USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

HER Bİ ŞEYİ BENİ ANLAYINCA ANLAYACAKSIN

19-09-2021

Hayatın acımasız yüzü öncekutu gibi gösterişsiz evlerimizi çaldı götürdü mahallerden. Kurulduğumuz binaların katları yükseldikçe sanki insanlığımız küçüldü.

Geleneklerimizle aramıza giren kara kedi, tüm bağlarımızı koparırcasına nazar etti bizi biz yapan değerlere.

Her nesil bir öncekinden aldığı gereksiz enerjiyle daha modern coğrafyaların parıldayan yaldızlarında tarumar etti kendini.

Batı başkentleri artık daha çok görür oldu doğunun kara yağız delikanlısını.

Gizemli karmaşık savaş aletleri bazen moda oldu, bazen sanat, bazen de bilim.

Ama aldanan, kandırılan ve harcanan hep bu coğrafyanın biçareleri olarak geçti kayıtlara.
Oysa doğru çocuk yetiştirmenin yolu, önce doğru insan olmak değilmiydi?

Bu keşmekeşlikte,daha ruhu sükûnet bulamayan birinin beyni nasıl dinginleşecekti.
Kadına yeni biçilen rol, onu kadınlıktan uzaklaştıran siyaset,Avrupa’dan ithal doğum engelleme politikalarını üretti.

Kadınlar iki çocuktan fazla doğum yapmayı utanılacak bir iş olarak görmeye başladıklarında zaten film de kopmuştu.
Önceki kuşakların güngörmüş kadınları doğurdukça kendilerini güçlü hissederken; şimdiki neslin hanımları doğurdukça bittiklerine inandırıldılar.
Kadının eğitimi, kültürü ve fiziği en büyük silah olarak kullanıldı tüm aykırı neşriyatların ön kapaklarında.

Hiçbir şekilde fıtratına uygun olmayan meslekler bile eğitimi için uygun görüldü.

İşe çıktı kadın, erkek işsiz kaldı. Siyasete girdi kadın, erkek kadınca siyaset yapmaya mecbur edildi. Yani erkeğin erkekliğinebile göz koyuldu.

Kız ve erkek çocuklarının babalar üzerindeki otoritesi kanunlarla törpülendi.

Evin reisi olan baba (!) öz kızının karşısında, o kızın bir arkadaşı kadar bile yetkin olamayacak durumlara düştü.

Modern çağın gerekleri böyleemrediyordu çünkü.

Artık hayatımızı manevi inançlarımız değil, bize dayatılan ticari ve siyasi kaygılarımız biçimlendirir oldu.

Bazen çok şey söylemek istersinde, hiçbir şey söyleyemezsin ya boğazına düğümlenir kelimeler. İşte o zaman anlarsın, kelâmın yüreğe yetmediğini.

Zamanlaçatlar, kırılır daha yumuşak durmaya başlarsın içindeki çaresizlikle dört döndüğün yapay düzene.
Dönem dönem sancıların tutar, nöbetler geçirirsin hapsedildiğin mazinde.

İşte tam da o anda kendini mutlaka bir şeylerle meşgul et. Yoksa ömrünü ister yaşam denenüç günlük ağaç gölgesi.

Yer bitirirsin elindekileri.Galiba ben bu zamana ait değilim duygusu kaplar her yanını.
Ama çıkış kağıdını imzalamak senin işin değildir asla.
Çare bulan biri gibi yazmak istemiyorum ama, ayağa takılan gölgelere de fazla itibar etmemek gerek.

Ey benim gönlü güzel kardeşim. Unutma, dünya batık bir zillet yurdudur. Gösterişli binaları zamanla yıkılır. Bu düzen hep böyle gitmez bozulur. Zenginleri fakirleşir. Fakirleri ne oldum derdine düşer. Oradaki bolluk aslında kıtlıktır. Kıtlığı ise aslında terbiye edici bir bolluk. Ama sen gel bana itimat et. Allah’tan kork ve sana verilen rızka razı ol, kanaat et.

Eski bir Yunanlı filozofun dediği gibi, “Aynı nehirde bir defa daha yıkanamazsın”.

Kaçan fırsatlarına yanar, eski dostlarını anar, eski zamanlarına iç geçirip ağaran saçlarına bakar dalarsan yaldızı soyulmuş bir aynada, yolun daha meşakkatli demektir.
Keşkeler sararsa her yanını, pişmanlıklarla geçen ömrün ağlar, ağladıkça yorulur nefes alamaz boğulursun.

Ömrünü ipotekleyip yeni hülyalara yelken açarsın.
Hayatın yükü ezdiğinde bugünü geçmişinle karıştırır bu defa geleceğine karalar bağlarsın.

Çünkü artık sen bugünün ipini çekmiş dününü yaşamaya başlayanlar girdabındasındır.

Mazi insanın omuzlarında enkazdır çoğu zaman. Ve senin bu yükü bir kenara bırakma lüksün yoktur.

İçinden çıkılması çok zor bir kuyudur aslında başaramadığın.
Devam etmekten,şükretmekten ve umut etmekten başka elinden hiç bir şey gelmeyeceğini öğrenmen içindaha kaç bıçak körlenecek acaba?

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?