değindi. Artık kadınların da kendi başlarına eğitim ve başka nedenlerle göç etmeye başladığına dikkat çekti:

“2020 yılında Avrupa’da erkek göçmen sayısı biraz yüksek. Asya’da sipariş kadınlar kendilerini ürün gibi tanıtıyor ve evlenerek göç ediyor.”

Doç. Dr. Adiloğlu, kadınların başta ekonomik nedenler olmak üzere farklı gerekçelerle göç ettiğine değindi:

“Savaşın üstünde ayrıca durmak lazım. Savaş en fazla göçe neden oluyor ve kadınları ilgilendiriyor.

Ukrayna’da 17-65 yaş erkekler hariç nüfusun ülkeden çıkmasına izin verildi. Haberler ise erkekler üzerinden yapılıyor.

Zira kadın alt kategori olarak görülüyor. Avrupa ülkeleri sarışın mavi gözlü göçmenlere kırmızı halılar sererken, diğerlerini yok sayıyor. Dünyada kadınların kendi isteği ve istek dışı göçleri söz konusu. Çinli kadınlar Nijerya’ya gidiyor. Kadın göçmemler ev işçisi, seks işçisi olarak sömürülüyor. Kadın ve çocuk ticareti sürüyor…”

KIZ ÇOCUKLARININ GELİŞİMİNDE BABA FİGÜRÜ

Yıldırım Belediyesinden Uzman Psikolog / Aile Terapisti Cihat Kaya ise çok önemli bir konuyu, çarpıcı betimlemelerle gündeme getirdi:

Cihat Kaya kız çocuklarının gelişiminde baba figürüne dikkat çekti:

“Sahada çalışanlar olarak sorunları görüyoruz; Pandemide hem ekonomik sebeplerden hem de deforme olmuş ilişkilerin daha da bir arada vakit geçirmeleri nedeniyle boşanmalar, aile içi şiddet, dezavantajlı gruplarda çocuk istismarı arttı. Kadınlardan en çok gelen serzeniş genellikle ilişki problemleri ile ilgili. Manipülatif olan, zarar verebileceği çok bariz belli olan kişilere bir kadının meyletmesindeki ana dinamiği anlamadan; kadın cinayetleri ya da istismarının önüne geçemeyiz.

Çocuklar dünyaya bağımlı geliyor. İlk bağını anne ile kuruyor. Babanın psikiyatrik ilişkisi yok. Çocuk anne ile ‘ben ’ilişkisini 2 yaşına kadar simbiyotik olarak sürüyor. 2 yaşından sonra ben ve öteki oluşur. Baba ruhsal dünyaya gelir. 3’ünc yaştan itibaren çocuk kendi cinsiyeti ile başkalarının cinsiyetini ayrıştırır.

Çocuk yeterince aydınlanırsa bir şey dediğinde ya da yaptığında eleştirilmez ve ‘ellerine sağlık’ denirse kendinden memnun olarak hayatına devam eder. ‘Çabamı görür müsün’ diye annesine sorar, onay alması önemlidir. Çocuklar çizdikleri bir resmi, yaptığı bir hareketi annesine onaylatmak ister.

Çocuk bu onayı aldığında kendinden memnuniyet duygusuyla hayatına devam eder. Anne bu aktarımı gerçekleştirdikten sonra diğer aşamada çocuk babaya başvurur. Baba hep başarabilen, koruyan, korkmayan, en güçlü olan figürdür. Çocuk babasına ‘ben harika değilim, ama sen harikasın. Babalar korkmaz” der. Burada da yeterince aynalanma bekler. Kızının yüzüne bakmayan baba da, çok abartan baba da kızını sakat bırakıyor.”

Babanın eşinden, annesinden göremediği sevgiyi kızından beklediğini ve bunun kız çocuğundaki olumsuz yansımasına dikkat çeken Cihat Kaya şunları söyledi:

“Baba eşinden annesinden göremediği sevgiyi kızından bekliyor. Bu yaştaki kız çocuklarının ‘Annem evden gitse, senle kalsak’ demesi sağlıklıdır. Baba sevilme ihtiyacını çocuktan alırsa sorundur. Babası tarafından sakatlanan kız çocuğu kendinden büyük manipilatörden sevgiyi bekler. Karşısındaki kişi ise onu para, güç ten için sevmiş gibi görünür.  Bu süreç babasından görmediği şefkat ve babasından alamadığı kabulü almak için birlikte olduğu erkekler tarafından sömürülen kadınları karşımıza çıkarıyor. Sağlıklı baba kız ilişkisinde baba kızına ihtiyaç duyduğu anda destek olan ve onu bekleyen dış dünyaya hazır hale getiren kişi olmalıdır.”

Cihat Kaya Judith Kerr’in “Caya Gelen Kaplan” kitabını önerdi. En kısa sürede önce kendim alıp okuyacağım.

Çalıştay’ın masalarına gelince… Sorunlar 8 ana başlıkta saptandı:

“Kadın ve göç, kadın ve aile, kadın ve şiddet, kadın ve engellilik, kadın ve emek, kadın ve sosyal hayat, kadın ve eğitim, kadın ve kırsal/kentsel yaşam…”
Benim masamda BTÜ öğretim üyesi Melek Kaymaz (Moderatör) Meltem Tuzlacı, Gülcan Afşin, Aylin Özgür, Ayşe Baykan, Cansu Özgür, Nezahat Paçalar, Deniz Albayrak Işık, Songül Açıkköse ve Güzin Abraş vardı.
Konu başlıkları üzerinde herkes görüşünü bildirdi; Güzin Abraş ile ben medyanın cinsiyetçi haber dilini özellikle gündeme getirdik. Çalıştay raporunda da yer almasını umuyorum.

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?