USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

BUNUN İÇİN MİYDİ?

06-06-2020

Bursa’da yeni bir şey yapıldıysa ne olursa olsun ilk gün gidip görmek ve değerlendirmek isterim.

Bu niyetle de Setbaşı’ndan, Atatürk Stadı yerine yapılan ve Millet Bahçesi olarak adlandırılan yere yürüyüş yapmak istedim.

Hem yürüdüm hem de eski en azından bizlerin ve bizden önceki jenerasyonların hatırlayabildiği 'o hat üzerindeki' eski Bursa’yı düşündüm.

Adımlarına “Yazlık sinema ve Saray sineması yok olsa da şükür ki en azından Mahfel hala yerinde” diyerek başladım.

Kütüphane olarak hizmet veren eski nikah salonu için ise yararlı bir alanda hizmet verdiği için o değişimi çoktan kendi adıma kabullendim diyeyim.

Atatürk İlkokulunda okurken bayılarak yediğim dönerli sandviçlerin sahibi Recep Abi’nin dükkanını yerinde göremesem bile hep bakarım ve yine baktım.

Heykel’e doğru biraz daha yaklaşınca Şaban Sirkeci’nin tostlarının kokusunu, bozasının, keşkülünün tadını alır gibi oldum.

Kafamı sola çevirip Dilek Sinemasının yerinde yükselen bankaya ise ters ters baktım. Nasıl bakmam, Heykel çocuğu olarak ilk kez orada sinemaya gitmiştim.

Atatürk Anıtı, çevresi ve karşısındaki Ahmet Vefikpaşa’nın korunabilmiş olmasının tesellisiyle birkaç adım atmanın mutluluğunu yaşarken, Tayyare Kültür Merkezinin hemen yan tarafına bakınca yüzüm yine ekşidi.

Bir zamanlar Bursa’nın en popüler mekanlarından olan Romans Çay Bahçesi geldi aklıma çünkü. 

Hemen her eski Bursalının ne anıları vardı orada.

Bizlerin gençliğinde Heykel’de var olan kafeleri, mağazaları düşünerek Çakırham’a vardım. Gözlerin Yeni Karamürsel Mağazasını aradı, aradı; ama bulamadı.

Çatalfırın’a doğru sallanırken Zafer Plaza’nın yerindeki sıra dükkanlar gözümün önüne geldi.

Köprünün oraya vardığımda ise O gudubet binaları görmemek için Fomara’ya doğru hiç bakmadım.

Ve artık Altıparmak’taydım.

Evet Bursa gençliğinin bir zamanlar alışveriş merkezi, mağazalarıyla, pasajlarıyla sinemalarıyla, barlarıyla, kafeleriyle, muhallebicileriyle, pastaneleriyle, fırınlarıyla, dönerli dürümün, atomun, hamburgerin hakkını veren, işletmeleriyle Bursa’nın eski alışveriş, eğlence ve gastronomi merkezleri olan Altıparmakta’ydım.

Ne Yazıcıoğlu sinemaları  vardı ne de Burç Pasajı ve sinemaları kalmıştı.

Kimi yok olmuştu kimi de terk edilmişti.

Öğrenci seslerinin yankılandığı Akademi gideli zaten çok olmuştu.

Koskoca cadde eskiye göre bambaşka bir havadaydı.

Bir zamanlar Bursa’nın moda, eğlence, kültür, gastronomi merkezi Altıparmak, adeta Gelinlikçiler çarşısına dönüşmüştü.

Benim yetişemediğim; ama fotoğraflarından mimarisine ihtişamına hayran olduğum Yağcı Cemal Köşkünün eskiden var olduğu yere de için burularak baktım.

Stada yaklaştıkça adımlarımızın da kalp atışlarımızın da hızlandığı Altıparmak’ı ölüm döşeğindeki hastaya bakar gibi izleyerek geçtim ve “Hey gidi Altıparmak” deyip durdum.

Bu nostaljik yürüyüşümün en can sıkıcı anlarını ise Atatürk Stadına doğru yaklaşırken yaşadım.

Yüzbinlerce Bursalının anılarını ne için yok etmişler yakından görecektim.

Kısa süre sonra gördüm de.

Bir kenti yönetiyorsanız ve o şehre bir proje yapacaksanız o şehrin geleneklerine, ihtiyaçlarına, o şehrin insanının isteklerine göre hareket edeceksiniz.

Şehri yeterince tanımayan, insanlarının o kentte nelere bağlı olduğu konusunda en ufak bir fikri olmayan siyasi liderlerin isteklerine göre değil.

Bir kenti yönetiyorsanız o kent için o kentin insanlarına hizmet için o makamda olduğunuzun idrakinde olacaksınız.

Açılışta siyasi liderine hitaben “Sizin istediğiniz gibi yaptık” diyerek zaten bu itiraf da yapılmış olundu.

Kent insanının isteğine göre yapacaksınız Sayın başkan, kent insanının ! 

Ve bu kentin insanı da o projeyi istemiyordu.

Koltuğunu korumak adına şehri korumayanların, koltuğundan olduğunu yakın zamanda gördük. 

Gördük de ne çare ki olan Bursa’ya oldu.

Evet o Millet Bahçesine gittim, her yerini gezdim.

Bursa’yı gezmeyi seven biri olarak "lk ve son gidişimdi" dersem anlarsınız işte.

İnsanları çekecek en ufak bir farklılık, özellik, cazibe unsuru göremedim.

Orayı görenler “Stadı’nı bunun için mi yıktınız?” diye sormadan edemeyecektir.

Bursa’yı seven ve mantıklı olan herkes “Kültürpark’ın yanına böyle bir şey yapmaya ne gerek var” diye uyarmasına rağmen ortaya böyle bir şey çıktı.

İnsanlara gösterilen sebeble gerçek başka olunca böyle oluyor haliyle !

Bursa’da birilerinin keyfi için yapılan yanlış projelere bir yenisi daha eklendi.

Yazımın başlarındaki bazı değişimler belki geçen zaman ve değişen şartlar için kaçınılmazdı; ancak Atatürk Stadı için bu kesinlikle geçerli bir durum değildi.

Burada aslında ana eleştiri konusu o stadın oradan kaldırılmasıdır. Yani yerine ne yapıldığının aslında çok da önemi yok. 

Üstüne bir de böyle gerekli ve özelliği olmayan bir şey ortaya çıkınca o yanlışa tuz biber ekilmiş oldu.

Kentlilik bilincine sahip olmaya çalışan biri olarak insan gerçekten üzülüyor.

Harcanan paraya da bu kentin insanına da gerçekten yazık.

Bu güzel şehir bunları hiç haketmiyor.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?