USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Bu sesleri duymuyor musunuz?

25-01-2021

Bazı dostlar geldi, 'Dükkanlar kapanıyor' dedi. İşte rakamlar ortada, kapanan filan yok." 

"Evimize ekmek götüremiyoruz" diyen bir esnafa, "Bu bana abartılı geldi, al bu keyif çayını iç"  

Bunlar Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın geçtiğimiz günlerdeki sözleri. 

EYT’liler için de “Erken emekli olmak istiyorlar” diyerek konudan ve yapılan haksızlıktan haberdar olmadığını birçok defa göstermişti. 

Çalışma Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk’un "Türkiye’de yoksulluk, özellikle aşırı yoksulluk sorun olmaktan kalktı" açıklamasını da geçenlerde yapmıştı. 

“Millet aç, midesine kuru ekmek dışında bir şey girmiyor” eleştirilerine AKP Denizli Milletvekili Şahin Tin “Kuru ekmek yiyorlarsa zaman aç değiller” şeklindeki alaylı ifadesini de hatırlıyoruz. 

Tüm bunlar gösteriyor ki Cumhurbaşkanı başta olmak üzere hükümetin bakanları ve milletvekilleri halkın durumundan haberdar değil. Ya da daha kötüsü umurlarında değil. 

Danışmanları veya çevrelerindekiler kendilerine“ Halk refah içinde” falan mı diyorlar bilemiyorum. 

Son zamanlarda iyice ayyuka çıkan ve dijital saat gibi sürekli değişen marketlerdeki ürün etiketlerine müdahale edilmemesi bile vurdumduymazlığın bir göstergesi. 

Bu durum “Serbest piyasa ekonomisi” falan diye değil, fırsattan istifade vatandaşı öpmenin (!) serbest bırakılması diye açıklanabilir ancak! 

Ana konumuz pandemi kısıtlamalarına dönelim… 

Malum özel okullar, restoranlar, lokantalar, kafeler, eğlence mekanları, kahvehaneler, sinemalar, tribünler, amatör maçlar halı sahalar uzun zamandır kapalı. 

Neden?  

Çünkü Pandemi başından beri ikna edici bilimsel tek bir veri ortaya koyamayan, cümle kuramayan ‘Kerameti kendinden menkul’ Bilim Kurulu Üyeleri ve yasak meraklısı bazı tuzular gündem yapıp öyle istedi diye. 

Gerekçeleri ise kalabalık ve kapalı mekanlarda bulaş riski daha fazla olması.

Peki daracık uçak kabinlerinde dip dibe 15-16 saatlik uçuşlardaki yolcular? 

Şehirlerarası otobüslerdeki, trenlerdeki vatandaşlar? 

Kentlerin içinde her gün belediye otobüsü, tren, metro, tramvay, füniküler, metrobüs, minibüs, dolmuş, vapur gibi toplu taşıma araçlarında seyahat eden milyonlarca insan? 

Fabrikalarda, ofislerde, işyerlerinde yani kapalı mekanlarda yan yana saatlerce çalışan milyonlar? 

AVM’lere, çarşıya, pazara, marketlere gidenler? 

Ya da geçen gün olduğu gibi iktidar partisinin il toplantısında salona toplanan yüzlerce kişi ? 

Bunlar kapalı alan değil mi o vatandaşlar risk altında değil mi?  

Ya Uludağ’a ne demeli? 

Kilosu 7 Lira olan portakalın suyunu 70-80 liraya satan tuzu kuru Uludağ’daki 10 tane otel sahibinin ve sosyetemizin isteği ile oteller açılıyor; ama inim inim inleyen yüzbinlerce esnafın feryadını kimse duymuyor. 

Ayrıcalıklı ! sosyetemiz çam ağaçlarının arasında kayarak süzüm süzüm süzülürken, eve kapatılmış milyonlarca insan;ancak mutfak ve salon arasında volta atabiliyor.

Dağdaki üç beş ensesi kalın milyonlarca insandan daha mı önemli?! 

Karar mercilerinin uygulamasına bakınca aynen öyle demek ki ! 

Virüs kar-soğuk sevmiyor anlaşılan!  

Virüsün çok daha kolay yayılabileceği ulaşım araçları ve birçok alan serbest; ama okullar, hizmet, amatör maçlar, tribünler ve eğlence sektörü kapalı. 

Böyle bir saçmalık olamaz. 

Üstelik kapattıkları mekanlardan vergi, SGK primi ne varsa alınmaya da devam ediliyor. 

Düşünün dükkanınız devlet tarafından kapatılmış; ama, kiracı olduğun için ödediğin ve adına 'Stopaj' denen saçma sapan, akıl dışı vergiyi senden almaya devam ediyor.  

Adamın çarşıda dükkanı var, 10-15 bin lira kira veriyor, 750 Liralık kira yardımı yapıyorsun. 

Bunun yerine “Devlet tarafından kapatma emri verilen dükkanlardan kira alınamaz” dersin olur biter.  

Bu süreçte herkes fedakarlık yapıyorsa -ki yapıyor- mülk sahipleri de yapacak. Onların ne ayrıcalığı var? 

Çalışanlar için verilen ‘Kısa çalışma ödeneği’ de belli bir süreden sonra çare olmayacak. 

Bakın Almanya başta olmak üzere Avrupa’da da kısıtlamalar var; ancak oralarda devlet vatandaşın zararını büyük ölçüde karşılıyor.  

Sen bunu yapabiliyor musun, yapamıyorsun. 

O zaman yukarıda bahsettiğim çifte standardı da yapmayacaksın. 

Pandeminin günah keçisi lokantalar, restoranlar, kafeler değildir.  

Nasıl AVM'lere HES kodu ile giriliyorsa şu an kapalı olan işletmelere de girilebilir. Mağazalarda, marketlerde dip dibe alışveriş yapabiliyorsun; ama lokantalarda, kafelerde 2-3 metre mesafe ile bile oturman yasak. 

Çocuklara ve 65 yaş üstü insanlara uygulanan kısıtlamalar da artık insanları canından bezdirdi. 

Birçok insanın psikolojik sorunlar yaşamaya başladığını duyuyoruz. 

Bakın vatandaşların sesleri şu an fazla çıkmıyor; ama yavaş yavaş “Yeter artık, sabrımız taşıyor” nidaları yükselmeye başladı.  

O nidalar çok daha kuvvetlenmeden bu yanlışınızdan dönün ve sokağa çıkma yasakları da dahil tüm yasaklara artık bir son verin.  

Zira artık insanların ve ekonominin dayanacak gücü kalmadı. 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?