USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Yönlendirme, sadece gözlemle…

30-01-2017

Normalde olması gereken, çocuk 3 yaşına geldiğinde okul öncesi eğitime başlanmasıdır…

Ama hayat şartları, gereksiz görmeler falan filan… Gerçi günümüzde de artık okul öncesi eğitime ket vuruldu. Bu da tartışılması gereken ayrı bir konu…

Diğer gelişmiş ülkelere bakıp incelediğimde eğitim süreci kreş, anaokulu, ilkokul, ortaokul, lise, üniversite, lisans, yüksek lisans ve doktora gibi gibi gider… Ama hepsi kişisel yeteneklere ve hedeflere göredir.

Evet, çocuklar okul çağına geldi…

Haydi buyurun yine kaygılar, cevapları karmakarışık olan sorular…

Kaç yaşında başlamalı?

Hangi okula gitmeli?

Hangi lisede daha başarılı olur?

Hangi üniversitede okursa daha saygın olur, ekonomik açıdan daha rahat olur?

Beynimizi kurcalar da kurcalar…

Aslında haklıyız, çocuklarımızın geleceği her şeyden daha önemli ve daha değerli… Her anne baba çocuğunu en iyi yerlerde görmek ister. Tabi ki en doğal hakkıdır. Çünkü her türlü maddi ve manevi desteği, yeri gelir kendilerinden esirgeyerek çocuklarının eğitimine yatırır.

Türkiye gibi yoksulluğun ve işsizliğin hakim olduğu ülkelerde öncelikle geçim kaygısı ön plana çıkıyor. Maalesef ki bu doğrulara göre günümüzde ülkemizdeki en güzel meslek; siyaset ve politika. Yediğin önünde yemediğin ardında… Ama kaygan bir zemini olan bu meslekte çok iyi bir sanatçı olmak gerekir. O da bir meziyet, herkeste olmayan bir yetenek.

Neyse…

Eğitim kurumları bir üst eğitim için hazırlanmalı…

Nasıl mı?

Anaokuluna başlayan bir çocuk, ilköğretime de merak ve öğrenimine göre ayrılmalı, ilköğretimde de farklı sınıflar olmalı. Zeka seviyesi yüksek ve eğilimleri farklı çocuklar tamamen farklı okullarda eğitime tabi tutulmalıdır. Ortaöğretimden başlayarak artık meslek eğilimleri netleşmeli… Diploma da zaten meslek kararı ve yönetimi netleşen çocuklara verilmeli.

En büyük handikap sanırım anne ve babaların yönlendirme çabaları…

Neden yönlendiriyoruz?

Herkes mutlu olup seveceği, hatta yeteneği olduğu mesleği seçsin ki başarı basamaklarından çıkarak hedefine ulaşsın…

Aslında izlenmesi gereken yol, çok kolay… Sadece iyi bir gözlemci olmak…

Burada görev yine anne, baba ve değerli öğretmenlerin işbirliğinden geçiyor… Öğretmenlerimizin imkanlarının da tatmin edici, ölçme ve değerlendirme için de fiziki imkanlarının sağlanmış olması gerekir…

Ayyy, bir anda güleceğim geldi… Neredeee?

Yani maalesef her şey anne ve babaların dediği gibi olamıyor…

“Öğretmen ol… Doktor ol… Avukat ol… Mühendis ol vs. vs. vs.” 

Çocuk ne yapsın; belki sevmiyor, belki de yeteneği yok…

Benim her zaman oğluma söylediğim; asla da vazgeçemeyeceğim bir felsefem var: “Önce insan ol, sonra ne olursan ol; ama en iyisi ol.”

Atatürk ne güzel söylemiş: “Gelecek gençlerin, gençler de öğretmenlerin eseridir.”

Öncelikle başöğretmenimiz Mustafa Kemal Atatürk ve tüm öğretmenlerimizin önünde saygıyla eğiliyorum…

Eğitimle kalın…

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?