Koza Han, sadece Bursalı tüccarlara değil, Asya ve Avrupa tüccarlarına hizmet eden bir handı. Doğudan ipek ve değerli eşyalar getiren kervanlar, denkleri Koza Han’da açıp, Avrupa’dan gelen tüccarlara satışının yapıldığı bir uluslararası bir pazar mekanıydı. Çünkü Bursa, uluslararası ticarette, Batı ve Doğu ülkeleri arasında antrpo görevini görmekteydi. Batı ve Doğu’dan gelen ham ürünler Bursa'ya getirilmekte, alıcı ve satıcılar burada bulup alış-verişini yapmaktaydı.
Dalsar’a göre, 1500'lü yıllarda Bursa'da, günlük 1250 lidre ipeğin dokunduğu 1000 tezgah vardı. (Dalsar 1960: 29) 1570'de İran'da üretilen toplam 22 bin yük ipeğin 3 bin yükü (462.000 kg) dokunmak üzere Bursa'ya getirilmekteydi. (İnalcık, Halil, “Harir” El.)
O sıralarda dünya pazarlarının vazgeçilmez malları olan Bursa'nın ağır ipekli kumaşları, yabancı devlet adamlarına ve elçilerine hediye olarak veriliyordu. İran Şahi'nın sarayını süsleyen ipekliler Bursa damgasını taşıyorlardı. 17. yüzyıldan sonra bu parlak durumunu sürdüremedi. Bu asrın sonlarında devletin ipekten elde ettiği gelirler 6 milyon akçeden 1.6 milyon akçeye kadar düşmüştü. Nitekim 1570'lerde İran'dan 3 bin yük ipek getirilmesine karşılık 1747'lerde 25 yüke kadar düşmüştü.
Koza bakıcılığı, yüzlerce yıldır Bursa’da yapılmaktaydı. Ancak 1840-1860 yılları arasında Bursa'da filatür (ipek çekme) fabrikalarının kurulması ile birlikte koza üretimi de büyük ölçüde artmıştı. Çünkü Bursa’da asırlar boyunca kozacılık hep belirli sınırlarla üretiliyordu. Avrupa’da ipek sanayisinde makineleşmeye gitmesi üzerine doğan koza ihtiyacını karşılamak için rekor düzeyde üretim artışları yaşandı. Ancak 1857 yılında Fransa'da başlayan pebrine hastalığı üç yıl sonra Bursa'da da görüldü. Kozalarda görülen bu hastalık, ipek ipliği üretimini de etkiledi. Önceleri ham ipek ipliği üretimi yılda 600.000 kg civarında seyrederken, 1865 yılında 192.440 kg’a düştü. 1857-1862 yılları arasında ipek böcekçiliği hastalık nedeniyle büyük darbe yemiştir.
Hastalık nedeniyle koza arzını azaltması, Süveyş kanalının açılmasıyla Avrupa pazarına bol miktarda Japon ve Çin ipeği girmesinin ipeğin uluslararası piyasadaki fiyatını düşürmesi, Bursa’daki ipekçiliği olumsuz etkilemişti. 1855 yılındaki depremin kentteki dokuma tezgahlarının bulunduğu binaları yıkıma uğratması da, ipekli dokumacılığa ağır bir darbe vurmuştu. (Quataert, 1987: 286, 1999: 222)
Koza üretimi azalınca filatür fabrikalarının ihtiyacı olan yaş kozalar da bir süre ithalat yolu ile sağlanmaya çalışıldı. Ünlü tıp bilgini Pasteur'ün hastalığın nedenini keşfetmesinden sonra Fransızlar kendi kozaları arasından hastalıklı olanları ayıklayarak sonra da Çin'den ithal edilen kozaları kullanarak sorunlarını çözdüler. Fakat Bursa'da hastalıkla mücadele işi uzun yıllar sürüncemede kaldı. Bursa'da koza yetiştiriciliğini yeniden kurma yolundaki çalışmalar, sadece birkaç girişimcinin sınırlı çabaları ile sonuç verecek çapta değildi. (Aktar 1996: 125; Quataert, 1999: 223) 1869 yılında Bursa Ziraat Müdürü Amasyan Efendi, kozacılık ve hastalıklara karşı mücadeleye dair bir broşür yazıp, bazı gazetelerde yayımlamasına karşın uzun süre ilgi görmemiştir. (Dalsar 1960: 425)
1881 yılından sonra Düyûn-u Umumiye yönetimim teşvikleri sayesinde Bursa’da ipekçilik yeniden gelişme göstermiştir. (Dalsar, 1960: 410; Çadırcı, 1991: 370) 1881 yılında büyük boyutlara ulaşan Osmanlı borçlarının Avrupalı alacaklılara geri ödenmesini denetlemek üzere kurulan Düyun-u Umumiye İdaresi, bu tarihten itibaren Bursa’daki kozacılığın ıslahı çalışmalarının önemli bir aktörü olarak karşımıza çıkmaktadır. 1889 yılında Bursa'da yapılan bir sanayi sayımının ortaya koyduğuna göre, kentte bulunan toplam 54 fabrikanın 14'ü işlemez durumda; kalan 40 fabrika ise senede ancak 6 ay faaliyette bulunmaktaydı. (Üsküdari 1972: 93)
1296 tarihli Salnamede ipekçiliğin gelişimi şöyle anlatılmaktadır: “Daha önce ipek üretimi çoğunlukla İpek Bedesteni olarak anılan Koza Hanı’nda yapılmaktaydı. 10-15 yıldır fabrikaların kurulmasıyla 1-2 futacı ile 5-10 kumaş tezgahı kalmıştı. Bugün üretimin yüzde 90’ı Avrupa’ya göndermektedir. 1837 yılında ipek fabrikaları birer ikişer kurulmuştur”. 1296 Salnamesi’ne göre de, Bursa’da ilk fabrika 1837 yılında kurulmuştur. Bu tarihten önce ipek üretimi evlerde ve mahallerde, el ve ayakla çalışan mancınıklarla yapılmaktaymış. Bu tarihte fabrikalar kurulmuştur. 600 dirhem ipek bedesteninde 5-6 liraya kadar satıp, pek çok kimse ertesi yıla kadar bu parayla geçinmekteymiş. (1296 Salnamesi, s.195-205)
İngiliz Viskonsülü Maling’in 1869 tarihli raporunda Bursa’daki kozacılığa dair şu bilgileri vermektedir: “Eğer yeterli hammadde bulunabilse, 90 fabrikadaki 4.345 çıkrıkla tam kapasite ile bugünkü gibi 393 bin libre ipek iplik değil, en az bugünkü değeri 1.200.000-1.250.000 pound olan 700.000 libre ipek ipliği üretmek mümkün olur. Bu miktara, ayrıca yüzde 25 fazla çalışma eklenebilir. Geçmişte ve günümüzde ne kadar ipekböceği yetiştirilebileceği hakkında yapılan tahminlerin tümü zayıf kalmıştır. Aslında, bilim ve deneyimlerin hala bir çare bulamadığı hastalık olmasa ipekböcekçiliğin sınırı yoktur. 30.000 mil kare yüzölçümü olan ilin hemen her tarafı dut ağacı yetiştirmeye uygundur. Dut ağacı dört yıl sonra yaprakları toplanmaya elverişli bir duruma gelir. Ortalama ömrü 20 yıl olan dut, kuraklıkta daha uzun ömürlüdür. Kısa bir sürede, her türlü talebi karşılayacak kadar dut yetiştirmek olasıdır. Bugünkü fiyatların yarısı bile ipekböcekçiliğini çekici bir iş kılmaktadır. Bugünkü duruma göre bölgedeki ipek üretimi, daha önemli bir azalma olmadığı taktirde, şimdiki durağan sayılabilir. Ancak üretim sonuçları çok uzak olmayan bir gelecekte bu sanayiinin ortadan kalkabileceğini göstermektedir. Son yıllardaki hammadde üretimi küçük de olsa sürekli bir azalma olduğunu kanıtlamaktadır.” (Türkcan 1985: 36-39)
Birinci Dünya Harbine kadar Türkiye'de kozacılık ilerlemekte ve bu kozaları işleyecek fabrikalar da artmaktaydı. I. Dünya Savaşı, Türkiye'de de ipek üretimini azaltmıştı. Savaştan sonra tekrar kalkınamayan ipekçiliğimiz, eski üretim düzeyine erişememişti. İpekçiliğin gerilemesinin en önemli nedenlerinden biri de sunî ve sentetik elyafın, ipekle rekabete başlamasıydı. Sunî ve sentetik elyafın kısa periyotlu olması, piyasa ihtiyacı olan miktarların kısa zamanda elde edilmesi, tabiî elyaf gibi istihsalde tabiat güçlüklerine maruz bulunmaması ve nihayet ucuz olması, dokumacılığımızı daha ziyade bu elyafa yöneltmişti.
1913- 1915 Sanayi Sayımı Sonuçlarına göre Bursa’da ipek üreten fabrikalar şunlardı:[2]
Sahibi Kuruluş
Konstan Bay 1833
Boduryan Karnik ve Madem Guma 1843
Dağıstanlı Hacı Abdullah 1848
Konstan Bay 1847
Bodurgan Akpos ve Kamik 1848
Boduryan Akpos ve Kamik 1848
Köleyen Mihran 1848
Köleyan Mihran ?
Balaban İstefan Veresesi 1852
Emirza Artin 1853
Emirza Artin 1853
Bay Biraderler 1853
Şimkeşyan Eznif 1854
Gama Lui varisleri 1853
Bahari 1858
Bay Onnik 1860
Köleyan Dikran 1860
Gama Pol varisleri 1863
Brotte, Marie Luis 1863
Gurdikyan Hacı Onnik 1863
Sandık Emini Ahmet Efendi 1863
Osman Fevzi 1865
Varsamidi Eşi 1868
Sülükizade Hakkı 1868
Emirza Refik 1873
Dervişyan Karebet eşi 1873
Belar- Lans 1873
Balabanyan Manuk 1877
Bıdıkyan Osib 1877
Osman Fevzi 1877
Şeftiyan Stephan ve eşi 1878
Balabadan Agop varisleri 1892
Bay Greguvar eşi 1898
Gülmezyen Serviçin ve Nişan?
Şimkeşyan Eznif 1907
İnstasyadis Odasif 1909
Ayileni Yorgaki 1909
Vasilyadi eşi 1909
Tevfk 1911
[1] (Ergenç, Özer, "XVIII. yüzyılda Osmanlı Sanayi ve Ticaret Hayatına İlişkin Belgeler, Belleten, II, 203/509) Daha ziyade ipek fiyatlarının ve buna bağlı olarak vergi oranlarının artmasından kaynaklanmaktadır. Zira önceleri l tefe (1,5 vukıyye = 1.923 gr.) ipekten 30 akçe mîzan vergisi alınırken 1804'lerde 3 kuruş yaklaşık 360 akçeye yükselmişti. (Yediyıldız: ?)
[2] Bu kuruluşlardan ikisi Hazine-i Hassa’ya aittir. Geri kalanlar özel kişilerin tasarrufu altındadır. 1915 yılının ikinci yarısında bir fabrika göçmenlere, bir tanesi evkafa, yedi tanesi de emlak-ı miriyeye geçmiştir. (Ökçün, 1971: 130):