USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

SAĞLIKLI KENTLER BİRLİĞİ COVİD-19 TOPLANTISI

05-05-2020

 Geçen hafta Sağlıklı Kentler Birliğine üye, ülkemizin her bölgesinden, 20 belediyenin ve birliğin Danışma Kurulu üyelerinin katıldığı toplantılar Skype üzerinden canlı olarak yapıldı. Konu tabii ağırlıklı olarak Covid-19 idi. Belediyelerden toplantıya katılan yöneticilere SKB dört soru yönelterek; salgının ülkemizde görüldüğü andan itibaren kentlerinde yaptıkları faaliyetleri, karşılaştıkları sorunları, ürettikleri çözümleri ve maliyetleri açıklamalarını istedi. Katılan yetkililer kendi kentlerindeki mevcut durumu, belediyelerin aldığı tedbirleri, halkın davranışlarını özetlediler. Bu arada kentlerinin özelliklerini, ekonomik yapısını da anlatma fırsatı buldular. Anlatılanları dinlerken, mücadelenin yapılış şekli ilgimi çekti ve beni taaa 1990’lara götürdü.
Sizlere bu köşede her fırsatta dillendirdiğim evrensel sorunun, ‘İklim Değişikliğinin’, hızını kesme yolunda, dünya ülkelerinin 1950’lerden bu yana verdiği mücadeleyi aktarmıştım. Bu mücadele üye ülke liderlerinin katıldığı 1978 Stocholm toplantısıyla Birleşmiş Milletler gündemine girmiş, alınan kararların ülkelerce uygulamaya sokulması öngörülmüştü.
Ancak yıllar geçmiş, bilim insanları bu evrensel felaketin bırakın yavaşlamasını, hızla ilerlediğini belirlemişler ve ülkeler konuyu 1995 yılında Rio’da yapılan Birleşmiş Milletler genel kuruluna yeniden getirmişler. Müzakerelerde o güne kadar ülkelerin verdiği mücadeledeki başarısızlığın nedenleri araştırılmış ve neden olarak mücadelenin yönetimlerce verildiği, oysa bu konudaki etkin gücün halk olduğunun farkına varılmadığı, görüşünde buluşulmuştur ve halkı bu mücadelenin içine sokma yolunda uluslararası bir organizasyonun oluşumu kararlaştırılmıştır.
İşte bu kararın ürünü olarak, ICLEI/Yerel Çevre Girişimleri Konseyi kurulmuştur. Ben bir toplantıda konsey üyeleriyle tanıştım, bana iklim değişikliği ile mücadelede yaptıkları çalışmaları anlattılar ve beni yönetim kuruluna aldılar. Türkiye’de de bu çalışmayı başlatmak istediklerini anlattılar. Kendilerini Bursa’ya davet ettim, geldiler, bizim Kent Konseyimizi topladık, iklim değişikliğine karşı, halkla beraber verdikleri mücadeleyi örnekleriyle anlattılar ve mahalle bazında Yerel Gündem 21 çalışma guruplarının kurulmasını önerdiler. İlk adımımızı Nilüfer’de attık, muhtarların da içinde olduğu, mahalle halkından kurulu bu çalışma gruplarını oluşturduk. Bu grupların ilk faaliyeti, ev ev dolaşarak, evlerden çıkan katı atıkların geri dönüşebilecek bölümünün ayrı toplanmasını sağlamak olmuştur ki, bugün Bursa genelinde bu ayrışım sağlanıyor ve geri dönüşüm malzemelerinin yeniden kullanımı yolunda bir sanayi kolu da oluştu. Ve Yerel Gündem 21 sistemi o yıllarda Türkiye’nin tümünde benimsendi ve uygulamaya sokuldu.
Covid-19 toplantıları sürecinde Muratpaşa Belediyesi/Antalya bir uygulamalarını anlattı. Mahalle bazında ‘’Komşu Dayanışma Sistemi’’ kurmuşlar bir başka belediye de mahallelerde ‘’Semt Meclisi’’ oluşturmuşlar. Bu oluşumlar bana hemen yukarıda anlattığım Yerel Gündem 21 sistemini hatırlattı. Söz alarak Yerel Gündem 21 oluşumu hakkında kısa bilgi verdim ve attıkları adımların çok etkin olacağını, sistemin yürümesini ve denetlenmesini bizzat halkın kendisinin yapmasının doğru sonuçlar oluşturacağını vurguladım.
Her gün hepimiz evlerimizde TV yayınlarını izlerken, sokaklarda, alış veriş alanlarında, halkımızın, genelde Covid-19’a karşı kendisini korunması için belirlenmiş sosyal mesafeye ve de yaş guruplarına konan kısıtlamalara uymadığını görüyoruz. Aslında bunlar hepimizin sağlık güvenliğimiz için koyulan kurallardır. Kurallara uymayanları güvenlik güçleri uyarıyor ve de cezalandırıyor. Oysa Muratpaşa Belediyesinin Komşu Dayanışma Sistemi veya bir başka belediyemizin oluşturduğu Semt Meclisi gibi sosyal oluşumlarla korunma düzeni bizzat halk tarafından kurulabilir ve de uymayanlar uyarılabilir. Ayrıca maske temini, dışarı çıkma kısıtlaması koyulması, 20 yaş altı ve 65 yaş üstü insanlarımızın acil ihtiyaçlarının karşılanması gibi sorunlarının da çözümü, gene mahallerde oluşturulacak bu çalışma gurupları tarafından sağlanabilir.
Konuşmalar sürecinde, özellikle tarımsal bölgelerde olan belediyelerimiz tarımsal etkinliklerde bulunduklarını da anlattılar. Gene araya girerek, belediyelerin kendilerinin tarımsal faaliyette bulunmalarının yanlış olacağını, bugün dünya tarım ve hayvancılığının önde koşan ülkelerinden Hollanda ve İspanya’da uygulanan modelin, üreticilerin kooperatif çatısı altında bir araya getirilmelerinin, bölgelerindeki gençlerin Uygulamalı Tarım ve Hayvancılık Meslek Okullarında yetişmelerini sağlamanın doğru olacağını vurguladım.
Evet kanımca bilgi ve deneyim akışının teknoloji kullanımı sayesinde, söyleşiye katılan sınırlı sayıda belediye olmasına rağmen, 70’in üzerindeki üyelerimizce ve de bizzat belediye başkanlarınca izlendiği ve değerlendirildiği kanısındayım. Bu yönüyle çok etkin ve yararlı toplantılar yapılmış oldu.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?