USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Atatürk Stadı

08-11-2016

Atatürk Stadı’nın yıkım fotalarına bakıyorum ve yıkılmasına verilen tepkilere ve doğal olarak bu noktaya nasıl gelindiği aklıma geliyor…

 

Sene 2010 O dönem TMSF yönetimindeki Olay Medya’da spor şefliği yapıyorum.

 

Bursa’da faaliyet gösteren bir sivil toplum kuruluşu ve adını daha önce duymadığım bir dernekten davet alıyoruz. Konu ‘Yeni Stadyum’ deniyor. Tüm ekip icabet ediyoruz.

Beş yıldızlı bir otelde gerçekleşen toplantının hemen başında ağızdaki bakla çıkıyor ve “Biz yeni stadın mevcut yerinde değil de Veledrom bölgesine yapılmasını öneriyoruz” diyorlar.

Kulağımıza hafiften gelmeye başlayan dedikoduların ilk defa kamuoyuna yansıması ve fitilin ateşlenmesi o an oluyor.

Tabi aslında o toplantının bir nabız yoklama ve belediye yetkilileri tarafından planlandığını hemen anlıyoruz.

Çünkü o kişilerin kendi kafalarına göre böyle bir riski alamayacaklarını biliyoruz.

 

O an flashback oluyorum .

 

79 yılında gittiğim ilk maç, 7 yaşında Kader Kısmet satarken sırf stadın aralık duvarından yeşil zemini ve tribünleri görmek için Heykel’den Altıparmak’a yürüyüşüm, çevresinde ateşler yakarak bilet sırası beklediğimiz, sabahladığımız geceler, saatler öncesinden stada girip güneşin altında maç saatini bekleyişimiz, O’nu defalarca gelin gibi süsleyişimiz gibi yüzlerce anı geliyor.

 

Başımda adeta şimşekler çakıyor.

Ben ve diğer ekip arkadaşlarım hemen anında tepkimizi gösteriyoruz.

Toplantıyı organize edenlerle gazeteci gibi değil taraftar tadında diyaloglara giriyoruz.

Ertesi günde kulaklarımdan ateşler çıkarak hışımla bu konudaki ilk, sonrasına pek çok benzerinin olacağı yazımı yazıyorum.

 

Anlaşılıyor ki o güne kadar defalarca “Stat yerinde yapılmalı, o stat şehrin kültürüdür, Stada 48 mahalleden yürüyerek geliyor insanlar” diyen Belediye Başkanı Altepe’ye Ankara’dan bir talimat gelmiş ve “stadı oradan kaldıracaksın” denmiş. O da “Ben şehre söz verdim, üstelik bunu da onlarca kez tekrarladım sözümü yiyemem yapamam” deme erdemini gösterememiş.

Yani koltuğunu verdiği söze tercih etmiş ( Sonrasında bunun pek çok örneğini verecek ya o ayrı konu )

 

Ve süreç böylece başlıyor.

 

Bende çalıştığım “Hükümetin yönettiği medya kuruluşunda Hükümetin iktidarda olduğu” Belediye başkanına riskli olmasına rağmen bu konuda ardı ardına çok sert yazılar yazıyorum.

 

Her sabah belediyeye uğrayan bir meslektaşım bir keresinde “Yine çok sert yazmışsın belediyedekiler sana sallıyordu” diyor.

İleriki günlerde Topçular’dan, Eskihisar’a geçiyoruz vapura Recep Altepe’de binmiş yanındakiler “Tarık Çapçı habire yazıyorsun gel başkanın yüzüne de söyle” diyerek beni karşısına oturtuyorlar. Eleştirilerimi yüzüne de söylüyorum; ama kararını verdikten sonra karşısındakini dinlemeyen bir yapıda olan Başkan yine aynı şekilde davranıyor.

 

Durum ortada…

 

Ankara’dan gelen bir emir ve bunun karşısında duramayan bir siyasi kent yetkilisi var karşımızda.

 

Peki ya camia ve taraftar o günlerde ne yapıyor bu konuda?

 

Söyleyeyim çok küçük bir kesim hariç koca bir hiç!

 

Medya zaten reklam pastası nedeniyle sus pus, bir ben ciddi arıza çıkarıyorum.

Köşe yazılarımda salvolarıma devam ediyorum; ama insanların üzerinde ölü toprağı var adeta…

Küçük bir grup taraftar ve taraftarların yönettiği internet siteleri yırtınmaya başlıyor. Ama oralarda yazılanlar maalesef orada kalıyor.

 

İşte bütün mesele de burada zaten.

 

Somut bir icraat yok maalesef. Herkes yazıyor çiziyor; ama kimse ses getirecek bir demokratik protestoya bile kalkışmıyor.

Stadın taşınıp “Ormana! dahil edilmesine” karar verene karşı tribünde sesini tribün diliyle yükseltenler ise mahkemelik oluyor.

 

Başka somut adımların atılmasına çalışan Kongre üyesi Yetkin Önürmen ve arkadaşları dava dahi açıyor; ama sonuç çıkmıyor. Diğer internet siteleri de yalnız kalıyor. Emniyetten baskı görüyorlar.

Şehre ve camiaya göre çok küçük bir kesim olarak kalan bu çabalarımız sonuçsuz kalıyor.

Evet Koskoca 3 milyonluk Bursa şehri ve Bursaspor camiasında “Stat yerinde kalsın” diye yırtınan kişi sayısı o kadar az ki inanamıyordum.

 

Yalnız kalmanın hayal kırıklığı yanında insanların yollarda çevirip “Yazıp durma biz yeni bir stat istiyoruz” demeleri şevkimi tamamen kırıyordu. Sanki ben yeni stat istemiyordum! Yeni; ama mevcut yerinde olmalı diyorduk. Ama destek bulamıyorduk.

 

Bursasporsuz bir stadın orada kalamayacağını idrak edebilenlerdendik bizler.

 

Açıkça söylüyorum O dönem bu konuda tepki vermeyen Bursalılar Bursasporlular şimdi Atatürk Stadı yıkılıyor diye hiç dövünmesin.

 

Çünkü o tepkisizlik Atatürk stadının yıkılmasının onayıydı aslında

Çünkü stadın taşınması demek Atatürk Stadı'nın yıkılması demekti.

 

O yüzden geçti Bor’un pazarı. Çok geç kalındı çok.

 

Değerlerinize sahip çıkmazsanız birileri gelir ve elinizden alır, aldılar da…

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?