USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Ulucami (Camii Kebir)

Atatürk Caddesi üzerinde bulunan bu cami, Osmanlı sultanlarından Yıldırım Bayezıd tarafından, 1400 yılında yaptırılmışır.

16-11-2015

Yapılış, tarzı açısından Osmanlı mimarisinde özgün bir yapı olan Ulucami, 55,00X69,00 metre ölçülerinde dikdörtgen planlı bir yapıdır. Mihrabın bulunduğu duvar, diğer duvardan büyüktür. On iki ayak üzerine yirmi kubbe ile üzeri örtülmüş olan caminin ortasındaki kubbe camlıdır. Şadırvanın üzerindeki bu kubbe ile caminin aydınlığı artmaktadır. Ünlü tarihçi Hammer ile Harullah Tarihinde yanlış olarak kubbe sayısı 25 olarak verilmiştir. Bu hataya Texier de düşmüştür. Kubbe sayısının daha önceki yıllarda 25 olma olasılığı da yoktur. Çünkü XVII. yüzyılda yaşamış Evliya Çelebi  kubbe sayısını bugünkü gibi 20 olarak vermektedir.

Caminin duvarları tümüyle düzgün kesme taş ile örülmüştür. Pencereler ise mermerden yapılmıştır. Pencerelerin duvarlara göre farklı görünmeleri, farklı ustaların yapımından kaynaklanmıştır.

Caminin doğu, batı ve kuzey yönlerinde üç kapısı bulunmaktadır. Bu kapılardan doğu kapısı özgün olup diğerleri sonradan yapılmıştır. Caminin ahşap kapıları cevizden yapılmış olup üzerinde oyma geometrik motifler bulunur. Kuzeydeki güzel taçkapı, yapının görkemini artıran unsurlardandır.

Mihrabın hemen karşısında, ortadaki üzeri pencere ile örtülü olan kubbenin altında bir şadırvan bulunur. Bu şadırvan da caminin özgün özelliklerinden biridir. Şadırvan, Osmanlı devletinin ilk yıllarında, Türklerin suya olan ilgilerinden kaynaklanarak konulduğu tahmin ediliyor.

Ceviz ağacından yapılmış ve siyah renge boyanmış olan caminin ahşap minberi, eşine az rastlanır güzelliktedir. Oyma ve kabartma geometrik motifli yan korkuluklar, on kenarlı kabartma yıldız, iri kabara ve güllerle donatılmıştır.

Müezzin mahfeli ile onun karşısında bulunan tek parça mermer taştan oyulmuş kürsü, 1815 yılında yapılmıştır.

Caminin içinde bulunan yaklaşık iki yüz yazı, hat sanatının özgün örnekleri olarak gösterilir. Bu yazıtları Ulucami adlı kitabında tek tek veren sayın Kazım Baykal, bu levhaların 50'sinin de yok olduğunu belirlemişti. Ayrıca caminin içinde bulunan bazı Kuran ve değerli eşya da camiden götürülmüştür.

Caminin doğu ve batı köşelerinde iki minare bulunur. Batıdaki minare Bayezıd döneminde yapılmasına karşın öteki minare daha sonra yapılmıştır.

Caminin avlsunda üç şadırvan bulunur. Musalla taşlarının karşısında bulunan gömütte 1439 yılında ölen Aslan Bey oğlu Hacı İvaz yatmaktadır. Yanında bulunan Esediye Medresesi'nin bahçesinde gömülü bu kişinin gömütü, buranın yıkılması nedeniyle buraya getirilmiştir.

Caminin batı yönünde Vaiziye (Mahkeme) Medresesi, doğusunda Hundi Hatun Mektebi, Esadiye Medresesi bulunuyormuş. Kuzey yönünde avlu ve Şengül Hamamı vardır.

Ulucami'nin Atatürk Caddesi yönündeki köşesine, bu yıl bir çeşme yapımına başlanmıştır. Çinili Çeşme adını alan bu çeşme, 1905 yılında yapılmış olup 1960 yılında kaldırılmıştır. Bu yapı, anıtsıl bir yapı olmadığı gibi, tarihi de eski değildir. Zaten bu nedenle oradan kaldırılmıştır. Altı asırlık ve Bursa'nın en önemli anıtı olan Ulucami'nin bitişiğinde bugün, betondan bir yapı yapılması, tarihe saygı değil, saygısızlıktır.

Ulucami'nin şadırvanında, Cuma saatinde, sela okunurken gezdirilen çocukların yürüyeceğine inanılırmış.

(WİLDE (1909) s.32; Baykal, K. Bursa'da Ulucami, Bursa. 1950; VAKIFLAR (1983) III. s.186; KÜTÜK IV. s.283; YALMAN (1984) s.93; MİRAT-I BURSA (1905) s.23; MEHMED ZİYA (1910) s.64; CUİNET (1894) s.124; ABDULKADİR KADRİ (1911) s.32; DEMİRİZ (1979) s. 319-327; MANTRAN (1954) s.91; İBNÜL SEZAİ (1890) s.25; BEESK (1964) s.27; AYVERDİ I. (1966) s.401-418; G. Saltık, Ulucami Ortasında Niçin Şadırvan Yapılmış, ULUDAĞ Bursa 1947, s.1; E.Yücelen, Bursa'da Ulucami Restorasyonu Arkitekt Dergisi, C.32, İst.1963; K.Baykal, Ulucamiin Dış Yüzü Tezyinatı ULUDAĞ 1947, s.5-7; A.S.Ülgen, Ulucami, T.T.O.K. Belleteni 1951,s.30-31; M.Şemseddün, Miyar-ı Şemsi, Yenifikir Dergisi, Bursa 1932, no, 524; TEXİER (Ali Suat) 1924, s.230; EVLİYA ÇELEBİ (ÜÇDAL) C.II, s.363; HAMMER (Üçdal) C.II, s.430; GÜLDESTE (1885) s.25-27)

Raif Kaplanoğlu