USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

DEVLET NE YAPMALI?

06-11-2020

1999 Marmara depremine Bursa’da evimde yakalanmış ve o 45 saniye bitmek bilmemişti.  

O travmayı deprem bölgesine de giderek yaşamış biri olarak birkaç kelam etmek istiyorum. 

O dönem çalıştığım As Tv’de spor muhabiriydim ve “Olağanüstü bir durum var bana da ihtiyaç olabilir” diye düşünüp sabah sat 05:00 gibi medya merkezimize giderek çalışmaya başlamıştım. Genel Yayın Müdürümüz Aysun Karlı haber müdürümüz rahmetli Atila İşçi de depremden hemen sonra gelmiş ve muhabir gibi çalışıyorlardı. 

Deprem günü Bursa’dan haberler yapmış ve sonraki günlere de Yalova, Değirmendere, Halıdere, Gölcük gibi felaketin en çok vurduğu yerlerde röportajlar, canlı yayınlar, çekimler yapmıştık. 

Enkaz altından çıkarılamayan ve vefat etmiş insanların tüm kente yayılan kokularını aldığımız her nefeste hissediyorduk. Denize batmış apartmanlar, hatta semtler, sürüklenmiş gemiler, kıyıdan 200 metre açığı gösteren ve “Bizim evimiz oradaydı” diyen hanımefendi, yıkılan evlerinin olduğu sokakta çöküp kalmış insanlar, öbek öbek toplanmış yardım malzemeleri, salgın hastalık olmasın diye ilaçlanan sokaklar, kireçlenmiş asfaltlar, kaldırımlar sokaklar, annelerinin cesedini bulan görevlinin “Gelin bulduk” çağrısına rağmen “Hayır bakamayacağız” diye feryat eden o aile ve daha birçok dram gözümün önünden gitmiyor.  

Buna karşın Bursa başta olmak üzere bölgeye yağan yardımları da hiç unutamam.  

Hatta Yalovalı depremzedeler birkaç ay sonra Bursaspor maçına gelerek ‘Teşekkür’ pankartı açmışlardı. Televizyonumuza gelip “Bizi yayına çıkarın Bursalılara teşekkür etmek istiyoruz” diyen depremzedeler olmuştu. 

Milletimizin zor zamanlardaki yardımseverliği dayanışması zaten bilinen özelliklerimizdendir. O felakette de bu yine sergilenmişti. 

O büyük depremin üzerinden 21 yıl geçti. O arada başka depremler de yaşadık. Canlar kaybettik. Son olarak İzmir’le canımız bir kez daha yandı. 

AĞIR CEZALAR GELMELİ 

Yaşadığımız son deprem bir kez daha gösterdi ki deprem öldürmüyor, ihmal, aç gözlülük, iş bilmezlik ve denetimsizlik öldürüyor. 

Biraz daha fazla para kazanmak için inşaat malzemesinden çalan müteahhitler, yanlış mühendislik, bilinçsizce binalarda tadilat yapan iş yerleri, ve denetimsizlik yüzünden canları kaybetmeye devam ediyoruz. 

Aynı şiddette hatta daha büyük depremlerde gelişmiş ülkelerde neredeyse vazo bile devrilmezken, bizde siteler yıkılıp canlar gidiyor. 

Buna artık dur demek gerekiyor.  

NE YAPILMALI? 

Öncelikle artık laf ebeliğini bırakıp icraat yapmak gerekiyor. Etkili tedbirler ve düzenlemeler şart. Bina yapma yetkisi her önüne gelende olmamalı. Bunun eğitimini almış kişiler müteahhitlik yapabilmeli.  

Deprem ülkesi olan Japonya’daki uzmanlarla bu konuda mutlaka işbirliği yapılmalı. Japonların inşaat teknikleri uygulanmalı.  

Ayrıca depremde binası çöken müteahhite, ihmali olan mühendise, ustabaşına ve denetleyicilere kadar uzun süreli hapis cezası ve mal varlıklarına el koyma gibi caydırıcı cezalar kanuna koymalı ve mutlaka uygulanmalı.  

Fazla kazanmak için malzemeden çalan o aç gözlü müteahhit hapisten korkmasa bile mal varlıklarını riske atmak istemeyecektir.  

Devlet yıkılan binanın ve giden canların hesabını en sert şekilde sormadıkça tabut gibi binalar yükselmeye devam eder.  

Bakın gelişmiş ülkelerle ilgili emlak programlarını takip ediyorum, denetçilerin onayı olmadan binanıza çivi çakamıyorsunuz. İnsan hayatını korumak adına her şey disiplin altına alınmış. 

Bizde ise kolonlar, kirişler yıkılıyor, aralarından su boruları, kablolar geçiriliyor! 

DEPREM VERGİLERİYLE BİNALAR GÜÇLENDİRİLMELİ 

Bunlar yeni yapılacak binalar için yapılması gerekenler, peki şu an var olan binalar için ne yapılmalı? 

Devlet 1999 depreminden beri yani 21 yıldır hepimizden deprem vergisi topluyor.  

Sonra adını Özel iletişim Vergisi falan değiştirse de toplananın Deprem Vergisi olduğunu biliyoruz. 

İşte o deprem vergileri, deprem olduktan sonra değil deprem olmadan kullanılmalıdır. 

Deprem olduktan sonra devletin vereceği çadır ve sıcak yemek iş işten geçtikten sonra teselli gibi oluyor.  

Evet sonrasında deprem konutları da inşa edildiği oldu. Ama o konutlar giden canları geri getirmiyor.  

Bu yüzden deprem öncesi tedbir şart. 

Çürük olan binaların o deprem vergileriyle dönüştürülmesi, daha iyi durumdakilerin de güçlendirilmesinden bahsediyorum. 

Madem 21 yıldır deprem vergisi ödüyoruz o vergiler asıl bu şekilde işe yarar. 

Deprem olup evimiz başımıza yıkıldıktan sonra değil. 

Bakın bugün 100 daireli bir sitede yaklaşık 300-400 kişi yaşar.  

O kadar kişiden 21 yıldır toplanan deprem vergileriyle o site güçlendirilip depreme daha da dayanıklı hale getirilebilir. 

Yani hesap ve mantık gayet net ortada.  

İnsanların ödediği vergilerle yine o insanların canı güvenceye alınmalıdır.  

Yani devletten ekstra bir şey istenmiyor. 

İnsanların ödediği paraları o insanların yaşadığı binaların güçlendirilmesinde kullanılmalı.

Yani en çok işe yarayacağı şekilde.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?