USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Tahayyül etmek kolay değildi

20-06-2017

Türkiye'nin son yıllarda yaşadıklarını öncesinde beynimizde canlandırmamız hiç mümkün değildi. Bunu kabul etmek lazım... Uzun bir zamandır toplumumuzun kitlesel hareketleri üzerine burada yazıp çizmekteyiz. 2001 yılının kötümser aşırılığından sonra yeni bir aşırılığın oluşacağı bekleniyordu ancak böylesi bir savrulmayı tahmin etmek söz konusu değildi. Trend kelimesinin anlamı iki uç arası yolculuk olarak tanımlanmaktadır. Bir uçtan diğer uca giderken aşırılığın oluşmasına yakın savrulmalar beklenir. Ancak bizde yaşanan savrulmalara bakılırsa aşırılığın sınırlarının denendiği söylenebilir. Olmaz denen her şeyin bir bir gerçekleştiğini ve bu gelişmelerin toplum tarafından her şart altında kabul gördüğünü müşahede ediyoruz. Toplum olarak aklımıza gelecek her gelişmeyi kabullenmemiz tarihte ilk defa tanık olunan bir durumdur.
Peki neden bu topraklarda yaşayan vatandaşlar her şeyi kabul edebilir hale gelmiştir ? Sosyal, kültürel, siyasi gelişmelerin toplumda bir ayrışmaya neden olsa da genelde varlık değerlerinde yaşanan artış ve bu eğilime toplumun neredeyse tümünün bağımlı hale gelmesi daha önce yaşanmamış bir ortamı bize dikte etmektedir.
Vatandaşın belki yarısından fazlası hayatından memnun olmasa da yaşantısının aynı şekilde devam etmesi için son tahlilde statükonun devamında sakınca görmemektedir.
Bunun yerine memnuniyetsizliğinin sorumlusunu toplumsal muhalif unsurlarda bulmaktadır. 'İçinde bulunduğumuz mevcut durumun sorumlusu beni temsil eden siyasilerin yetersizliğidir' ana temasına sahip ifadelerde bu duyguyu görmekteyiz.
Bugün küresel boyutta yaşanan iyimserlik dalgasında da öyle aşırılıklar oluşmuştur ki; gelinen bu seviyede insanların istikrara aşık hale geldiği iddia edilebilir.
Tarihe bakıldığında bu uç noktaların toplumsal olarak çok çarpıcı toplumsal ruh hallerine işaret ettiği görülmektedir. Mesela Isaac Newton bile 1700'lerin başında böylesi bir kitle hareketine kapılmış gitmiştir.
Toplumsal olaylar akılla, bilimle ne açıklanabilir ne de yönlendirilebilir.
Söyleyeceğimiz şudur ki; içinde bulunduğumuz dönemin sanal gerçekleri kalıcı değildir.
Bu durumun nedeni yaşadığımız zaman diliminde insanoğlunun bir sürü hareketidir.
Ne kazananı, ne sorumlusu ne de sonlandırıcısı vardır.
Belki bu yazıyı içinizde soyut bulanlar çıkacaktır; ancak önümüzdeki bir kaç yıl bunun üzerinde kafa yoracağız, eminim ki o süreçte çoğunluğun ilgisini çekeceğiz.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?