USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Bir söyleşinin ardından

09-10-2018

Geçen hafta İhsan Aydın Olay TV deki programında Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Alinur Aktaş ile Bursa'nın bugününü ve geleceğini konuştu, söyleşinin iskeletini ulaşım, kentsel dönüşüm ve turizm oluşturuyordu. Söyleşiyi dikkatle izlerken, sizlerle bu köşede yeri geldikçe paylaştığım, bugün gelişmiş ülkelerin çağdaş kentlerinde oluşmuş kent içi ulaşım modellerine ve oralarda yaşayan insanların yaşam biçimine aralanan kapılar var mı? sorusuna cevap aradım durdum…
Sayın Başkan 2035 yılı Bursa'sını anlatırken, içinde 4milyon insanın yaşayacağı, oluşturulacak yollarıyla, kavşaklarıyla artık kent içinde ulaşımın sorun olmaktan çıkacağı, kentsel dönüşüm projeleriyle çarpık ve depreme dayanıksız yapılaşmanın yok olacağı, yerine fazla yüksek ve yoğun olmayan yerleşim alanlarının oluşacağı, tarihi ve doğal değerlerinin öne çekilmiş gözde bir turizm kenti, BURSAYI vurguluyordu.
Söyleşinin ertesi günü hemen internet aracılığıyla Avrupa'nın büyük kentlerinde, Londra'da, Paris'te, Viyana'da, Berlin'de, Kopenhag'da, Bremen'de dolaştım, caddeler bizim göz alışkanlığımıza göre bom boş, yani binek araçları çok seyrek, ağırlıklı olarak toplu taşım sistemleri, tramvaylar, otobüsler dolaşıyor ve tabii bisikletler, yıllar önce gözümle gördüğüm, içinde yaşama şansı bulduğum bu düzen çok daha gelişmiş, konforu artmış düzeyde devam ediyor. Bu köşede yazmıştım Paris'te kent içinde 80bin kiralık bisiklet var diye, internette kiralama istasyonlarındaki rengarenk bisikletleri görünce doğrusu onlarla Paris'i dolaşmayı canım çekti.
Tabii bu ulaşım sistemlerini kent yönetimleri kuruyor, ama kent halkı bu oluşumun atar damarları, onları özel arabalarıyla kent içinde dolaştıramazsınız, bir Kopenhaglı baba çocuğunu özel arabasıyla okuluna götürmez, götürmeye kalksa çocuğu binmez. İş hanımları işine bisikletiyle gider, hatta küçük çocuğu olanlar çocuğunu bisikletin önündeki sepete koyar, yolu üzerindeki kreşe bırakır. Bu kentlerde okul servisleri de yoktur, çocuklar okullarına toplu taşım araçlarıyla veya bisikletleriyle gidip dönerler. Bremen'de kent içinde iş yeri olan iş adamı arabasını tramvay son durağındaki otoparka bırakır, işine tramvayla gider ve yürür. Gene Bremen belediye başkanı belediyeye bisikletiyle gelir, gider. Benzer görüntüleri Avrupa'nın tüm kentlerine, çeşitlendirerek yayabilirsiniz.
Velhasıl Avrupa kentlerinde, kent içinde akıcı bir ulaşım sistemi oluşturmak için yeni yol, köprü veya kavşak yapılmaz, kent yönetimleriyle halk kol kola girer ve sistemi akıcı biçimde işletirler.
Kent yönetimleri, kentin her noktasına ulaşan, raylı sistemlerden veya otobüslerden oluşan toplu taşım ağını kurar, bu ağın işlerliğini hızlandıran ve ucuzlatan aktarma düzenini, trafik güvenli bisiklet yolu ağlarını ve bisiklet park ve kiralama noktalarını oluştururlar. Ayrıca toplu taşımda aktarma düzenini rahatlatan ve ucuzlatan kombine bilet sistemini kurarlar.
Kentliler de kent içindeki tüm hareketlerini toplu taşım ağı ve bisikletlerle yapmaya öncelik verirler. Bu anlamda Avrupa'nın örnek bir kenti vardır, Freiburg, çok huzurlu, tertemiz bir kenttir, içinde yaşayanların çoğunun özel arabası yoktur, olanlar da arabalarını şehir dışı seyahatlerinde kullanırlar, kent içinde tramvay ve bisikletleriyle ve de yürüyerek hedeflerine ulaşırlar.
Tabii kurulan bu düzenlerin, kentlerin içindeki ulaşımı rahatlatmalarının, hızlandırmalarının yanında ürettiği çok önemli evrensel bir fayda da oluşmaktadır, trafik nedeniyle oluşan karbon salınımları en aza inmekte ve insanlığın karşı karşıya olduğu evrensel felaketin, İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN hızını kesme yolunda etkin bir adım atılmaktadır.
Bu vesile Sayın Başkanımız Alinur Aktaş'a tekrar sesleniyorum, teknik ekibinizle, ulaşım planlamasını yapan firmanızla ve de halkımızı bu konuda bilinçlendirmede etkin olabilecek bazı SKT temsilcileriyle beraber, örnek alabileceğiniz birkaç AB kentindeki ulaşım sistemlerini yerinde inceleyin, bizim yapımıza uygun olabilecek benzer bir kent içi ulaşım modelini kurmada etkin ve kalıcı adımları atın.
Turizm Kenti Bursa konusunu çeşitli vesilelerle bu köşede değerlendirdim, bu kapsamda çok değerli iki varlığımızı dünya turizm piyasasının ön sıralarına çekebiliriz, Tarihi Varlıklarımız ve Uludağ'ımız… Sayın Başkanın tarih turizmi konusunda doğru düşünceleri var, ancak ona Uludağ denince aklına sadece Kış Turizmi gelmemesini, gene bu köşede Sayın Mustafa Dündar'a hitaben yazdığım ''Bir Mektup'' başlıklı yazımda da bahsettiğim Yaz Turizmi olgusunu geliştirmesini öneriyorum. Alplerdeki turizmcilerin beni çok etkileyen, ''…biz artık yalnız kış turizmcisi değiliz, gelirimizin %60'ını yaz aylarında kazanıyoruz…'' sözünü de aktarmak istiyorum. Uludağ'ın Alplerle benzerliği, üzerindeki köknar ormanları, ama çok önemli artısı da var, dünyada sadece Uludağ'da bulunan 37 endemik bitki türlerine sahip olması… Bu alanda da doğru adımlar atmaları yönünde, gene ekibiyle yaz aylarında Alp dağlarındaki yaz turizm hareketini yerinde incelemelerini öneriyorum.
2035 yılı Bursa'sını planlarken, yanlış ve eksik yapmadan, doğru adımlar atılması amacıyla bu hatırlatmaları yapıyorum, bizden söylemesi…

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?