USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Çalıştay'ın ardından

02-05-2017

Geçtiğimiz hafta Avrupa Birliği sponsorluğunda düzenlenen Türkiye Atıksu Çalıştayı'na katılma fırsatı bulduk. Çalıştay'da akademisyenleri, bürokratları ve sanayicileri temsil eden üç grup mevcuttu. Toplam altı oturumu olan Çalıştay'ın 'Sanayi ve Atıksu' oturumunda görevlendirilmiştik. Farklı sektörleri temsilen oturuma katılan uzmanlar sorunlarını gönül rahatlığıyla dile getirdi. Yönetmeliklerdeki hatalı ve eksik hususlar kayda geçirilirken, uygulamada yaşanan aksaklıklar ifade edildi. Bakanlık bürokratlarının sanayiciler tarafından kendilerine açık bir şekilde iletilen sorunlara objektif olarak kulak verdiği söylenebilir. Görünen Bakanlığın da uygulamaların daha sağlıklı hale getirilmesini istediği şeklindedir. Bir tarafta AB mevzuatından gelen yükümlülükler ve toplumsal baskılar diğer taraftan sanayinin içinde bulunduğu sorunlar Bakanlığı bayağı bunaltmışa benziyor. AB mevzuatını bir kenara bırakarak konuyu değerlendirelim. Çok güzel bir vatanımız var, şehit kanının aktığı bu topraklara gözümüz gibi bakmalıyız. Ancak hızlı kentleşme ve patlayan nüfus iş, aş sorununu karşımıza getirmiştir. Toplumda huzurun, mutluluğu olabilmesi için sanayileşme ülkenin ana politikası olmuştur. Seksen milyonun üzerinde bir nüfusun karnının doyması için ilk bakışta başka bir çözüm yolu da akla gelmemektedir. Sanayileşme için ucuz iş gücü, ucuz iş gücünün devamı için nüfus artışının sürekliliği şarttır. Uygulanan tüm sosyal ve ekonomik politikalarımızın bu anlayışa uygun olduğu görülmektedir. Ucuz iş gücüne bağlı sanayinin rekabet gücü üzerinde yeni bir kısıt olarak karşımıza çevre çıkmaktadır. Toplantıda çevreci teknolojiler olarak tanımlanabilecek 'Mevcut En İyi Teknolojilerin (M.E.T.) ülkemize sanayinde uygulanabilmesi için yaklaşık 54 milyar Euro yatırıma ihtiyaç olduğu ifade edildi. Bu yatırım yapılabilmesinin imkan dışında olduğu da sözlere eklendi. Sanayinin yeni teknolojileri uygulaması ihtimal dışıyken, 'boru-sonu' çözümlerle AB'nin bize dikte ettirdiği hedeflerin sağlanması da olası değildir. Sanayinin mevcut finansal durumuna baktığımızda pamuk ipliğine bağlı bir mevcudiyetten söz edilebilir. Diyeceğimiz sanayi-çevre ikileminde çok zor bir soruya cevap bulmak durumundayız. Şu an geçerli olan paradigmayla devam edilemeyeceği görülmektedir.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?