USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Kadın

02-08-2020

Değişik dönemlerde kadına nasıl bakılıyordu bir göz atalım.

Musa’ nın birinci kitabı Yaradılış “Genesis” de; Rab Tanrı, kadın – erkek cinsiyet ayrımı yapmaksızın, yeryüzünün tümüne egemen olması için “insanı” yaratmıştı. Verimli olmak ve üremek amacıyla insanları kadın ve erkek olarak yaratmıştı.

Yani, Rab Tanrı Genesiste, kadını erkekten, erkeği kadından üstün kılmadı.

Eski çağ – orta çağ dönemine geldiğimizde, Eski Türk devletlerinde “kadın” hayatın her alanında, özellikle devlet yönetiminde aktif rol almışdı.

Erkekler savaşa gittiklerinde erkeklerin işlerini kadınlar üstlenirlerdi. Bu durum kadınların savaşçı kimliklerini perçinlemişti.

Eski çağ ve orta çağ döneminde Türk toplumlarında kadın, her zaman erkeğinin yanında yer almış ve ilham vermişdi.

Tarihte devlet başkanlığı yapan ilk “kadın”lar Türklerden çıkmışdı.

Pers kralını dize getiren Tomris Han,

Devlet kuruluşunda etkin rol oynayan Bilge Kağan’ ın annesi İlbilge Hatun,

Çin ile barış anlaşması imzalayan Mete Hanın eşi,

Sabar Hükümdarı Belek’in ölmesiyle hükümdarlık makamına geçen Boarık

Kutluk Türk Devleti Hükümdarı Türkan Hatun

Delhi Türk Devleti Hükümdarı Raziye Sultan

Uygur Sultanı İpar Dilşad Hatun

Ve daha niceleri..

İslamiyet sonrasında İslamiyetin indiği topraklara kadınının yeri ve değeri bir kat daha artmıştı.

Kadınlar, sosyal ve siyasi faaliyetlere eşi ile beraber katılmıştı.

Aynı şekilde mal ve topraklar üzerinde hak sahibi olmuşlardı.

Nitekim Hz. Muhammed S.A.V.’ ın “Cennet anaların ayakları altındadır” buyruğu, kadının ne derece önemli olduğunun en büyük göstergesidir.

Osmanlı döneminde, kadının özgürlükleri nispeten daha kısıtlandı.

Erkekler daha özgür, kadınlar içinse mahremiyet esastı.

Dolayısıyla, kadının, sosyal hayatı, eğlence hayatı, aile hayatı, eğitimi, giyim şekli çok farklılık göstermeye başladı, kısıtlandı.

Kadın, din dışında hiçbir konuda, eğitim alamıyordu, yasaktı. “Saray ve çevresindeki kadınlar hariç. Çünkü özel izinle eğitim alabiliyorlardı.”

Türk kadını Osmanlı döneminde ata veya binek hayvana binmesi yasaktı.

Evlerin pencereleri dışarından görülmeyecek şekilde örtülürdü.

3. Osman döneminde, Kadınların kayığa binmesi bile yasaktı.

3. Selim döneminde Açık elbise dikilmemesi için terziler uyarılmıştı.

Kadınlar Nüfus sayımına dahil edilmezdi.

Mal ve toprak hakları yoktu.

Cumhuriyetin ilanından sonra, kadına eşit haklar sağlandı.

Siyasi, sosyal hukuki, ailevi, eğitim v.b. alanlarda yapılan yeniliklerle eşit davranılmaya başlandı.

Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ ün dediği gibi “Türk kadını, erkeklerden daha çok aydın, daha çok feyizli, daha fazla bilgili olmaya mecburdurlar”. Bu Türk kadınına verilen değeri çok net göstermektedir.

Günümüz Türkiye’ sinde, kadın,

- Erkekle, fıtrat gereği eşit olamayan,
- Mahremi, na-mahremi bilmesi gereken,
- Toplumda kahkaha atmaması gereken
- Cazibedar olmaması gereken
- Öncelikli görevinin ve en önemli kariyerinin “annelik” olması gereken,
- Evini çekip çeviremeyen kadın özgünlüğünü kaybettiği düşünülen
- İşsizliğin artışının nedeni,

Olarak görülse de, kadın hakkındaki samimi görüşlerin bu yönde olduğu beyan edilse de,

Kişisel fikrim;

- Kadın ve erkek insan olarak hayatın her alanında eşit haklara sahiptir.
- Medeni ülkeler seviyesine yükselmek için, her öneriye, her bilgiye, her beyine, cinsiyet ayrımı yapmaksızın çok ihtiyaç vardır.

Bu arada kadın haklarını sağlamak amacıyla “İstanbul anlaşması” yapılmış olması bile muhasır medeniyetlerden ne kadar uzak olduğumuzun göstergesidir.

Şimdilerde bu anlaşmanın iptali gündemde.

Sizce Türk kadını nasıl yaşamayı hak ediyor ?

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?