Neyse bu konuda yazmaktan gerçekten bıktım. İşin diğer boyutuna bakalım. En baştan söyleyeyim. Türkiye’nin parmak ısırarak beklediği, dünya gündeminde bile sık sık haber olan bir stada bu transferlerle çıkmak vizyonsuzluktur. Şu ana kadar satılan 4 bin 500 kombinenin çoğu da bitmeyen ve bitmeden açılacağı söylenen yeni stadın hatırınadır zaten.
O stada en azından bir yıldız oyuncu getirmek gerekiyordu. Bankalardan krediler çekiliyor, pahalı diye eldeki yıldızlar kaçırılıyor, üstüne futbolcular satılıyor, eldeki kalburüstü topçuları satmak için hala açık kapılar bırakılıyor… Ama tribünleri heyecanlandıracak tek bir yıldız topçu dahi transfer edilemiyor.
Bizde bunlar olurken taraftar diğer kulüplerin transferlerini iç çekerek izliyor. İstanbul’un iki kulübü yıldız almada birbiriyle yarışırken, üçüncüsü de taraftarın isteği ile oynadığı dönemde beklenen katkıyı yapamamış ve para için kulüpten ayrılan eski yıldızını getiriyor.
Bizim ondan çok daha fazla katkı yapmış eski yıldızımıza söylediklerimiz ve bakış açımız ortada. Anlayacağınız ne mantık var ne vefa!
Ayrıca Fernandao ve Belluschi gibi taraftarın çok sevdiği iki ismi kaybetmişken onların yerini dolduramıyoruz. Şu ana kadar yapılan transferlerden Mert Günok ve Sivok dışında insanların çoğunluğunun içine sinen isim yok. Sağbek, bir çapa stoper alternatifi daha, Belluschi’nin yerine bir adam, iyi bir golcü ve sol kanada bir alternatif daha olmadan bu lig bitmez.
Kendi burada ama aklı İstanbul’da olan bazı altyapı çıkışlı topçulardan ise hiç bahsetmiyorum. İnşallah akıllarını başlarına alırlar da bu ruh halleri sahaya yansımaz!
Transferlerde garip başlıklar altında dağıtılan paralar ise iyice can sıkıyor. Yok imza parası, yok menajer parası, bonservisi olmayan bir futbolcunun muhtemel satışı için konan yüzde 30 maddesi saçmalığı gibi… (ki bu konuda bir açıklama yapılması gerekiyor).
Türkiye çapında şaibeli olarak bilinen bir menajer ile çalışılıyor olması da kafalardaki soru işaretlerini çoğaltıyor. Başkan “Seçimle geldim seçimle giderim” diyor. Olması gereken de o aslında; ama gerçekler öyle değil maalesef. Herkesin hemfikir olduğu, benim de yukarıda dile getirdiğim takviyeler olmazsa Başkan’ın o bilinen üslubu ve talihsiz bir kelime ile ifade ettiği o 1-2 kişi binlere ulaşır ve Timsah Arena’da karşısında olur. Bu da onun adına hiç iyi olmaz.
İş bu noktaya doğru gidiyor bizden uyarması. İnsan şöyle geriye dönüp bakıyor da, şampiyonluk sonrası yakalanan fırsat kaçırıldı. Geçen seneki kadronun korunup birkaç takviye ile şampiyonluğa oynama fırsatı kaçırıldı. Yeni stadın getirdiği fırsatlar da kaçırılıyor.
Hayattaki başarısızlıklar kaçan fırsatlardan doğmuyor mu zaten?
Biz bunu Bursaspor’da da yaşıyoruz maalesef. Son beş yılda ayağımıza kadar gelen üç büyük fırsatı heba ettik ya gerçekten yazık oldu. 80’li yıllarda kalan bu yönetim anlayışları değişmeden, dünya kulüplerinde başarıyla uygulanan yönetim sistemleri uygulanmadan, anlık başarılar belki olur ama süreklilik asla olmaz. Biz de böyle yazıp çizmeye devam ederiz.