USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Doktor hakkında tazminat davasında zamanaşımı başlangıcı

22-09-2020

 Söz konusu davalarda, maddi hukuka dayanan savunma vasıtaları olan def’iler ve itirazlar önemli bulunmaktadır. Özellikle, def’iler arasında yer alan zamanaşımı Def’i öne çıkmaktadır.  Usul hukukuna göre, davalı zamanaşımı def’ini ileri sürmemiş ise, hakim, taraflardan birinin bildirdiği vakıalardan def’inin varlığını öğrense de, bunu kendiliğinden nazara alamaz (TBK 1  m.161 ve HMK m.25/I). 

Ancak asıl sorun, davalı tarafın zamanaşımı def’ini açıkça ileri sürmesinden önce, 

zararın kapsamı ile zamanaşımı süresinin hangi tarihten itibaren işlemeye başlayacağı ilişkisinin belirlenebilmesidir.

Doktor hakkında tıbbi müdahaleden dolayı açılacak tazminat davası, davalı doktorun vekalet sözleşmesinden kaynaklanan özen borcuna aykırılığı olgusuna dayanmaktadır. Vekil, iş görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden değil de bu sonuca ulaşmak için yaptığı uğraşların özenle görülmemesinden sorumludur. Vekilin sorumluluğu, genel olarak işçinin sorumluluğuna ilişkin kurallara bağlıdır (TBK m.506). Su sebeple vekil, işçi gibi yüklendiği işi özenle yapmak zorunda olup, hafif kusurundan bile sorumludur. Bu nedenle doktorun meslek alanı içinde olan bütün kusurları (hafif de olsa) sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Doktor, hastanın zarar görmemesi için yalnız mesleki değil, genel hayat tecrübelerine göre herkese yüklenebilecek dikkat ve özeni göstermek, tıbbi çalışmalarda bulunurken bazı mesleki şartları yerine getirmek, hastanın durumuna değer vermek, tıp biliminin kurallarını gözetip uygulamak, tedaviyi her türlü ihtiyat tedbirlerini alarak yapmak zorundadır. Doktor, ufak bir tereddüt gösteren durumlarda bu tereddüdü ortadan kaldıracak araştırmalar yapmak ve koruyucu tedbirler almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında seçim yaparken hastanın özelliklerini göz önünde tutmalı onu gereksiz risk altına sokmamalı, en emin yolu tercih etmelidir. Müvekkil durumundaki hasta, doktor olan vekilden, titiz, dikkatli ve özenli davranılmasını beklemekte haklıdır. Özen göstermeyen bir vekil, TBK. 510/I uyarınca vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır.

Vekalet sözleşmesinde vekilin hesap verme borcu vekalet sözleşmesinin kurulmasıyla birlikte doğup, işin vekil tarafından yürütülmesi sırasında ve sona ermesinde de devam etmektedir.

TBK’nun 147/I.5 madde bendi gereğince vekalet sözleşmesinde zamanaşımı süresi beş yıldır. Ne var ki taraflar arasındaki vekalet ilişkisi sonucu meydana gelen durumlar haksız fiili de içermektedir. TBK.nun 72/I’ inci madde fıkrası uyarınca; “… Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır.”  denilmek suretiyle süresi için Türk Ceza Kanununa atıfta bulunulmuş olup, anılan hükme göre tazminat davasının, ceza kanunları gereğince süresi daha uzun zamanaşımı süresine tabi cezayı gerektiren bir eylemden doğmuş olması halinde, ceza zamanaşımı süresinin uygulanacağı açıktır. Kaldı ki bu maddenin uygulanması için, ceza davasında tazminat istenmesi gerekmediği gibi, eylemi işleyen hakkında ceza davası açılmış olması ya da mahkumiyet kararı verilmiş olması da gerekli değildir. Sadece eylemin suç niteliğini taşıması yeterlidir. Bunun yanında somut olayda, ortaya çıkan zarar, kendi özel yapısı içerisinde, sonradan değişme eğilimi gösteriyor, kısaca, zararı doğuran eylem veya işlemin doğurduğu sonuçlarda (zararın nitelik veya kapsamında) bir değişiklik ortaya çıkıyor ise, artık, “gelişen durum” ve dolayısıyla, gelişen bu durumun zararın nitelik ve kapsamı üzerinde ortaya çıkardığı değişiklikler (zarardaki değişme) söz konusu olacaktır. Böyle hallerde, zararın kapsamını belirleyecek husus, gelişmekte olan bu durumdur ve bu gelişme sona ermedikçe zarar henüz tamamen gerçekleşmiş olamayacağı için zamanaşımı süresi bu gelişen durumun durduğunun veya ortadan kalktığının öğrenilmesiyle birlikte işlemeye başlayacaktır.

Bu durumda, zarar gören hastanın tedavilerinin halen devam ettiği ve oluşan tıbbi hatanın hangi tarihte kesin olarak öğrenilebileceğinin belli olmadığı, dolayısıyla gelişen bir durumun ya da müstakbel (gerçekleşecek - gelecek) bir zararın söz konusu olduğu durumlarda, dava konusu tıbbi müdahalenin gerçekleştiği tarihten itibaren değil, zararın net olarak ortaya çıktığı tarihten itibaren zamanaşımı süresinin başlatılması gerekmektedir. 2

Ailelerinizle birlikte esenlik ve mutluluklar diler, en içten saygılarımızı sunarız.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?