USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Özel hayat ve hayatın gizli alanını ihlal

Özel hayat kavramı, hem bağımsızlık hem de gizlilik öğelerini birlikte içerir. Yasal düzlemde bağımsızlık, özel hayatı kamu makamları ve diğer kişilere karşı güvence altına alınmıştır. İnsan hayatının iki temel yönü bulunmaktadır. Bunlardan ilki kimsenin bilmesinde ya da görmesinde sakınca bulunmayan hayatın genel yönü, diğeri ise hayatın herkes tarafından bilinmeyen özel yönüdür. Hayatın özel yönü ise özel hayat ve hayatın gizli alanı olmak üzere ikiye ayrılabilir. (1) Hayatın genel yönü, kişinin topluma açık ve toplumsal ilişkiler içinde gerçekleşmekte ve bu nedenle de koruma kapsamında bulunmamaktadır. Ancak bazı durumlarda kamuya açık bir alanda meydana gelmiş olsa da gizli olma niteliği devam edebilir. Özel hayat alanı kişiden kişiye de değişmektedir. Kamuya mal olmuş kişiler bakımından özel hayat alanlarının önemli ölçüde daraldığını belirtmek gerekir. Zira bu kişilerin hayatları toplum tarafından bilinmek istenmektedir ve kamuya mal olmaları nedeniyle özel hayatlarına saygı isteme haklarının da önemli ölçüde daraldığı kabul edilmektedir. (2) Özel hayatın nerede bitip nerede başladığının tespiti, özel hayatın genel hayattan nasıl ayrılacağı önemli bir sorundur
Anayasamızın “Özel hayatın gizliliği” başlıklı 20. maddesinin birinci fıkrası; “Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.” şeklinde olup, maddeye 13.05.2010 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5982 sayılı Kanun’un 2. maddesiyle; “Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hâllerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir.” biçimindeki üçüncü fıkra eklenmiştir.
5237 sayılı TCK’nın 134. maddesinde düzenlenen suç ile korunan hukuki yarar; özel hayatın gizliliği ve korunması hakkıdır. (3) Kişilerin özel hayatlarının gizliliğinin korunmasını isteme hakları olması nedeniyle bu suçun işlenmesi sonucu özel hayatlarının gizliliği ihlal edilmiş olmaktadır. Kişinin görüntüsü üzerindeki hakkı genel kişilik hakkının özel bir görünüş şeklini oluşturmaktadır. Bu hak her insanın, temel olarak kendi resmi üzerinde bunu kamuya yayma bakımından tam ve mutlak bir hakkının olması anlamına gelmektedir. Görüntü hakkı anlamındaki görüntü sadece fotoğraf ya da film çekimlerini değil aksine bir kimsenin tanınmasını sağlayan her türlü temsili de kapsamaktadır. Bu bağlamda çizgi, karikatür, fotomontaj ve hatta dublör bile görüntü hakkı çerçevesinde kabul edilmektedir. (4)
Kamuya açmaya yönelik gösterilen rıza yalnızca görüntüde bulunan kimsenin bireysel olarak tanınabilir olması durumunda gereklidir. (5) Ancak kamuya mal olmuş kişilerin görüntülerinin yayınlanması bakımından daha geniş bir değerlendirme yapılması gerektiği yönünde görüşler ileri sürülmektedir. Bunun temelinde, basının kamuyu bilgilendirme hakkı yer almaktadır.
Kişilerin görüntüsünün izinsiz olarak alınması kısmi bir şekilde 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununda (FSEK) da korunmaya çalışılmıştır.
FSEK m.86 ilgilinin rızası olmadan alınmış görüntülerin yayılmasını cezalandırmaktadır. TCK m.134 ise, daha dar bir koruma içermekte ve özel hayatın gizliliğini ihlal etme kriterini aramaktadır. Aynı şekilde dikkat edilirse TCK m.134, FSEK’dan farklı olarak ölümden sonra bir koruma sağlamamaktadır. TCK’nın konusu sadece kişileri başka bir ifadeyle görüntünün alınması sırasında hayatta bulunan kimseleri kapsamına almaktadır. (6)
TCK’ da; soruşturma ve kovuşturma evrelerindeki işlemlerin yapılışı sırasındaki ses ve görüntülerin yetkisiz olarak kayda alınması veya nakledilmesi, suç olarak tanımlanmıştır (m.286/1). Hâkim veya savcı tarafından uygun görülmesi durumunda, kayıt alma işleminin yapılma¬sının suç oluşturmayacağı muhakkaktır. Bu nedenle, anılan madde metninde bu kayıt ve nakletme işlemlerinin “yetkisiz olarak” yapılmasının, söz konusu suçu oluşturacağı kabul edilmiştir.
Esenlik ve mutluluk dileklerimizle, en içten saygılarımızı sunarız.

Bkz., Günay, E.:Yayın Yoluyla Kişilik Haklarına Saldırı ve Basında Sorumluluk, Ankara 1999, s. 98 (Kazancı, agm., s.132 vd. Naklen)
Gölcüklü, F./Gözübüyük, Ş.: Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Uygulaması, Ankara 1998, § 586; Şen, E.: 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda “Özel Hayata Karşı Suçlar”, DBD C.79 S. 3 (2005), s.237 (Kazancı, agm., s.132 vd. Naklen)
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 09.05.2019 tarih, 2015/708 Esas ve 2019/414 Karar sayılı içtihadı (karararama.yargıtay.gov.tr)
Elsner, Joachim/Mose, Stefan,: Stand Juni 1997, s1 vd. (Kazancı, agm., s.132 vd. Naklen)
Legler, Thomas, Das Recht am Eigenen Bild auf der Datenautobahn, Computer und Recht, CR 7/1998, s.439 vd; Dreier, Thomas, in Dreier, Thomas/Schulze, Gernot, Urhaberrechtsgesetz, 2. Auflage, München 2006, s.1547
Kazancı, B.E.: Kişilerin İzinsiz Görüntülerinin Alınmasının TCK m.134 Çerçevesinde Korunması (dergipark.org.tr), s.136 – 138

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?