USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Tahran

08-11-2016

İran’a ilgim şöyle başlamıştı;
1970 yılında, ortaokulda iken coğrafya öğretmenimin ödevi üzerine kendime göre, bir proje girişimine başladım. Dünyada ne kadar ülke varsa Ankara’da bulunan konsolosluklarına mektup yazarak ülkeleri hakkında bilgi istemiştim.
Yaklaşık bir ay sonra o dönemin koşullarına göre şaşırtıcı bir şekilde posta yolu ile eve birçok konsolostan Türkçe ve İngilizce tanıtım kitapları yağmaya başladı.
O dönem bütün dünyada görsel belge ve bilgiye ulaşmak kolay iş değildi, benim için hazine değerinde olan bu kitaplar bütün düşüncelerimi şekillendirdiğini söyleyebilirim.
Amerika, Kanada, Japonya, Avustralya’nın yanı sıra İran’dan gelen kitaplar beni çok etkilemişti.
O dönemin İran Kralı Şah Rıza Pehlevi, eşi ve çocuklarının resimlerinin olduğu simli parlak ve kabartma tanıtım kitaplarına bakmaya kıyamıyordum.
Aklımda kaldığı kadar, o dönemde İran otomobil üretiyor ve Elbruz dağının eteklerinde geniş yollar, caddeler batı tarzı yaşamı anlatılıyordu.
Havaalanından Tahran’a girişte tıpkı 46 yıl önce tanıtım kitaplarında gördüğüm gibi karla kaplı olması; Bana sanki daha önceleri de buralarda yaşamışım hissini uyandırdı. Tahran Havaalanı ile şehir arasındaki 40 kilometrelik otoban ile 15 milyonluk nüfusu ve ağır işleyen trafiği ile bizlere hoş geldin diyor. Üç yerli otomobil ve iki kamyon ve ağır taşıtların üretilmesi ülkede uzun dönem birleşmiş milletlerin kararı ile uygulanan ambargonun bir meyvesi olduğu söyleniyor ve otomotiv endüstrisinin geçmişinin aynen tanıtım kitaplarda yazdığı gibi 60’lı yıllara dayandığı söyleniyor.
Satmış olduğumuz malların da bir yenilik ürünü olduğu İran her türlü yeniliğe ve yatırıma kapılarını açmış bekliyor. Henüz kredi kartının kullanılmadığı ve uluslararası bankacılık sistemine uyum sağlayamamış olan başkentte birkaç yıl sonra her şeyin değişeceğine dair göstergeler reklam panolarına asılı. Kredi kartı kullanımı ise eli kulağında, birkaç aya kadar hazır çünkü tanıtım çalışmaları her yerde. Yüzölçümü olarak Türkiye’nin iki katı büyüklüğünde, nüfus ülkemizle nerede ise aynı olan İran’la ilişkilerimizin iyi olması bölgesel güç olması açısından çok önemli diye düşünüyorum. Perakende sektörü olarak Türkiye’den yatırıma gelen çok büyük firmalar olduğunu biliyorum Hayat Kimya bunların başında geliyor. Türkiye’den her türlü ürünü ithal ediyorlar ve Türk malları ve markaları imajı çok iyi.
Her şeye rağmen otomotiv ve teknolojik ürünlerde Alman ve İtalyan markaları hakim. Fakat İran yatırımcılarında ve ülkenin genel ekonomik politika olarak, kendi ülkelerinde üretimi temel ilke olarak kabul ediyorlar.
Bu isteklerin ve yol haritasını doğu blokunun dağılmasından sonra Rusya Federasyonu ve dağılan ülkelerde de gördük. Önce işi öğrendiler ve şimdi üretime geçtiler. Bu konuda ülkemizin mutlaka iyi politikalar geliştirmesi işlerimizin devam etmesi için son derece önemli. İran çok eski tarihi köklü bir Pers kültürüne ev sahipliği yapan dünyada ender ülkelerden biri. Kendilerine ait bir yaşam tarzı ve kültürleri var. İranlılar Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki müslüman ülkelere hiç benzemiyorlar. Tahran da onca trafiğe rağmen tek bir korna sesi veya birine ters bakan veya çıkışan birini görmedim. Bizdeki alışageldiğimiz bir trafik düzeni yok ışık yok, fakat herkes bir şekilde birine yol veriyor ve trafik işliyor. Her türü kılık kıyafet serbest fakat kadınlar başlarına tülbent, eşarp veya şal takmak zorundalar. Henüz birkaç müze gezdim ve geçmişin her türü kültürüne sahip ve saygı duyan bir düşünce oluştu bende. Kadınlar günlük sosyal hayatın içinde her şekilde varlar resim, heykel ve sanatın içindeler. Sordum, doğruladılar ve hatta kadınlar çok daha fazla sosyal, diye de eklediler. Bu arada kısa bir süre olsa da Tahran’da şimdiki Dışişleri Bakanı Muhammed Cevat Zarif ve Bayern Münih’te futbol oynayan İran milli takımında en çok gol atan efsane futbolcuları Ali Daei’yi tesadüf de olsa görme şansını yakaladım. Daha çok iş için gittiğim petrol tarım ülkesi İran’dan ilk gözlenmelerim bu kadar.
Ama İran Tahran’dan ibaret değil; mutlaka Kum, İsfahan ve Tebriz gibi şehirleri görmek için tekrar geleceğim İran, diyorum.
Saygılarımla.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?