USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Asıl sorunumuz şu!

21-07-2015

Rahmetli Başkan Yazıcı ile kazandığı son seçimin bir gün öncesi Kültürpark’ta özel röportaj yapıyorum. Maddi konulardaki sorularıma her zamanki gibi sinirlenip o meşhur “Sence”si ile cevap veriyor.

Neyse röportajı bitirdikten sonra kalkmaya hazırlanıyordum ki “Dur gitme birer çay daha içelim” diyor. Bu ara telefonu hiç durmuyor. Arayan kişilerle kırmızı noktalı, muzır cümleler kurarak, şakalaşarak konuşmasından samimiyetleri anlaşılıyor.

Konuştuğu kişilerin isimlerini ekranda bana da gösteriyor. Az önceki diyaloglar aklıma geldikçe benim gözler fal taşı gibi açılıyor. O kişilerin isimlerini yazmak istemiyorum ama ülke futboluna damgasını vurmuş veya o dönemlerde yöneten kişiler olduğunu söyleyebilirim.

İşte bu çevre ve saygınlık gerçekten çok önemli. Çünkü öyle şeyler yaşanabiliyor ki bu o çevre, devreye sokulabiliyor. Şimdiye bakıyoruz kentin en büyük firmalarının listesi yayınlanıyor ilk yüz isim arasında Bursaspor’u yönetmeye talip olan tek bir isim yok, peki neden?

Çünkü pek itiraf edemesek de Bursaspor’un marka değeri, hadi “yok” demeyelim de olması gereken seviyeden çok daha düşük. Bu durumda da bu saydığımız niteliklerdeki insanlar kulüpten uzak duruyor. Aynı şekilde sponsor firmalar da öyle.

İşadamı her olaya ticari bakar, yapacağı yatırımın karşılığını alamayacağını düşünürse kesinlikle o işe girmez.

Taraftar romantikliği ile bu konuda onları yıllardır eleştiriyoruz fakat işin gerçeği bu maalesef. Çünkü özeleştiri yapıp ardından atılması gereken adımları atmıyoruz.

Bursaspor’un marka değeri arttıkça talep de artacaktır. Bugün Bursaspor şampiyonluğun ardından gelen fırsatı iyi değerlendirebilseydi reklam için gittiği firmalardan hiç de inandırıcı olmayan “Biz global bir firmayız yerele yatırım yapmayı düşünmüyoruz” bahanesi ile geri dönmezdi. Hatta reklam taleplerine cevabı beklenen taraf olurdu.

Bugün ülkenin en büyük firmalarından biri, bir İstanbul kulübünün stadından, salonuna kadar her şeyine sponsor olabiliyorsa bunu o kulübe olan sevgilerinden değil, taraftarının oluşturduğu ekonomi ve kulübün marka değeri nedeniyle yapıyor. Bursaspor’da yöneticilik yapabilmek için belli bir kalibrede olmak gerekiyor.

Bu iş için sadece Bursasporluluk yetiyor olsaydı en başta tribündeki insanlar talip olurdu. Bu göreve samimiyetle ve hizmet için gelen herkese saygı duymak lazım; ama hayatın gerçekleri güçlü ve çevresi geniş kişileri her zaman daha avantajlı kılıyor. Çünkü “Ye kürküm ye” dünyasındayız. İstediğiniz kadar iyi niyetle çalışın, gecenizi gündüzünüze katın, kendi özel işinizde başarıyı yakalayabilirsiniz; ama Türkiye’deki futbol piyasasında bu mümkün değil.

Yıllardır Bursaspor’un marka değeri ya yerinde saydı ya da bir adım ileri gidip, sonra yine geriledi. Eskiden Bursaspor yöneticisi olabilmek kentin ileri gelenlerinden olmak gerekiyordu ve o şanslı kişiler çocukluğumuzda ulaşılmaz insanlardı.

Günümüzde ise yönetici olabilme kriterleri düştü ve farklılaştı.

Bir 29 dev adam tecrübesi de yaşadık tabi ki; ama o zorlama ile kurulan bir oluşumdu. Benim anlatmak istediğim kulübün marka değerini artırarak talep edilen hale gelmek.

Bursaspor başkanlığı ve yöneticiliği yeniden bir prestij ve cazip hale gelmedikçe fırsatları kaçırıp ivme kaybetmeye devam ederiz. Yeni stat kulübe uzak duran çevreleri de bu işe tekrar ısındırmak için iyi bir fırsat aslında.

Kentin ileri gelen işadamlarını oraya bir şekilde getirmek gerekiyor ki, ekonomi ve çevre anlamında daha güçlü isimler tekrar Bursaspor’u hissedebilsin. Tabi bu “Bursaspor küçük olsun bizim olsun” mantığı güdülmezse gerçekleşebilir. Kulübün marka değerini artırmak, şuan yaşadığımız maddi sorunların çözümünün anahtarıdır. Bunu sağlamak için camianın her noktasında kaliteyi artırmak gerekiyor.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?