Dönemin Bursa Emniyet Müdürü Hidayet Bey(Ener)'in oğludur. Rehberi Tahsil Okulu(Bursa'nin ilk özel okulu), Bursa Erkek Lisesi, İstanbul Halkalı Ali Ziraat Mektebi'ni birincilikle bitirir. Bursa'daki İpek Böcekçilik Teşkilatı'na 1947'de girer. Başkontrolör olur. O iş tatmin etmez, bacanağı Uludağ Gazoz Fabrikası'nın sahibi Nuri Erbak iş teklif eder. Beraber çalışmaya başlarlar. Oradaki gazozhane onun ikinci okulu olur. Erbak onun adeta önce hocası ve ikinci babası olmuştur. Ondan özellikle insan ilişkileri noktasında öğrendiklerini hiç unutmaz. Üç sene sonra Adnan Ener tekstil işine girmek üzere ayrılır. Kızı Nilüfer'in(Parlamış) adını taşıyan tekstil fabrikasını kurar. İki kiralık dokuma tezgahı ile işe başlar.
1974 yılında Türkiye, Kıbrıs Barış Harekatına başlayınca ABD Türkiye'ye paraşüt vermez. Paraşütler hem insan indirmek hem de’uçakların fren sistemlerinde kullanılmaktadır. Naylon 66 iliği ile üretilen bu paraşütleri sadece ABD'de Dupont Fabrikası yapmaktadır. Bir akşam evde Adnan Ener'in kapısı çalar. Bir yarbay ile bir teğmen kapıdadır. "Sizi garnizona götüreceğiz misafirlerimiz var. Yemeğinizi yemediyseniz, beraber yiyeceğiz." derler. Ener şaşırır ve yola koyulurlar. Dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Nurettin Ersin Paşa ve Hava Kuvvetleri Komutanı Tahsin Şahinkaya onu karşılarlar. Derler ki;
"Adnan Bey, Türkiye'de 100'den fazla sanayi müessesesine müracaat ettik. Hiçbiri paraşüt yapamayacağını söyledi. Bunu yapar mısınız?"
Hayatında paraşüt görmeyen Adnan Ener bu işe soyunur. Önce ipliğe bakar, çelik tel gibidir. Bir at ağırına götürürler. Askerler orada paraşüt yamamaktadır. İpliğini bulmak isterler. Beş ayrı iplik bulur onları test eder. 20 tane paraşüt yapar. Kayseri'deki üsse götürür. Oradaki komutan ağlamaya başlar. Sonra Rusya'ya paraşüt satarlar.
Adnan Ener Türkiye'deki 25'in üzerindeki üniversitede tekstil üzerine dersler ve konferans verir.
