USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Cemevlerine hukuki statü tanınması

05-06-2018

24 Haziran 2018 tarihinde yapılacak olan seçimlere katılan bir partinin vaadleri arasında 'Cemevlerine Hukuki Statü Tanınması' konusu yer almaktadır.
Gerçekte geç de kalınsa; ayrılığa düşenleri kucaklamak, kalplere huzur vermek, kendini bilmek ve erdem ve doğruluğa yol almak için güzel bir başlangıç olsa gerek.
Konu ile ilgili olarak, 2/07/2013 tarih ve 895 sayılı Ekohaber Gazetesi'nde yayımlanan 'Alevi İnancı Hak ve Özgürlüğü' başlıklı makalemi aşağıda tekrar arz etmekteyim:
'ALEVİ İNANCI HAK VE ÖZGÜRLÜĞÜ
İnsan hakları ve demokrasi arasında biri olmazsa diğeri de olmaz ilkesi vardır. Bireyin tanı olarak gelişebilmesi için insan haklarına ihtiyaç vardır.
Bu hakların sadece varlığı yeterli olmayıp ,aynı zamanda demokratik bir toplum da kullanılması da gerekmektedir.
Söz konusu ilkelerin demokratik toplumda yaşam bulabilmesi için insan hakları konusunda bireylerin gönüllü desteğine ihtiyaç bulunmaktadır.
İnsan hakları arasında düşünce, vicdan ve din özgürlüğü hakları da yer alır.Buna göre ,düşünce ,din ve inanç özgürlüğü,hiçbir dini inanca sahip olmama,inanan kişilerin de ibadet veya dini bir törene katılmama haklarını da içermektedir.Bununla beraber ibadet,din veya inanış özgürlüğünün bir uzantısıdır.
Din ve inanç özgürlüğü ise, ancak laik devlet düzeni ile güvenceye alınabilir.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin 18 inci maddesinde herkesin düşünce vicdan ve din özgürlüğü hakkı olduğu kabul edilmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti 1982 Anayasası'nın ikinci bölümünde temel hak ve özgürlükler arasında din ve vicdan, düşünce ve kanaat özgürlüğüne yer vermiştir.Anayasanın 24 üncü maddesi aynen şöyledir: 'Herkes, vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir.'
Anayasada öngörülen bu hakların uygulaması bazı istisnalar ve son zamanlarda yapılan iyileştirmeler dışında, sunni İslam öğretisi ile sınırlı kalmış ve özellikle en fazla ihmal edilen 'inanç' grupları ya da sahiplerine yönelik bir öğreti, kurumsallaşma ve Devlet desteği sağlanmamıştır.
1923 yılında imzalanan Lozan Antlaşmasına göre, Türkiye'de Museviler, Ermeniler ve Rumlar azınlık olarak tanımlanmıştır. Bu azınlıklar statünün getirdiği hak ve özgürlüklerden yararlanmaktadır. Bunlar kendi dinleriyle ilgili ibadetlerini serbestçe yerine getirmekte ve kutsal günlerinde tatil yapmaktadırlar. Bunun dışında, Lozan Antlaşması'nda ismi belirtilmemiş de olsa bazı müslüman olmayan azınlıklar da diğerleriyle birlikte aynı haklardan faydalanmaktadırlar.Ne var ki,bunlar devlet tarafından ibadethane inşası ve din adamı atanması için ayrılan ödenekten yoksundurlar.
Türkiye de azınlık sayılmayan 'anayasal vatandaş' temelinde önemli bir nüfus alevilerdir. Alevilik bir din değil, farklı bir kültür ve inanış sahiplerini ifade eder.
Ne var ki zaman zaman Almanya odaklı bazı çevrelerin Türkiyede aleviliğin bir din olduğu yolunda sistemli tahrikleri ile alevi-sunni çatışma çıkarma oyunları olmakta olduğu ve başarılı olamadıkları duyumları alınmaktadır.
Aleviler de kendi kültür ve inançları alanında öğreti, kurumsallaşma ve devlet desteğinden yoksundurlar.
Cumhuriyetin kuruluşundan günümüze kadar çok zaman geçti, haksız bir ayrımcılık gördüler, bu ayrımcılık bireysel olarak değil, toplumsal düzeyde devam etmektedir. Anayasa ile herkesin hak ve özgürlüklerinin korunması ilkesini alevi inanç sahibi vatandaşlarımız için de öncelikle ve zaman kaybetmeden uygulamaya koymak bir Anayasal görevdir.
1980 sonrası hakim olarak Alaşehir ilçesinde görev yaparken, Adalet Bakanlığından gelen bir yazı ile,'Alevilik' konusunda bir seminer verdim. Daha sonra yıllar geçti,2012 yılı yaz ayında bir akşam üstü,sayın Prof. Dr. İzzettin Doğan ile Altınoluk'taki Elbis Otelinde bir söyleşimiz oldu. Muhterem beyefendiye yaklaşık şu ifadeyi kullandığımı halen hatırlıyorum 'çok acı ki, bizler Aleviliği halen tam olarak bilmiyoruz.'
Bu durumda;
a) Alevilerle ilgili eşitlik ve ayrımcılık yapmama ilkelerinin geliştirilmesi,
b) Alevilerle ilgili inanç özgürlüğünün gerçek anlamda sağlanması için öğreti, kurumsallaşma ve Devlet desteğinin sağlanması, 
c) Alevi inancı ile ilgili hakların ve kültürlerin hem korunması hem de yaşama geçirilmesi için gerekli düzenlemelerin ve çalışmaların yapılması ivedilikle yerine getirilmeli'
Ümit ederiz, karanlığı eriyen gecenin, ışığı gelen güneşle yeni bir günün müjdesi çok zaman almaz. Şimdiden müjdeyi verecek olanları tebrik ederiz.
Yürekten esenlikler ve en içten saygılarımızla,

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?