USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Geçen haftanın gündeminden (3)

12-03-2019

İki haftadır ülkemizin tarım ve hayvancılıktaki gücünü ve yeteneklerini, uygulamalardaki eksiklerimizi, yanlışlarımızı, dünyadan başarılı örnekleri sizlerin ve sorumluların değerlendirmeleri için önünüze sermiştim. Bu hafta da gelin aşağıdaki iki örnekle, bu alanlardaki yanlış veya doğru ve fakat eksik adımlarımızı, aşağıdaki örneklerle hep beraber değerlendirelim.
Benim yazılarımın yayınlandığı günlerde, köşe yazarımız A. Emin Yılmaz köşesinde, köylerimizin çoğunlukla yaşadığı çok önemli bir yanlışımızı aktardı, gelin okuyalım;
''Osmanlı-Rus savaşının en şiddetli saldırılarının yaşanan alan olan, Artvin'in Şavşat ilçesine bağlıSavaş Köyü doğal güzelliği ile büyülüyor. Verimli toprakları var. Fakat…70'li yıllarda Şavşat'ın 64 köyü arasında nüfus olarak ilk 10'da yer alan Savaş'ta 780 haneden 35'i kalmış. Bugün 310 hane Bursa'da yaşıyor. 2 ilkokul ve ortaokul kapatılmış.
Artvin Şavşat Savaş Köyü Doğa ve Kültür Derneği bu amaçla kurulmuş, derneğin Bursa Şubesi Başkanı Ferruh Küçük ile sohbet ederken çok özel bir şey söyledi… Kimsenin kurulu düzenini bozmasını istemiyoruz, fakat köydeki arazilerinde de ekim yapılmalı. Onun için, öncelikle emeklilere ve işsizlere sesleniyoruz, zaten büyük çoğunluğunuz nisan ayından itibaren köye gidip keyfince tarım yapıyorsunuz, biz bunun düzenli üretime döndürülmesini istiyoruz. Orada üretilecek tarım ürünlerini
kooperatifleşmeyle satışa sunacağız. Bunun adı Köysel Kalkınma Modeli, geçen yıl köyde üretilen balları büyükşehirlere ulaştırarak ilk denemeyi yaptık. İllerde şubeler açacağız, üç günde tüketiciye ulaşacak şekilde et getireceğiz.''
Evet, Savaş köyü, Türkiye genelinde çok karşılaştığımız ve ekonomik gücümüzü zayıflatan etkin bir yanlışımıza, ama akılcı adımlar atıldığında çözümün bulunabileceğine de, önemli bir örnek…
Gelin bir de tarım yeteneğimizin gelişmesinde temel taşlarından biri olabilecek oluşuma, Bursa'nın çeşitli bölgelerinde, üreticilerin bahçelerinde, tarlalarında ürettikleri ürünleri sattıkları, kendilerinin kurduğu üretici pazarları düzenine göz atalım. Üreticilerin bu pazarlarda, tarlalarında ürettikleri sebze ve meyveleri, aracısız, komisyonsuz bir şekilde, semt pazarlarından daha düşük fiyatla satıyorlar ve de büyük ilgi görüyorlar. Örneğin semt pazarlarında 8 TL olan ıspanağı 4 TL, 6 TL olan ayvayı 4 TL, 7-8 TL olan karnabaharı 4 TL, 8 TL olan brokoliyi 4 TL, demeti 2 TL olan maydanoz-rokayı 1 TL, tanesi 3-4 TL olan marulu 2 TL'ye satıyorlar.
Bursa Üretici Kooperatifleri Başkanı Reşat Akyol, üreticilerin Bursa'nın kırsal mahallerinde kurdukları pazarlarda kendi yetiştirdikleri ürünleri sattığını, kazançlarının arttığını, evlerini yenilediklerini, ürünlerini çeşitlendirdiklerini, sirke, konserve, komposto, erişte, salça ürünlerini de kendileri üretip, sattıklarını açıkladı ve ekledi, 'bölgelerindeki kooperatiflerle üreticiyi kol kola sokalım, ürün çeşidini artıralım, araya aracı girmeden, fiyata aracı karı eklemeden, tüketiciye hem kaliteli, hem de ucuz ürün ulaştıralım…'
Gelin şimdi bu iki örneği, iki haftadır bu köşede okuduklarınızla harmanlayalım. Her ikisinde de, insanımızın yeni adımlara hazır olduğunu, ama onlara bilgi ve teşkilatlanmada devletin ve uzman kurumların öncülük yapması gerektiğini, açıkça görüyoruz.
İlk adım, tarım ve hayvan üreticilerini, köylerinde hem üretimde, hem de pazarlamada, KOOPERATİF ÇATISI altında kol kola girmelerini sağlamaktır, İspanya örneğinde olduğu gibi. Ardından sahip oldukları toprağın özellikleri ve yaşadıkları bölgenin iklim koşulları içinde, iç ve dış pazarlarda yoğun alıcı bulacak ürün cinsleri belirlenmeli, Ağaköylülerin yaptığı gibi, gerek ilgili kamu kurumlarının, gerekse bilim dünyasının araştırmaları paralelinde, ellerindeki tarlalarında ve çayırlarında en verimli ürün alma yöntemleri üreticilere öğretilmelidir. Tabii devamında daha sağlam ve kapsamlı adımlar atılmalı, bölgedeki gelecek çiftçi nesillerinin, uygulamalı meslek okullarında eğitmesi, AR-Ge çalışmalarıyla ürün cins ve veriminin artırması sağlanmalıdır, ayrıca üreticilere üretim ve pazarlama stratejileri öğretilmelidir, Hollanda örneğinde olduğu gibi. Yukardaki örnekler, Türk çiftçisinin bu aşamalara hazır olduğunu, düzen kurulduğunda, Türkiye'yi tarım ve hayvancılık üretiminde ve ticaretinde ön sıralara yerleştirebileceğini gösteriyor.Bu arada geçen hafta okuduğum bir başka habere de sevindim, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Milli Eğitim Bakanlığı arasında imzalanan protokol ile 81 ilde 81 Meslek Lisesi TOBB'a devredildi. Bu meslek liselerinde sanayicilerin, üreticilerin gereksinim gördüğü bilgilerle donanmış gençler yetişecek, sistemin doğru hedeflere ulaşması için, geçen haftalarda yazdığım örneklerde olduğu gibi, sisteminuygulamalı biçimde yürütülmesi gereklidir. Umarım ileri yıllarda Ziraat Odaları Birliği de, gene uygulamalı eğitim veren Tarım ve Hayvancılık Meslek okullarının tarım ve hayvancılık bölgelerinde oluşumunda etkin rol alır.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?