USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Yaşam tarzı değişikliği: ‘Böreksiz yaşam müebbetliği’

12-09-2021

Bu biraz da hastalık doğurganı olan şişmanlığın artık bir hastalık olarak değerlendirilmesiyle alakalı bir şey…

Bursa Tabip Odası son dönemde oldukça sıra dışı etkinliklere ve projelere imza atıyor… Onlardan biri  Sağlık GündemiPodcasti programı… Sonuncusunun konukları Prof. Dr. Canan Özyardımcı Ersoy ve Doç. Dr. Soner Cander ile Doç. Dr. Özen Öz Gül’dü… Konu ise pek çoğumuzu yakından ilgilendiren obezite ve diyabetti…

TÜRKİYE’DE OBEZİTE ORANI YÜZDE 21

Doç. Dr. Soner Cander, “Obezite pandemiyle birlikte daha görünür hale gelse de son 100 yıldır yaşanan bir hastalık” diyerek şu tanımı yapıyor:

“En basit tanımıyla sağlığı bozabilecek şekilde vücutta anormal şekilde yağ birikmesi diyebiliriz. Dünya genelinde yüzde 13 oranında obezite sıklığı var.  Bölgeler farklılıklar da var…”

Doç. Dr. Soner Cander’in verdiği bilgilere göre en sıska millet yüzde 6 ile Japonlar; en obez halk ise yüzde 30’luk oranla Amerikalılar.

Obezlikte biz de geri kalmamışız maşallah! (Nazar değer inşallah!)  2016’da yüzde 19 iken 2019’da yüzde 21’e yükselmiş…

Pandemiden sonraki oranlar yok! 2021’de muhtemelen yüzde 23’e çıkmışızdır!

KİŞİ YER İÇER, KENDİNDEN PAHA BİÇER!

Özellikle de pandeminin dayattığı eve tıkılıp kalma ahvali ve hareketsiz yaşam; sosyal yalıtılmışlık; can sıkıntısından tüketilen abur cuburlar; memlekette salgına paralel olarak obeziteyi de patlattı! Beraberinde de bir sürü hastalığı!

Kendimden biliyorum… Oğlum Kovid-19 oldu. Aile boyu karantinaya girdiler. 10 yaşındaki torunum çok bunaldı, karantina biter bitmez yanıma geldi. 17 günlük kapanma da eklenince bir ay kadar bende kaldı.

Sıkıntıdan yiye yiye bir ayda 43 kilodan 48 kiloya çıktı. Ben aldıklarıma 5, 6 kilo daha ekleyiverdim.

İkimiz de obezleştik. Benim bedelim, Haziran’da stresle tetiklenenyüksek tansiyon sorunu, anormalleşen kan yağları, uyku abnesi; karaciğer yağlanması vs, vs oldu…
Doktorum ve dostumuz Kardiyolog Uz. Dr. Cem Heper’in “Kemoterapi gibi düşün” diyerek beni ikna ettiği; “Özgün” diyet önerisiyle ; pandemi obezliğinin faturasını ödemeye devam ediyorum.

17-18 kilo gitti. 5, 6 kilo daha gittiğinde Akdeniz diyetine döneceğim.  (Tansiyon da düzene girmeye başladı. İlaç da kullanıyorum.)  Torunum da hareketlenerek, site bahçesinde oynaya oynaya 6 kilo verdi, normale döndü!

Zaten de Doç. Dr. Cander, Bursa’da obezite oranının Türkiye ortalamasının üstünde olduğunu söylüyor.

Kişisel tahminime göre Bursa’da 4 kişiden biri obez!


Doç. Dr. Cander’in dikkat çektiği hususlardan biri de obezitenin pek çok sağlık sorunlarına yol açması… En başta metabolik sendromu sayıyor:

“Obez insanlarda metabolizma bozulmaya başlıyor. Diyabet ve kalp hastalıkları riski oldukç fazla artıyor.  Uyku bozukluklarına, cinsel fonksiyonlarda bozulma, eklem rahatsızlıkları ortaya çıkıyor.

 Hatta kanser gelişimini artırıyor. Akciğerleri etkiliyor. Kişinin yaşam kalitesini oldukça olumsuz etkileyen bir hastalık obezite. Psikolojik olarak da insanları çok yıpratıyor…”

BURSA’DA DİYABETLİ HASTA ORANI YÜZDE 20!
TİP 2 DİYABETLİLERİN YÜZDE 90-95’İ OBEZ!

Doç. Dr. Özen Öz Gül de obezite ile paralel olarak diyabetli hasta sayısının da arttığını vurgularken Bursa’nın diyabetin en sık görüldüğü şehirlerden olduğuna dikkat çekiyor:

“Bursa’da diyabetli hastaların oranı yüzde 20 gibi. Obezite arttıkça diyabet hastalığı da artıyor. Tip-2 diyabet hastalarının yüzde 90-95’inde aşırı kilo problemi var….”

40 yaş üstü kişilerde 3 yılda bir en azından “açlık plazma glikzu’yla tarama yapılmasını, beden kitle endeksi 25’in üzerinde olan ve akrabalarında diyabet hastalığı bulunanların düzenli tarama yaptırmasını öneriyor.
Doç. Dr. Özen Öz Gül ilaç tedavilerinin yanı sıra diyabet tedavisinde olmazsa olmaz şeyin yaşam tarzı değişikliği olduğu hususunda uyarırken…
Doç. Dr. Soner Cander binlerce yıldır binlerce yıldır insanların genetik yapısının değişmediğini ancak yaşam tarzının büyük değişiklere maruz kaldığına değinerek şunları söylüyor:

“Giderek işleri kolaylaştırırken, hareketsiz yaşam riskimizi artırıyoruz. Buna uygun beslenmediğimiz için de alınan enerji miktarı çok yüksek olurken, harcanan enerji miktarı düşük kalıyor.

Bu da kilo alımını artırıyor. İhtiyaçtan fazla beslenmek obezite ihtimalini artırıyor. Çok farklı diyetler uygulanabilir ama önemli olan yaşam tarzının değiştirilmesi. Yaşam tarzı değiştirilmezse diğer yapılanlar boşa gidiyor…”

BÖREKSİZ YAŞAM MÜEBBETLİĞİ!

Son yıllarda insanlar bin türlü diyet uyguluyor, ancak beslenme ve yaşam alışkanlıklarında kalıcı değişiklik oluşturamadıklarından ya verdikleri kiloyu geri alıyorlar ya da hiç veremiyorlar.

 Bu nedenle de kolay yola kaçıp cerrahi tedaviyi seçebiliyorlar. Ancak Doç. Dr: Cander yaşam tazını değiştirmeden yapılan cerrahi müdahalenin başarı şansının oldukça düşük olduğunu söylüyor…

Yaşam tarzından kasıt, düzenli yürüyüş; hareketli yaşam, mümkünse spor ve doğru beslenme alışkanlıklarının edinilmesi… Söylemesi çok kolay, ama uygulaması zor!

Kendimden biliyorum… Hem de çok zor! Kendi sabrıma kimi zaman şaşar oldum! Her türlü ısrara dayanıyorum. Zira karbonhidrat tüketimi de bağımlılık gibi bir şey! Yemeğe başladığında çorap söküğü gibi arkası geliyor! En iyisi hiç yememek!

(Bir Boşnağa verilebilecek en büyük ceza böreksiz yaşam zaten… Ben de cezamı çekiyorum. Üstelik de benimkisi müebbetlik! Yani ömür boyu!..)

İlkaycım, kulakların çınlasın; insan içinde bana “Gül abla, verir verir kiloları, sonra yer yer hepsini geri alır” deyip duruyorsun ya! Bu defa öyle olmayacak, zira bu defa derdim fena halde canımın sağlığı!

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?