USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Bursa'da Abdülhamit dönemi sürgünleri ve jurnaller

İslâm hukukuna göre sürgün, Kuran’da da yer alan somut bir cezalandırma yöntemidir.

25-02-2016

Osmanlı metinlerine göre daha çok nefy, icla ve tağrib gibi sözcüklerle anlatılan sürgün cezası, Osmanlı döneminde daha çok siyasal nedenler için uygulanmıştı. Bursa'nın sürgün yeri olarak seçilmesinin elbette en önemli nedeni coğrafi konumuydu. Çünkü yüzyıllarca Anadolu'nun başkentliğini yapan Bursa, İstanbul’a ne çok yakın, ne de uzaktı. İstanbul’daki Saray entrikaları sırasında rakiplerini ortadan kaldıran yöneticiler, kendilerince tehlikeli gördükleri kişileri Bursa’ya sürmeyi adet edinmişti. Böylece Saray’dan hem uzak tutulmuş, hem de göz önünden ayırma-mışlardı. Bursa'ya sürülen onlarca aydının, Bursa kültürüne önemli katkıları olmuştur. Bursa’nın bir kültür kenti olmasında sürgünlerin önemli bir yeri vardır.

XIX. yüzyılın ikinci yarısında kızışan siyasi çatışmalarda iktidara gelen Sadrazam ve taraftarları hemen rakiplerini çeşitli görevlerle sürmeyi düşünmekteydi. Bu dönemde Bursa’ya çok sayıda Osmanlı aydını gönderilmişti. Bunlardan en önemlileri dokuz kez Sadrazamlık yapan Said Paşa ile Ahmet Vefik Paşa’ydı (İbnülemin 1982: 2-651). Ali Suavi Olayı’ndan sonra Said Paşa (İbnülemin II-790; Zuhuri XIII-248), Abdülhamit olayından sonra Hüseyin Avni Paşa hemen Bursa’ya yollanmıştı (Zuhuri IX-89; İbnülemin 1982: 1-504).

Sultan Abdülhamit tarafından Meşrutiyet anayasasına bile konan sürgün, yasal bir konuma ulaşınca sürgün cezaları büyük ölçüde artmıştı.163 1916 yılında yayınlanan İlmiye Yıllığı’na göre, Osmanlı Devleti’nde faaliyet gösteren 124 Şeyhülislâmdan 20’si Bursa’ya sürülmüştü. Bazen de şeyhler Bursa’ya sürülmüştü.

Abdülhamit döneminde çoğu sürgün olan Bursa valilerinin başlıca görevleri artık Bursa sürgünlerini gözetleyip, Sultan’a bilgi vermekti. Bu dönemin en önemli Bursa sürgünleri şunlardır: 1878-84 yıllarında, Türkiye’de ilk özel gazeteyi çıkaran Agah Efendi, 1895-6 yıllarında Necip Türkçü, ünlü gazeteci ve edebiyatçı Süleyman Nazif (Mehmet Tevfik 1993: I-375), Türk resim sanatında yağlı boyayı Batı anlayışı içinde ilk uygulayan ressamlardan Ferik İbrahim (1815-1889), Mevlanazâde Rıfat, 1883 yılında Hersekli Arif Hikmet, Galip Paşa (İbnülemin/Son Şairler I-449; Kütük, II-128), İttihatçıların namlı silahşoru Yakup Cemil Bey ile Prens Sabahattin Bey'in katibi Satvet Lütfi Bey hep Bursa’ya sürülmüştü.

Meşrutiyet ilan edildiği sırada Bursa Valisi olan Mehmet Tevfik Bey hatıralarında sürgünlerle ilgili şu bilgiyi veriyor; “Bursa güzel bir yerdi, ancak Abdülhamit’in sürgün yeriydi”. Kendisi de bir sürgün olduğunu söyleyen Bursa valisi Mehmet Tevfik Bey anılarında; Bursa'daki başlıca görevinin burada bulunan sürgünleri Sultan'a rapor etmek olduğunu yazıyor (BOA, D. No:47, Göm:75). Bu tarihte Gazi Osman Paşa'nın oğlu ve Abdülhamit'in damadı olan Kemalettin Paşa Bursa'da sürgün idi. Eğitim Müdürü Necmettin Molla'nın ağabeyi Ali Ata ile Mehmet Bey adlı bir subay da sürgündü. Mehmet Ata'nın sürgün nedeni, sürgün cezasının uygulama yöntemi açısından önemli: Mehmet Bey'in sürgün nedeni, vapurda tanımadığı bir kişinin sigarasını yakmasıymış. Çünkü bu kişi, Velihat Reşat Efendi imiş” (Mehmet Tevfik 1993: I-378; Semih Mümtaz 1946: 37). Kemalettin Efendi, eşi olan Abdülhamit’in kızıyla arası açıldığı için sürülmüştü.169 Celal Bayar bu olayı şöyle anlatmaktadır: “Muhtelif rütbede yaver veya subaylarının gözetimi altında bulunuyordu. Meşrutiyet ilan edildiği gün, Bursalı gençlerin topluca gidip bu tutuklu genç Paşa’ya, “Serbestsin hadi... Çık dışarı” dedikleri zaman zavallının hayretler içindeki perişan halini hâlâ gözümün önündedir” (Bayar 1997: II-12).

Abdülhamit döneminde bol bol jurnal, yani ihbarcılık yapılmaktaydı. Bunlar içinde gönüllü kişilerin yaptığı ihbarlar olduğu gibi, devletten maaş alan önemli ölçüde jurnalci memur vardı. O sırada tüm ülkede olduğu gibi Bursa’da da çok sayıda jurnalci var-dı.170 Bu jurnaller bazen komik de olsa ciddi sorunlar yaratabiliyordu (Mehmet Tevfik 1993: I-381). Bu dönemin jurnalcıbaşısı ise Fehim Paşa idi. Fehim Paşa’nın gönderdiği sürgünler ile uğraşan Bursa’ya, tam bu sırada Fehim Paşa’da sürgün gönderilmişti172 (Bayar 1997: II-210). “Fehim Paşa’ya, Kemalettin Paşa’nın evine uzakta Çekirge’de bir ev bulundu.” (Mehmet Tevfik 1993: I-381, 405). Meşrutiyet ilan olunduğu gün, Bursa'da telaş ve heyecana kapılan Fehim Paşa’nın kaçmak istediği duyulunca, devrimci gençler ve subaylar kendisine baskı yapmaya baş-lamıştı.174 Fehim Paşa da, deniz yoluyla İstanbul'a geçmek için Mudanya yönünde kaçmaya başlayınca, Tirilye Bucağı'na geldiği zaman, halkın hoşnutsuzluğunu görünce yolunu değiştirmiş, Yenişehir'e varmıştı. Süslü bir arabanın içinde Fehim Paşa'yı gören Yenişehirliler gençler, önce etrafını sarmış, sonra da linç etmişlerdi175 (BOA, def:312, göm:221; Bayar 1997: II-12).

1907 yılındaki bir belgede Bursa'da sürgünde ve gözaltında bulundurulan tüm kişilerin toplu bir tespiti yapıldığı görülmektedir (BOA, def:80, göm:61). Meşrutiyetin ilanı sırasında tanınmış, yüksek ma-kamdaki devlet adamlarının uğradıkları akıbetten kendini korumak için Kabasakal Mehmet Paşa da özel bir vapurla İstanbul'dan kaçmak zorunda kalmıştı.176 1902 tarihinde Orhan Camii'nde Hafız Kamil'in hutbedeki bazı ifadeleri dolayısıyla tevkif edilip hakkında tahkikat yapıldığını da arşiv belgelerinden öğrenmekteyiz (BOA, def:12, göm:12).

Bursa’da çok sayıda saraydan sürülen cariye kadın da yaşamaktaydı.177 Bunların sürgün edilmeleri de son derece ilginçti. Bursa’daki hayatları da çok zor durumdaydı. Bu zor yaşamlarını sürdüremeyen bazı saray kadınlarının intihara bile kalkıştıkları görülür.

Raif Kaplanoğlu